Kim Merkel gibi olabilecek?
Merkel’den sonra kim başbakan olacak sorusu, Merkel’in yerini kim doldurabilecek sorusuna ve nihayet kim Merkel gibi icraatlar yapabilecek noktasına evrildi. Almanlar 16 yıl sonra geriye dönüp baktıklarında Merkel’nin ülkeyi devasa krizlerden, sesiz sedasız çıkaran başarılı bir lider olduğunu şimdi fark etti ve yeni başbakandan da aynı ‘’Merkel gibi’’ bir efor sergilemesini bekliyor. Siyasi düşünce ve eylemlerin merkezinde ‘’istikrar’’ olan Almanya’da kamuoyunun beklentisi, yeni başbakanın, Merkel’in 16 yıldır sağladığı istikrarı sürdürülebilmesi. 26 Eylüldeki seçilerde kim istikrar güveni verebilirse o kazanacak.
Merkel’in partisinden aday olan Armin Laschet’in bu beklentiyi karşılaması çok zor gözüküyor. Laschet, CDU/CSU’nun başbakan adayı olduğundan bu yana partinin oyları bir hayli düştü. İki ay öncesine kadar yüzde 29-30 arasında seyreden CDU/CSU oyları yüzde 20 düzeyine indi. Bu başarısızlıkta Armin Laschet’in Almanya’daki sel felaketi esnasında mağdurların yanında gülerek verdiği görüntünün yanında parti içinde yaşanan büyük güç mücadelesinin de etkisi var. Partinin önemli isimlerinin tam desteği arkasında değil. Merkel bile geçtiğimiz haftaya kadar kamuoyunun önünde açıkça Laschet’i desteklemedi. Başta Merkel olmak üzere Markus Söder, Wolfgang Schaeuble gibi partinin ağır isimleri yeni yeni Laschet’e açık destek vermeye başladı.
Birkaç ay öncesine kadar Merkel’in yerine gelmesi muhtemel kişiler sıralamasında yıldızı bir hayli parlayan Yeşiller Partisi’nin başbakan adayı Annalena Baerbock da bu avantajını, hakkındaki intihal ve vergi avantajı iddiaları yüzünden kaybetti. Baerbock’un hakkındaki suçlamalar affedilmez hatalar değildi. Ancak Baerbock bu krizi profesyonelce aşmak yerine, rakipleri tarafından saldırıya uğrayan mağduru oynadı. Başarılı bir kriz yönetimi sergileyemedi ve kamuoyunun ‘’Merkel gibi’’ olma beklentilerine cevap veremedi. Yeşiller’in oyu yüzde18’lerden yüzde 15’e düştü ve Merkel’den sonra ikinci bir kadının başbakan olma ihtimali de ortadan kalkmış oldu.
***
Bu iki adayın şanslarını büyük ölçüde kaybetmesi esnasında en iddiasız görülen Sosyal Demokratların adayı (SPO) Olaf Scholz’un yıldızı parladı. Birkaç ay öncesine kadar yüzde 16'larda seyreden SPD oyları yüzde 26 düzeyine çıktı. Aynı zamanda Scholz bir başbakan adayı olarak da diğer partilerin seçmenleri tarafından da güven kazanmaya başladı. Alman ZDF televizyonu tarafından yapılan son kamuoyu yoklamalarına göre Almanların yüzde 48’i Scholz’u başbakan olarak görmek istiyor. Laschet’i başbakan olarak görmek isteyenler yüzde 21 ve Baerbock’u başbakan olarak görmek isteyenler ise yüzde 16. Bu rakamlar hızla değişebiliyor. Daha geçen hafta Scholz’un sahip olduğu oran yüzde 53’tü. Özellikle Laschet, seçimlere iki hafta kala bu oranların değişebileceğini umut ediyor.
Olaf Scholz’un kısa sürede bu denli başarı elde etmesinin arkasında Laschet ve Baerbock’un hızlı oy kaybetmesi büyük rol oynuyor. Scholz’un başbakan adayı olmasından sonra SPD 19 yıldır ilk kez Birlik Partilerinin önüne geçti. Ama Scholz’un başarısındaki en büyük kriter, Merkel yöntemlerini kullanabiliyor olması: Herkesin menfaatlerini iyice anlayıp, ortak menfaatleri kendi menfaati olarak görmesi en önde gelen yöntem. Scholz, Merkel’in gücün akış yönünü öngörebilen olağanüstü kabiliyete sahip bir lider olduğunu çok iyi biliyor ve kendisi de böyle bir yöntemi izledi.
Kendisinin Merkel’e benzetilmesine içerlemiyor bilakis bundan memnuniyet duyuyor. Hatta seçim propagandası için çekilen bir fotoğrafta o da başparmakları ile diğer parmaklarını birleştirip göbeğinin üstünde koyarak, Merkel’in alemet-i farikası olarak bilinen meşhur pozu verdi. Scholz birkaç gün sonra yaptığı bir açıklamada ise ‘’Başarılı bir başbakanla kıyaslanmak bir kişi için kötü bir şey değil’’ dedi. Scholz, Merkel’e benzeme konusunu o kadar abarttı ki Merkel Scholz’la biz farklıyız şeklinde bir açıklama yapmak zorunda kaldı.
***
Başbakan adaylığını açıkladığı dönemde ‘’yüzde 14 Olaf’’ olarak alay edilen Scholz, başarısının diğer adaylarının başarısızlığına bağlı olduğunu iyi biliyor. Diğer adayların başarısız olduğu noktada, ‘’tıpkı Merkel’’ gibi olağanüstü bir soğukkanlılık ve sükûnetle, güven vermeyi çok iyi bildi. Sıkıcı bir düzeyde sakinlik ana stratejisi haline geldi. New York Times’da yayınlanan bir yazıda Scholz hakkında ‘’Aday o kadar sıkıcı ki insanlar onu bir makineyle kıyaslıyor. Onun yanında kaynayan bir su bile daha heyecanlı. Almanlar sıkıcı olanı seviyor’’ ifadesi kullanıldı. Anlaşılan o ki Alman olmayanların sıkıcı olarak gördükleri şey Almanlar için istikrar olarak görülüyor.
NYT'ın sıkıcı bulduğu sürece ciddi bir heyecan perşembe günü geldi. Olaf Scholz’un bakanı olduğu Maliye Bakanlığı’na gümrük polisi tarafından baskın düzenlendi. Maliye Bakanlığı’nda, para aklama sorunuyla sorumlu bir birim hakkında, ihbarı değerlendirmeme suçlamasıyla polis baskını oldu. Baskın abartılı mıydı? Scholz’a birileri bir mesaj mı verdi? Scholz’un hızlı yükselişi bu baskınla son mu bulacak? Bunu zaman gösterecek.
Scholz da Baerbock’un düştüğü hataya düşüp mağdur görüntüsü vermez, böylesi bir krizi sükûnetle ve gürültüsüz şekilde atlatabilirse ‘’tıpkı Merkel’’ gibi güven verecek. Seçime iki hafta kala sakin kalabilmek adayların çok zor sergileyebileceği bir performans. Ama kim sakin kalabilirse o kazanacak.