Erdoğan, Liz Truss’tan mı ders alır Japonya’dan mı?
İngiltere’nin daha koltuğa oturalı 6 hafta bile olmayan Başbakanı Liz Truss bugünlerde soğuk terler döküyor; çünkü koltuğu sallanıyor, hatta ülkede şaka olsun diye “Bir marul mu daha hızlı solacak, yoksa Liz Truss mu daha önce istifa edecek” diye anketler bile yapılıyor.
Truss’ın daha ısıtamadığı koltuğunun sallanmasının sebebi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ve Türkiye Ekonomi Modelini örnek alması, enflasyonla mücadele etmek yerine ekonomik büyümeye öncelik vermesi.
Tabii Türkiye’de Erdoğan uzun bir kavga ve üç başkan değişikliği sonucu Merkez Bankasını dize getirdi, faizi indirtti. Liz Truss’ın bunu yapma, demir yumruk gibi Bank of England’ın başında oturan Andrew Bailey’yi dize getirme şansı yok; o da döndü Maliye politikasını gevşetmeye karar verdi.
Bunu da bizdeki gibi bir kararla yapamıyor, vergi oranlarını canının istediği gibi değiştiremiyor; parlamentodan yasa geçirmesi lazım. 23 Eylülde çıktı kendi Hazine Bakanıyla birlikte bir vergi indirim paketi açıkladı. Paketin içine bir de halkı hayat pahalılığından korumak için enerji faturalarına üst sınır getiren bir madde ekledi.
Türkiye için adını anmaya bile değmez belki ama hala eski usul yönetilen İngiltere açısından önemli bir sorun vardı: Paketinin içeriğini ülkenin bu çeşit ekonomik uygulamalarının devlet bütçesine etkisini ölçmeye çalışan ofise bildirmemiş, oradan bir tahmini maliyet bile almamıştı.
Oradan bir maliyet çıkarmasını istese, büyük olasılıkla o ofis “Hayır bu vergi indirimlerini yapma” diyecekti; gelir vergisinin yüzde 45’lik en üst dilimini yok etmenin ve kurumlar vergisindeki iki puanlık yükseltmeden vazgeçmenin maliyeti 43 milyar sterlin tutuyordu çünkü.
Ülkesinde Merkez Bankası parayı kısıp faizleri arttırırken başbakanın mali genişlemeye gitmesi piyasadan anında ceza gördü.
Sterlinin değeri hızla düştü, daha vahimi 43 milyar sterlin tutacak vergi indirimleri için borçlanmaya gidileceğinden ansızın İngiliz borçlanma senetlerinin değeri düşmeye, faizleri yükselmeye başladı.
Bono sahipleri ellerindeki kağıtları satmak istiyordu ama bu kadar hızlı satamayan bir grup yatırımcı vardı: Ülkedeki emeklilik fonları. Birden bire milyonlarca emeklilik fonu hesabı faizlerin yükselmesi (bono fiyatının düşmesi) yüzünden kayıp yazmaya başladı.
Truss Hazine Bakanı ve yakın siyasi müttefiki olan Kwasi Kwarteng’i alel acele Washington’dan geri çağırıp işten attı, yerine de vergi düşürmek bir yana vergi arttıracağını söyleyen Jeremy Hunt’ı getirdi. Yani bizde birden Naci Ağbal’ın göreve gelmesi gibi.
Hunt da işe hızlı başladı; normalde 31 Ekimde açıklanması gereken verileri dün açıkladı. Piyasa aynen 2019 sonunda bizde Naci Ağbal’a iyi tepki verdiği gibi Hunt’a da iyi tepki verdi, sterlinin değeri arttı, daha önemlisi bono fiyatları yükseldi, faizleri düştü.
Kısacası İngiltere Başbakanı Liz Truss fena halde bir U dönüşü yapmaya zorlandı. Bu arada siyasi güveni de fena halde kaybetti. Artık partisi tarafından açık açık istifaya davet ediliyor.
Başarısız bir “ortodoks iktisattan epistemolojik kopuş” girişimiydi Truss’ınki. Ama dünyada Türkiye dışında bir heterodoks girişim daha var. O da Japonya’da yaşanıyor.
Yalnız Japonya’nın çok ayrıksı bir durumu var. Bu ülke onyıllardır tam durgunluk olmayan ama canlı da olmayan bir ekonomiye sahip ve büyüme hızını arttırmaya çalışıyor ve bir türlü başaramıyor.
Hatta büyümeyi sağlama ümidiyle epeydir ortodoks politikalardan kopma arayışındalar, bir ara bir miktar enflasyon yaratmak bile istediler, onu da yapamadılar. (Japon halkından daha fazla para harcamasını istedi hükümet, halk dinlemedi, parasını bankada istiflemeye devam etti. Enflasyon olamadı.)
Salgın bu ülkeye epeydir başaramadığı şeyi yapma fırsatı verdi: Parasal genişleme başladı.
Salgında bütün dünya parasal genişlemeye gitti ve bugünlerde onun bedeli enflasyon olarak ödeniyor. Tabii bu yüzden dünyanın dört bir yanında enflasyonla mücadeleye öncelik verildi ve Merkez Bankaları faizleri arttırmaya başladı. Ama Japonya Merkez Bankası yerinden kıpırdamadı, faizi arttırmadı.
Amerikan Merkez Bankası FED’in faiz arttırımları ardı ardına gelince, son dönemde Japon para birimi Yen ciddi değer kaybetmeye başladı. Japon hükümeti ve ülkedeki ekonomi teorisyenleri bir rahat nefes almış olabilir; nihayet onlar da enflasyon sahibi olacaklar. Gerçi Japon Merkez Bankası tedbir almaktan söz ediyor ama kastettikleri “tedbir” faizi arttırmak değil şu anda, Yen’in değerini yükseltmek için piyasaya müdahale etmeye hazırlanıyorlar. Yani onlar da Türkiye gibi rezerv yakacaklar.
Benim merakım şu: Siz Tayyip Erdoğan olsanız, anlatmaya çalıştığım bu iki örnekten hangisini “Bakın, dünya da bizim yaptığımızı yapmaya başladı” diye anlatırsınız?
Yakında Japonya’nın bizi kıskanıp taklide başladığını duymaya başlarsak şaşırmayalım.