Zor Günler – II
Geçen haftaki yazımız çok tepki aldı hem olumlu hem de olumsuz anlamda.
Bazı okurlarımız bugünleri aşacağımız fikrine katılırken bazıları da bizi gereksiz iyimserlik pompalamakla suçladı.
Öncelikle şunu söylemek lazım ki ülkemizin yaşadığı güncel sorunların önemli bir kısmı yurtdışı kaynaklı. Korona virüsünden, petrol fiyatlarındaki düşüşlerin etkisine, Dünya çapındaki genel finansal krize kadar bir çok sorun bizim iç dinamiklerimizden kaynaklanmıyor.
Aynı şekilde bu sorunlar sadece Türkiye ya da birkaç ülkeyi etkiliyor da değil. Nerdeyse tüm gezegenin ortak sorunu şeklindeler. Dolayısıyla bunlara çare bulmak için tüm ülkeler uğraşıyor, olası bir çöküşten tüm insanlık etkilenecek. Mustarip olan fazla olunca çare arayan da fazla oluyor.
Ülkemizde de vakalar artmaya başladı. Hatta iki vatandaşımız hayatını kaybetti bile. Dileriz ki bu sayılar artmaz. Burada en büyük fayda vatandaşların, bizlerin kendileri koruma, gerekmedikçe evden çıkmama ve hijyen kurallarına uymaları ile sağlanacak.
Gelelim olan bitenin hayatımıza olan sosyo-ekonomik etkilerine… Ülke genelinde kafeler, barlar, oyun salonları, birçok toplanma ve etkinlik yeri kapatıldı, okullar, üniversiteler tatil edildi. Bu, hiç kuşkusuz ciddi bir ekonomik darbe. Hem orada işletmelerin sahipleri için gelir kaybı, hem çalışanları için işsiz kalma riski hem de bu işletmelerin tedarikçileri ve ticari ilişkileri olan tüm üçüncü taraflar için sorun.
Bu işletmelerin çeşitli ödemeleri, vadesi gelecek olan çek ve senetleri var. Bugünkü ekonomik düzende firmalar, kurumlar, devlet-özel sektör o kadar iç içe ki bir tanesinin durması hepsini tökezletiyor.
Dün, Cumhurbaşkanı Erdoğan bir ekonomik önlem paketi açıkladı. İçeriğini internete bulabileceğiniz için burada yer vermeyeceğiz. İki nokta dikkatimizi çekti. Birisi bir olumsuzluk; paketin büyük ölçüde devlete olan borçların rahatlatılması, ertelenmesi şeklinde olması. Yani kaynak oluşturma şeklinde değil.
Ancak öte yandan firmaların bu istisnalardan yararlanabilmesi için ön şart olarak istihdam eksikliğine yol açmamaları konuldu. Yani işten adam çıkarmamak koşulu ile istifade edebilmeleri. Bu bizce çok olumlu. Zira işyerleri kapalı kalması, evden çıkmama çağrıları uzun sürerse bu tarz işletmelerin eleman eksiltmeleri kaçınılmaz olacak.
Yukarıda bahsettiğimiz gibi bu paket kaynak yaratmaktan çok mevcut yükümlülükleri gevşetme, rahatlatma içerikli olduğu için hazineye çok yük olmayacaktır.
Korona virüsü salgını Dünya’da bir süredir yaşanmakta olan, bizim de bu sütunlarda dile getirdiğimiz küresel ekonomik sorunları artık iyice belirginleştirdi. Ortaçağ’daki veba salgını feodalizmi yıkmıştı. Bugün yaşadığımız salgın da iyice kontrolden çıkıp kapitalizmi -yıkmak demeyelim ama- ciddi bir güncellemeye, restorasyona zorlar mı? İmkân dahilindedir, olabilir.
Goldman Sachs gibi bankaların raporları, Alman Şansölyesi Merkel’in açıklamaları, İtalya’daki durum çok iyimser tablolar çizmiyor. İflas ihtimali olan havayolları şirketleri, bankalar, belki de durma noktasına gelecek olan küresel nakliyat ve lojistik zincirleri, tüm bunlar bizi bambaşka bir Dünya’ya getirecektir.
Ülkemiz, vaka ve ölüm sayısının artmasına rağmen, yine de bu salgında en az zararla ilerlemekte olan ülkelerin içerisindedir. Daha önce de yazmıştık, düşen petrol fiyatları, Çin başta olmak üzere bazı küresel aktörlerin kaçırdıkları siparişlerin ülkemize gelmesi, Türk ekonomisi için iyi olacaktır. Ama hiç kuşkusuz bizim de salgını ucuz atlatmamız şartı ile… Bundan ötürüdür ki paniğe kapılmadan gerekli tedbirleri almak ve kendimizi salgından korumamız, gerekirse tamamen izole etmemiz elzemdir.
“Kötü günler, iyi günler gibidir, çabucak geçerler” diye bir söz vardır. Bu salgının ve yaşadığımız sıkıntılı günlerin bir an önce geçmesi en büyük dileğimiz.
Enseyi karartmayın, hepsini atlatacağız. Akıl ve umut insanın en güçlü silahlarıdır.