Beş yılınızı bir kampüste geçirmeyin
Sevgili üniversite adayı gençler, tercih dönemi dediğimiz süreç başlıyor. Bu dönemde size söylenen puan, rakam ve diğer anlamsız cümlelere ara verip bu yazıyı okumanızı rica ediyorum. Ben sizi başkalarından farklı olarak ezberlerin dışında bir dünya ile yüzleştirmek istiyorum. Bu yazıyı okuyuncaya kadar kendinizi başarılı hissediyordunuz ama bu yazıyı okuyunca birçoğunuz kendinizi kötü hissedeceksiniz. Ama okumanızda fayda var çünkü bunların farkına varmanızın zamanı geldi.
Düşünün, geçmişe göre daha hızlı düşünüyoruz, daha hızlı yapıyoruz, daha hızlı ulaşıyoruz, daha fazla seçeneğimiz var ve en önemlisi bütün dünya erişilebilir duruma geldi. Tabi ki bunun sonucunda da kurumlar bütün hizmet ve yapısını dönüştürmek durumunda. Bu kurumlar içinde en tutucu olan ama doğası gereği bu değişimi en hızlı hisseden kurumlar kuşkusuz üniversiteler. Bu konuda çalışma yapan bilim insanları üniversiteleri üç nesile ayırıyor. Birinci nesil üniversiteler, bilgiyi arayan ve aristokratların yetiştirildiği belirli zümrelerin ulaşabildiği kurumlardı. İkinci nesil üniversiteler, birer bilgi mabedi hissiyatı taşıyordu. Bilgi onlardaydı ve bilgiyi almak isteyen o kapalı kapıları aşmalıydı.
***
Üçüncü nesil üniversiteler ise birer üretim üssüne dönüşüyor. Artık kapılar açık, teknoloji ve proje peşinde koşan üniversiteler var. ABD’de Stanford Üniversitesi, Harvard, MIT, Avrupa’da ise Cambridge, Leuven ve Münih Üniversitesi bu tip üniversitelerin en iyi örneğini oluşturuyor. Üçüncü nesil üniversitelerde bilim, üniversite ile yüksek teknoloji şirketlerinin işbirliği, kurumsal araştırma kurumları, ‘tekno-starter’lar için eğitim ve destek programları, teknoparklar, sponsor şirketlerin güç birliğini görüyoruz. Üçüncü nesil üniversiteler büyük bir ekonomik değer ve istihdam yaratabiliyor. Örneğin, MIT’ten mezun olanlar ve üniversitenin öğrencileri tarafından kurulan şirketler ayrı bir ülke olsaydı, dünyanın 24’üncü büyük ekonomisine denk gelirdi. İşte bu değişim, üniversitelerin öğrencilerine de yeni bir eğitim tanımlaması gerektiğini gösteriyor. Öğrencilerine iyi ders anlatma, daha aydınlık sınıflar, güzel kampüs sunmak günümüzde hiç de cazip değil. Günümüzde üniversiteler öğrenci adaylarına yurtdışı bağlantıları ve küresel areneda sağladıkları avantajları, yabancı dilde eğitimi, transnasyonel olarak tanımlanan çok dilliliği ve çok ulusluluğu sunmak durumunda. Öğrencilere küresel dünyaya entegre olma, aynı sınıfta yan sırada dünyanın başka ülkesinden birisiyle iş ve proje yapma, birçok dil öğrenme imkanlarını sunması gerekiyor. Ama kuşkusuz en önemlisi öğrencilerini bir kampüse hapsetmeden dünyanın her tarafını öğrenme alanı olarak sunan üniversiteler öğrenciler tarafından tercih ediliyor.
***
Peki, neden bu kadar önemli üçüncü nesil üniversiteler? Bugün bilgisayarınızı açın, herhangi bir insan kaynakları sitesine girin. Birkaç öneri isterseniz www.yenibiris.com veya www.kariyer.net vb. olabilir. Bu sitelerde şirketlerin iş ilanlarına göz atın, ilanlarda geçen kavramları inceleyin. Sonra düşünün, bu kavramlarla size söylenen eğitim kavramları örtüşüyor mu? Örneğin size üniversite sınavında taban puan çok önemli denmişti, bakın bakalım herhangi bir ilanda üniversite sınav dereceniz soruluyor mu? Üniversite isminin önemli olduğu söylendi size, bakın bakalım ilanlarda üniversite ismi soruluyor mu? Peki, ilanlarda ne var? İlanlarda tüm dünya artık aynı insanı arıyor o da “geleceğin insanı.” Peki, kim bu geleceğin insanı? İletişim becerileri güçlü; dijital iletişimde başarılı, teknoloji okur yazarı, dünyayı tanıyan, eğitiminin bir kısmını yurtdışında almış, küresel dünyayı ve kavramları bilen, dil ya da diller bilen, “inovasyon” yenilikçilik kavramına göre beceriler kazanmış, referansları olan insan olarak aranıyor.
Şimdi durun ve düşünün, siz bu CV’yi yazmaya kalksanız ne durumda olurdunuz. Gerçek yaşam sizden bu becerileri istiyorsa bunları geliştirmek yerine neden size dikte edilen ezberleri yaşıyorsunuz. Benim size tavsiyem, bu becerileri geliştirmek için sakın ha “beş yıl aynı kampüste eğitim” almayın. Kendinizi köreltirsiniz ve okul bittiğinde elinize bir kağıt tutuşturulur -ki ona diploma deniyor ve herkeste var- siz de kendinizi hayata hazır sanırsınız ama aslında yaşamınızdan kocaman 5 yıl kaybetmişsinizdir. Şimdi başlayın yoksa geç kalırsınız.