Seçim sonuçları hakkında basit bir akıl yürütme denemesi

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener hem sağdan hem soldan kendisine akıl vermeye çalışanlardan şikayetçi. Benzer şekilde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da ona akıl vermek isteyenlere kızıyor.

Bütün bu kızgınlıkların arka planı aynı aslında: İçimizde bazılarımız seçimin sonucunu etkileyecek bütün faktörleri bu iki siyasi liderden daha bildiğini düşünüyor, “benden uyarması” diyerek bu iki lidere ne yapması veya yapmaması gerektiğini söylüyor.

Bu bizim medyamızın, özellikle de köşe yazarımızın öteden beri sorunu. Zaman zaman siyasi analiz yapmakla siyasi danışmanlık yapmayı birbirine karıştırıyoruz.

Oysa zaman zaman gazetelere web sitelerine yazı yazan ve işi de siyasi danışmanlık olan kimi isimler var, onlar çok daha dikkatli bir dil kullanıyorlar siyasi liderlere hitab ederken. (Bazıları bunu ekmek parası kaygısıyla yapıyor, öyle ya karşılığında para kazanacağı bir şeyi internet köşesinde bedavaya neden versin?)

Seçimin sonucuna etki edecek bir sürü faktör var ama, Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener özelinde en çok üzerinde durulanlar birer tane.

Kılıçdaroğlu ile başlayayım… Televizyona çıkıp açık açık söyleyenler de oldu ama daha çok üstü kapalı olarak “Kazanması riskli” denerek söyleniyor; Kılıçdaroğlu’nun etnik/dini kimliğinin kazanmasına engel teşkil ettiği söyleniyor; yerine Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş’tan birini aday yapması kendisine tavsiye ediliyor.

Ben açıkça söyleyeyim, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alevi kökenli olması, tek başına onun seçilmesine engel olamaz. Kendisi bu kimliğinin üzerine basan, o kimliğini vurgulayan birisi değil ama kimliği gizli de değil.

Onun Alevi olması üzerinden Sünni seçmen üzerinde nefret söylemi temelli bir propaganda yapılması, tam tersine ortaya bir mağduriyet çıkaracağı için ters tepecektir. O yüzden ben Alevi kökenli olmasının Kılıçdaroğlu’na özellikle puan kaybettireceğini düşünmeyenlerdenim; tam tersine belli şartlar altında puan kazandırabilir bile.

Meral Akşener’e yönelik akıl vermeler ise aynı konunun iki ucunda yer alıyor: Bir taraf, daha çok da iktidar cephesi Akşener’i ve partisini HDP ile dolaylı ilişki içinde olmakla sürekli yargılıyor. Bunun öteki ucunda ise Akşener ve İyi Parti’yi “Kürtlerle ve HDP ile ilişki kurmamakla” eleştirenler var. Bir taraf, dediğim gibi iktidar ve onun devasa propaganda makinesi; diğer tarafa ise Meral Akşener, “Hadi onlara ‘kanaat önderleri’ diyelim” diyor, gülümseyerek.

Akşener iktidar kanadından gelen “Kürt = PKK = Terörist” nitelemesiyle karşı karşıya. Bu niteleme 2019’da açık açık yapıldığında, bir mitingde kürsüden Kürtlere “Teröristler nasılsınız” diye seslendi, Ak Parti ve MHP’nin bütün Kürt seçmeni “terörist” diye yaftaladığının altını çizdi. İktidarın bu propagandasını boşa düşürdü, hatta kendi lehine kullandı.

Ancak yerel seçim sırasında gösterdiği cevvaliyeti daha sonraki dönemde gösteremedi ve artık kendisi de itiraf ediyor, “HDP üzerinden terbiye edilmek isteniyoruz” diyor. Oysa buradan çıkabilirdi. Ancak tabii, “çıkabilirdi” demek başka, “Çıkmalı, Kürtlere el uzatmalı, HDP ile yakınlaşmaya karşı durmamalı” demek başka.

Kılıçdaroğlu’na ve Akşener’e bila bedel akıl vermek isteyenlerin bir de seçim sonucuna dair varsayımları, hatta peşin kabulleri var.

Gelin bir basit akıl yürütme yapalım. Cumhurbaşkanı seçiminin ilk turunda HDP’nin de aday çıkardığını varsayalım. HDP adayı en azından yüzde 7-8 gibi bir oy alacaktır bu seçimde. (Geçmiş iki seçimde Selahattin Demirtaş da bu civarda oy aldı.)

Üçüncü adayın yüzde 7-8 oy aldığı bir durumda, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Tayyip Erdoğan’ı daha birinci turda yenebilmesi için Erdoğan’ın oyunun yüzde 42 ve altına düşmesi gerekir. (Erdoğan’ın kazanabilmesi için de Kılıçdaroğlu’nun yüzde 42 ve altında oy alması gerekir. Geçmiş iki seçimde de CHP adayları yüzde 40’a varamadı, Erdoğan bu sayede ilk turda kazandı.)

Artık muhalefetin ortak adayı olduğuna kesin gözüyle bakmamız gereken Kemal Kılıçdaroğlu seçimi ilk turda kazanmak istiyorsa, ya HDP’nin aday çıkarmamasını ve seçimde kendisini desteklemesini sağlamak zorunda ya da Tayyip Erdoğan’ın oyunu yüzde 40’ın altında bırakmak.

Meral Akşener ise biliyorsunuz başbakan olmak istiyor. Bunun için hem partisi seçimden birinci parti çıkmalı, hem de bugünkü muhalefet Meclis’te en azından 3/5 çoğunluk elde etmeli.

Muhalefetin Meclis’te çoğunluk olacağına şimdiden kesin gözüyle bakabiliriz ama 3/5’lik minimumu tutturmaları pek beklenmiyor. Hele referandumsuz anayasa değiştirme çoğunluğu olan 2/3’e yaklaşmaları da çok zor.

O yüzden Akşener en azından seçimden sonra HDP ile Anayasa konusunda bir pazarlık yapmak, onlarla aynı masaya oturmak zorunda kalacak.

O masaya bugünden oturmayı doğru bulmuyor olabilir.

Akşener ne Kürt seçmeni iktidar gibi aşağılıyor ne de HDP ile PKK’yı bir tutan bir üslubu kullanıyor. Bu da bir şeydir.

YORUMLAR (32)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
32 Yorum