45 Liracık
Yanılmıyorsam 2002 senesiydi. 2001 yılında yaşanan krizin etkileri devam ediyordu. Yüksek işsizlik, enflasyon ve daha bir sürü başka sorun.
O yıllarda üniversite üçüncü sınıf öğrencisiydim. İstanbul Üniversitesi’nde okuyor, Kredi Yurtlar Kurumu’na ait olan Topkapı’daki Edirnekapı Erkek Öğrenci Yurdu’nda kalıyordum. Okula tramvay ile gidip geliyor, öğle yemeklerini İstanbul Üniversitesi’nin Turan Emeksiz yemekhanesinde yiyordum. Akşam yemeklerini ise genellikle yurttaki kantinde hallediyordum.
Tramvay bilet fiyatını hatırlamıyorum ama İstanbul Üniversitesi yemekhanesinde her yere göre oldukça ucuz olan öğle yemeğine 250 bin lira (henüz TL’den sıfırlar atılmamıştı) ödeyerek gidebiliyorduk. Arkadaşlarla zaman zaman paramız azaldığında, üniversite yemekhanesindeki öğle menüsü ikinci öğretimlere de servis edildiğinden akşamları da aynı fiyatla yemekhaneye gidiyorduk.
Yurda üç ayda bir ödeme yapıyorduk. Aylık yanılmıyorsam 15 milyon TL idi. Dolayısıyla üç ayda bir 45 milyon TL ödüyorduk. Bir kısmını bize yemek indirimi olarak iade de ediyordu devlet.
Fiziki şartlar ise gerçekten iyi değildi.
Allah razı olsun, annem de babam da bizim okumamız için kısıtlı imkanlar çerçevesinde ellerinden geleni hep yaptılar.
Yanılmıyorsam burs ve ailemin gönderdiği para ile ayda toplam 100 milyon TL ile geçinmeye çalışıyordum.
Neden anlattım bunları?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’ye giderken öğrenci bursları ile ilgili söylediği cümleye istinaden.
“Öğrencilerin aldığı burs 45 liracıktı, şu anda 650 liraya çıktı!” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 45 liracıktı dediği o kredi, işte benim için ve ailem için hayati bir katkıydı. Aylık masraflarımın neredeyse yüzde 50’sine denk geliyordu.
45 liracıktan 650 liraya çıkan bursu düşündüm bugün.
Önce nostaljik bir şekilde İstanbul Üniversitesi yemekhanesindeki ücretlere baktım. Lisans öğrencileri 4 TL ödeyerek bu yemeği yiyebiliyorlar. Üniversite defalarca fiyatları arttırmaya kalktı ancak bir şekilde öğrenci tepkisi ile fiyatlar gördüğüm kadarıyla hala makul.
Ancak orada bile satın alma gücü kaybı var.
Ben 45 milyon lira aldığım katkı ile 180 ucuz öğle yemeği yiyebiliyorken bugün 650 lira ile öğrenciler 162,5 ucuz öğle yemeği yiyebiliyorlar.
Yurt ücretine baktım. 230 TL olmuş.
Öğrencilerin burada da kaybı var.
Biz bir aylık burs ile üç ayda bir yapılan ödemeyi halledebiliyormuşuz. (45 milyon lira) Bugün öğrencilerin üç aylık yurt ödemesi için 40 TL eksikleri kalıyor. (690 TL)
Bir adım daha ileri gideyim.
Bahsettiğim üzere 45 milyon lira o zaman benim geçimimin yaklaşık yüzde 50’sine yetiyormuş. Bugün 650 TL burs alan bir öğrencinin gelirinin yüzde 50’si burs ise İstanbul gibi bir şehirde 1.300 TL ile geçinmesi gerekir.
Bu mümkün mü?
Maalesef ki değil!
Gördüğünüz gibi sayıların artışı, her zaman gerçekten bir iyileşmeye işaret etmeyebiliyor.
Ama siyasetçiler için bunun pek bir önemi yok!
***
Madalyonun bir de diğer yüzü var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yirmi yıldır üniversite öğrencileri için birçok yeni yurt yaptıklarını ifade etti. 1 milyon yatak kapasitesinden bahsetti.
Birkaç tanesini görme fırsatım da daha önce olmuştu.
Her şeyden önce fiziksel özellikleri itibariyle bizim öğrencilik yıllarımızdaki yurtlara göre daha iyi şartlar sunan yurtlar yapıldı.
Ellerine sağlık.
Ama işte bu plansızlık var ya...
Doğru ve iyi yapılan bir işi bile yetersiz hale getirebilir.
Nasıl mı?
Yeni bir sürü yurt yaparken, o yurtlarda kalacak öğrenci sayısını her yere üniversite açarak, kontenjanları sürekli arttırarak dört kat arttırırsanız yurtlar yine yetersiz kalır.
Hal böyle olunca da sizin yirmi yılda yaptığınız yurtların kalitesi ne kadar iyi olursa olsun kapasitesi maalesef ancak 2010 yılındaki öğrenci sayısına yeter.
İşte o zaman maalesef öğrenciler açıkta kalır!
Keşke kalmasalar ama durum bu...
NOT: Yeni yapılan KYK yurtlarındaki standartlar “olması gerektiği”, gençlerin hak ettiği gibi oldu. Asıl sorun önceki yıllarda bizim kaldığımız yurtların standartlarında idi!