Hesap şaşarsa...

Cumartesi günü Hazine ve Maliye Bakanı bir grup ekonomist ile bir araya geldi. Toplantı basına kapalı gerçekleştiği için konuşulanları yeni yeni öğreniyoruz.

Lafı hiç dolandırmadan direkt söyleyeyim. Toplantıya ilişkin gelen ilk haberlere göre önümüzde ciddi zorluklar var. Ve yine anladığımız kadarıyla Merkez Bankası da artış işlevsiz bir kurum haline getirilmiş.
Neden diyeceksiniz?

Günümüzde modern merkez bankacılığının en temel işlevi para politikasını belirleyerek fiyat istikrarının sağlanmasıdır. Böylelikle ekonomideki tüm aktörler fiyat dalgalanmalarından daha az etkilenebilecek, öngörülebilir bir ortamda yatırım, üretim, istihdam zinciri etkin bir şekilde işleyebilecektir.

Yapılan açıklamayı basında yer aldığı şekliyle aynen aşağıda paylaşayım.

“Politika faizinin önemi kalmadı, devreden çıkardık!”

Bunu zaten biliyorduk. Hatta TCMB’nin son faiz kararını verdiği geçtiğimiz Perşembe günü yapılan toplantı öncesinde yine bu köşede şunları yazmıştım.

“Düşünsenize ülkemizin en itibarlı kurumlarından biri olması gereken TCMB’nin tüm dünyada merkez bankalarına gözlerin çevrildiği bir dönemde alacağı kararın kimse açısından “kritik” bir önemi yok.” Gün gün TCMB’nin elindeki araçlar da tüketilmiş oldu.

Önce bağımsızlığı ve itibarı elinden alındı, ardından döviz rezervleri tüketildi. Geldiğimiz noktada da faiz belirleme gücü yok edilmiş oldu.

Anladığım kadarıyla TCMB’nin artık tek görevi var. O da döviz kurlarını hükümetin istek ve beklentilerine göre idare etmek. Bu şartlarda piyasayı yönlendirme gücü elinden alınan ve rezervi sınırlı bir TCMB bu beklentiyi yerine getirebilir mi?

Bunu da TCMB dert etsin, değil mi?

Günümüz iktisat biliminin bu soruya yanıtı elbette ki getiremeyeceği yönünde. Ancak artık Türkiye’de hangi alanda günümüz modern standartlarının geçerliliği kaldı ki?

Ne diyelim?

Bu olanların bütün sorumluluğu bu kararları alanlardadır.

***

Bakan Nurettin Nebati’nin toplantıda genel olarak bildiğimiz söylemleri tekrar ettiği görülüyor. Kur Korumalı Mevduat hesaplarındaki tutarın da 21 Ocak itibarıyla 184 milyar TL’ye ulaştığı verisini paylaşmış. Yine bu tutarın 49 milyar TL’sinin dövizden TL’ye dönüşlerden oluşuyormuş. Son bir aydır Dolar/TL’nin 13,5 seviyesinde kaldığını düşünürsek 3,6 milyar dolarlık bir dönüş görüyoruz. Bakan bu konuda da oldukça umutlu ve önümüzdeki dönemde dönüşlerin 20 milyar dolar seviyesine çıkacağını öngördüklerini ifade etmiş.

Dolayısıyla da döviz kurlarında aşağı yönlü bir hareket beklediklerini de eklemiş.

Neye göre yapıyorlar bu hesabı diye bir düşündüm. Sanırım asıl plan ekonominin dövize olan reel ihtiyacını buradaki çözülmeyle karşılamak.

Şöyle ki Türkiye’nin önümüzdeki bir yıl içinde ödemesi ya da çevirmesi gereken dış borç miktarı 167,5 milyar dolar (Kasım 2021 verisi). 53 milyar dolarlık kısmı bankaların borçları ve bu borçlar genellikle yeni borçlanma ile çevriliyor. Ancak diğer sektörlerde borç 44 milyar dolar seviyesinde ve kriz dönemlerinde bu borçların çevrilme oranları yüzde 60’lara kadar gerileyebiliyor. Özellikle ABD’deki faiz artırım sürecini de dikkate alırsak sadece buradan 25 milyar dolarlık bir döviz talebi olacak gibi görünüyor. Buna bir de önümüzdeki dönem için iyimser bir tahminle 30 milyar dolar dış ticaret açığından kaynaklanacak döviz talebini eklersek önümüzdeki bir yılda 55 milyar dolar civarı bir dövize ihtiyacımız olacağını söyleyebiliriz.

Her şey yolunda giderse tabii.

İşte hükümetin varsayımları tam da bu noktada devreye giriyor.

Bu yıl turizmden 30-35 milyar dolar civarı bir gelir beklendiğini biliyoruz. Üzerine bir de toplantıda açıklanan 20 milyar dolarlık döviz hesaplarında çözülme varsayımı ile döviz talebinin karşılanacağı ve kurdaki artışların duracağını hesaplıyor olabilirler.

Böyle anlatınca çok güzel görünüyor!

Ama ABD Merkez Bankası’nın faiz kararlarının yaratacağı olası olumsuz etkiler, Rusya-Ukrayna geriliminin Türkiye turizmi üzerinde yaratabileceği olası olumsuz etkiler, enerji fiyatlarındaki artış nedeniyle artan döviz ihtiyacı ve sahipsiz yüksek enflasyon ortamında bozulan beklentiler bu hesabı şaşırtabilir.

İyi de bu plan beklendiği şekilde gitmezse ortaya çıkabilecek döviz açığını karşılayabilecek bir rezerv var mı?

Acaba yukarıda saydığım riskler için B planı yapıldı mı?

Sizce yapıldı mı?

YORUMLAR (19)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
19 Yorum