Küresel utanç
Şu günlerde mağdur ve mazlum Ukrayna halkı, tescilli katil ve zalim bir devletin saldırı ve işgali altında acılı saatler yaşarken başka konuda yazmak içimden gelmedi. İşgalin siyasi, diplomatik, askerî, hukuki vb. boyutlarını uzmanları yazıyor, konuşuyorlar. Bunları ilgilileri kadar bilemem de yazamam da. Fakat meselenin daha derinlerdeki sebebine dair üç beş kelime söylemeliyim diye düşünüyorum; inancım, vicdanım ve değerlerim bunu gerektiriyor. Çünkü kendisinin, annesinin, babasının öldürüleceği korkusuyla bir çocuğun akıttığı bir damla gözyaşı, onu ağlatan binlerce katilin kanlarından daha değerlidir. Bu duygu bitmişse insanlık bitmiştir.
***
Yüzlerce, binlerce yıl öncesindeki savaşlarda, işgallerde, talanlarda, keza asrımızdaki savaşlarda, son 60-70 yıldaki Filistin, Afganistan, Irak, Suriye, Yemen ve diğerlerinin, son olarak Ukrayna’nın işgalinde saldırganlar da işgale uğrayanlar da işgalde kullanılan araçlar da değişti. Ama bütün bu ve diğer işgallerin, savaşların arkasındaki esas duygu ve niyet değişmedi. Güçlülerin, gözlerine kestirdikleri halkların ülkelerini işgal edip topraklarına ve kaynaklarına hâkim olma niyet ve tutkuları hep devam etti ve ediyor. O savaşlarda, talanlarda kullanılan silahlar inanılmaz derecede değişse de işlevleri değişmedi. Bu işlev sadece öldürmek, yıkmak, yakmak ve sonuçta hâkim olmaktır. Binlerce yıl önce öyleydi, şimdi de öyle… Şu farkla ki, binlerce yıl önce öldürme ve tahrip aletlerinin etkisi sınırlıydı; bu etki giderek gelişti ve son asırda dünyanın sonunu getirecek düzeye ulaştı.
İlkel insanlarda öldürme yıkma yakma araçları el-kol, sopa, taş vb. nesnelerdi; sonra kırbaç, kama, hançer, kılıç, balta, ok, gürz gibi kesici, delici ve kırıcı silahlar geliştirildi. Sonraki bin yıllar içinde insanoğlu birbirini öldürmek; birbirinin yurdunu, malını mülkünü ele geçirmek için bir yandan savaşa, işgale, talana devam ederken bir yandan da daha kanlı savaşlar yapıp daha fazla insan öldürmenin, daha fazla yağmalamanın yollarını aradı. Nihayet 10. yüzyılın başında Uzak Doğu’da bulunan barutun sonraki yüzyıllarda silahlarda kullanılması, katillere ve yağmacılara beklediklerini verdi. Onlar, sırf daha uzak menzillerdeki daha çok insanı ve canlıyı öldürmek için tabanca, tüfek, top gibi silahlar yaptılar. Katillerin öldürdüklerinin sayısı arttıkça öldürme tutkuları da arttı, hele barutun kullanılması sonrasında iyice gözlerini kan bürüdü.
Ve son bir asır… Sözde “bilim çağı, medeniyet asrı”… Önceki onlarca asırda öldürülenlerden daha fazla insan katlinin birkaç yıla sığdırıldığı asır... Son asır içinde –konvansiyonel silahların inanılmaz gelişmesinin yanında- modern teknoloji sayesinde insanlık, savaş tarihinde ilk defa “kitle imha silahları” denilen uğursuz bir kavramla tanıştı: Biyolojik silahlar, kimyasal silahlar, nükleer silahlar, roketler, füzeler, elektronik silahlar… Üzerlerinde konvansiyonelinden nükleerine kadar çeşitli yıkım ve ölüm makineleri, nükleerinden gazına kadar onlarca çeşidiyle bomba taşıyan sayısız savaş araçları icat edildi: Türlü türlü tanklar, savaş uçakları, savaş gemileri, uçak gemileri, denizaltılar ve daha pek çok teknolojik öldürme araçları… Hepsi ya daha çok insan öldürmek ya da katillerin gözlerini korkutup vahşi saldırılarından korunmak için…
***
Son olarak Ukrayna örneğinde gördüğümüz gibi işin en dramatik tarafı, insanoğlunun içindeki zulüm eğilimi ile bilimin ürettiği teknolojik vahşi silah gücünün birleşmesinden doğan tehlikeyi önlemenin, ondan daha büyük ve daha yıkıcı bir güçten başka bir yolunun bulunmayışıdır. Elemle görüyoruz ki, bir zalim, pençesinden daha yeni kurtulmuş bulunan masum bir halka tekrar saldırırken, bilim ve teknolojide bu kadar gelişmiş bulunan insanlık dünyamız, o zalimi durduracak güçte ve değerde kansız bir insanî ve ahlâkî yol üretememiş. O yüzden de dünyamız, her yıl dünyada en çok kan döken/döktüren başka bir soyguncu güçten Ukrayna işgalini durdurması için yardım beklemekte. Çağdaş uygarlığın insanlığı getirdi son nokta!.. Bu da küresel utanç!..