Sosyal medyada atılan bombalar
Türkiye bulunduğu coğrafya, sahip olduğu stratejik önem dolayısıyla istese de istemese de siyasi sorunların hep merkezinde. Gözünü kapatıp yokmuş gibi yapamayacağı bu sorunlar er ya da geç karşısına çıkıyor.
Neredeyse temsili bir dünya savaşına sahne olan Suriye bu sorunların en başında geliyor. Bütün dünya Suriye rantından kısa uzun vadeli faydalar elde etmeye çalışıyor ve Türkiye de güvenlik ve istikrarıyla bunun bedellerini ödüyor.
Müsebbibinin Türkiye olmadığı ancak etikleri Suriye’den sonra en çok Türkiye’de yaşanan bir insanlık dramı ile karşı karşıyayız. İdeal koşullar yok fakat bu meydan okumayı kabullenmekten başka bir alternatifimiz de yok. Zorlu ve meşakkatli bir durum. Ancak kararlılıkla ve uzun vadede çözülmesi mümkün olan bir süreç.
Sürecin nasıl bu hale geldiği ne şekilde yürümesi gerektiğini uzmanlarına bırakalım. Ancak şu kadarını söylemek gerekir ki büyük acılar yaşamış olmasına rağmen Türkiye henüz bu krizin kaybedeni değil. Zaten bir krizi de kazanmak mevzu bahis olamaz ancak iyi idare edilip edilmediğine bakılır.
* * *
Türkiye’nin atacağı adımlardan bağımsız olarak, yaşadığı her krizde karşılaştığı büyük bir probleme dikkat çekmek istiyorum: Kamuoyu. Daha doğrusu yaşanan her sorun ertesinde kamuoyunda oluşturulan panik havası. Sosyal medyada, bilinçli manipülasyonların yanında sorumsuzca yapılan paylaşımlar da kamuoyunun direncini kırmaktan başka bir işe yaramıyor.
Başta ABD olmak üzere Almanya ve İngiltere gibi Avrupa ülkelerinde yabancı istihbarat örgütlerinin ki, burada çoğu kez Rusya kastediliyor, kamuoyunu kendi lehine manipüle ettiği yollunda çok ciddi iddia ve tespitler var. Bu konuda sayısız meclis oturumu, istihbarat raporu yayınlandı. Sosyal medya aracılığı ile kamuoyuna etki etmek dünyada yaygın olarak kullanılan bir istihbarat yöntemi.
Kırılgan bir kamuoyuna sahip Türkiye’de dış istihbarat örgütlerinin benzeri operasyonlar yapabileceği konusunda, batı ülkelerindeki gibi bir hassasiyet gelişmedi. İstihbarat örgütlerinin, etkilenmeye çok açık Türkiye kamuoyuna yönelik algı çalışmaları yapmadığını düşünmek büyük saflık olur.
* * *
İstihbarat ve terör örgütlerinin yaptığı manipülasyonlar bir yana, sosyal medya kullanıcılarının sorumsuz paylaşımları da haber alma özgürlüğünün önünde çok büyük bir engel. Amacını aşan söylem ve üslup kriz anında en çok ihtiyaç duyulan sağduyunun köküne kibrit suyu döküyor. Belli bir takipçi kitlesine sahip kişiler, daha çarpıcı, daha yeni, daha etkileyici paylaşımlar yapmak adına doğruluğu ispatlanmamış, yandaş kitlesinde heyecan yaratacak paylaşımları sorumsuzca yayma yarışına giriyor. Haberlerin doğruluğuna bakılmadan, yaratacağı etkileri hesaplanmadan sorumsuz paylaşımlar bir anda milyonlarca kişiye ulaşabiliyor.
İdlib felaketinde de aynı sorunu bir kez daha yaşadık. Bu üslup kamuoyunun direncini kırıyor, iddiaların aksine doğru bilgi almayı da engelliyor. Kendilerini kanaat önderi sayan kişilerin kriz esnasındaki aralıksız paylaşımları, bilgilendirmeye yönelik değil hassas kamuoyunun ilgisinden pay alma yarışı. Her krizde bu kısır döngüyü yaşıyoruz. Toplum bir yanda yaşanan acılarla mücadele etmeye çalışırken, bir yandan da bu acıdan rant devşiren kişilerin tacizine maruz kalıyor.