Gerçek olamayacak kadar güzel
Türkiye 2018 yılının son aylarında Kaşıkçı cinayeti ve Andımız polemikleri ile meşgulken açıklanmıştı 2023 Eğitim Vizyonu. Hem açıklandığı dönemdeki gündemin yoğunluğu, hem de vizyon ve reform kavramlarının artık kimseyi heyecanlandırmaması nedeniyle de hak ettiği ilgiyi görememişti.
Proje Türkiye’de eğitim sisteminde öğrenci, öğretmen, veli, yönetici, okul ve çevreden oluşan tüm aktörleri sürece dahil eden bir dönüşüm süreci öngörüyor, kökten bir paradigma değişimi talep ediyordu. Ders sayıları azaltılıyor, öğrenciler ana okuldan başlayıp liseden mezun olana kadar bilgi ve becerilerini geliştirebilecekleri yeni bir eğitim anlayışı getiriliyordu.
Herk okulda tasarım ve beceri atölyeleri açılarak okulları sadece merkezi müfredat veren kurumlar değil öğrencileri yaşamın gerçekleri ile uyumlu, mizaç ve kabiliyetlerine uygun mesleklere hazırlayan ve yönlendiren kurumlar haline getirilmesi öngörülüyordu. Kodlama, 3D tasarım, bilişim teknolojileri dersleri daha ilkokuldan verilerek çocuklar dünyadaki dijital rekabete hazır hale getiriliyor dahası sistemin tümü devasa veri bankalarından oluşan bir dijital altyapıyla destekleniyor ve bütün süreçlerde yapay zeka kullanılıyordu. Bunlar 2023 Eğitim Vizyonunda öngörülen değişikliklerdi.
***
Hayal gibi bir vizyondu aslında. Bakan Selçuk o dönemlerde ideolojik değil pedagojik bir konsept hazırladıklarını belirterek, belki de ima yollu olarak bu değişimin ideolojik saplantılara kurban gitmeden sağlıkla yürütülmesi için ilgili yerlere mesaj göndermeye çalışıyordu.
Bakanın açıkladığı o gelecek tasarımı hakkında benim şahsi hissiyatım ‘’gerçek olamayacak kadar güzel’’ şeklinde özetlenebilir. 2023 Eğiti Vizyonu hakkında o dönem yazdığım ‘’Evet devrim’’ başlıklı yazıma okuyucularımın bir kısmının “bu bir hayal, böyle çok reform gördük’’ türünde eleştirilerini o dönem çok kızdığımı da hatırlıyorum. Dönüşüm heyecanını engelleyen her türlü yapıcı olmayan düşünceye hala kızarım.
Ancak olmadı. Önce korona belası geldi. Türkiye’yi kökünden değiştirecek bir gelecek konsepti korona polemikleri arasında unutulup gitti. Zaten ‘’yeterince Atatürkçü’’ olmadığı için muhalefetin, “yeteri kadar dindar’’ olmadığı için iktidar çevrelerinin eleştiri oklarını üzerine toplayan Selçuk maça daha başında mağlup başlamıştı.
***
Bakanın sosyal medyada vizyonla ilgili yaptığı paylaşımların altını, atanma katsayı vs. beklentileri olan öğretmenlerin ve öğretmen adaylarının yorumları doldurdu. Beklenildiği üzere herkes bakan ve vizyonu karşısında ideolojik olarak konumlandı. Muhalif kesimden projeyi aslında beğenenler mahalle baskısı nedeniyle sesini çıkaramadı. Muhafazakar kesim ise vatan millet din kavramlarının fazlaca geçmediği bu konsepte sadece ‘’reisin bir bildiği vardır’’ ilkesi gereğince sesini çıkarmadılar
Başkanlık sisteminin hiç kimsenin anlamadığı ve hikmetinden sual olunmayacak mekanizmaları arasında Bakan Selçuk ve vizyonu öğütülerek yok edildi. Bakanlık kadrosunda müdahale edemediği değişiklikler, Cumhurbaşkanlığı’nın eğitimle ilgili birimleri ile yaşadığı yetki karmaşası vs. istifasının gerekçesi olarak gösterildi. Ama asıl gerekçe iktidarı ve muhalefeti ile statükoya olan bağımlılığımız. Gerçek bir dönüşüme aslında kimse cesaret edemiyor.
Türkiye bir fırsatı daha böylece öteledi. Türkiye 2023 Eğitim Vizyonu ya da benzerlerini er ya da geç uygulamak zorunda kalacak. Çünkü dijital dönüşüm ve küresel rekabet ülkemizi buna zorluyor. Bakan Selçuk bunu çok iyi görmüş ve tedbirlerini kamuoyuna açıklamıştı. Umarız yeni bakan Mahmut Özer de bu dönüşüm gerekliliğinin farkındadır ve Türkiye yine yıllar kaybetmek zorunda kalmaz.