Düşen Rus uçağı ile kırılan dayanışma zinciri...
Milli konularda yazı yazmak oldukça zordur. Hele hele milli birliğin sağlanması gereken bir ortamda farklı bir düşünce beyanı çok daha ağır bir yük üstlenmek demektir.
Bildiğimiz olay şu: Rus savaş uçakları Türk hava sahasını daha önce de olduğu gibi yine ihlal eder. Bunun üzerine yine daha önce uyarıldığı gibi Rus uçağı uyarılır. Ama bu sefer angajman kuralları gereği Rus uçağı düşürülür.
Daha önce düşürülen Türk uçağına ve şehit olan iki pilota pek ses çıkarmayan Türkiye, şimdi milli egemenlik sınırlarını koruduğunu göstermiştir.
Türk Hava Kuvvetleri 2011 yılında da Şırnak'ın Uludere ilçesinin Ortasu sınır köyünde milli egemenlik kuralları gereği sınırını korumuştur. Ve 35 kaçakçı hava bombardımanı sonucu hayatını kaybetmişti.
Biliyoruz ki Roboski olayı çözüm sürecinin sekteye uğramasında önemli bir olaydı. Barışa atılan bir bomba olduğunu yıllar sonra bile zor tartıştık. Zaten Roboski'de yaşananlar hala net olarak açıklanabilmiş değil.
Sakın ha!
Rus uçağının düşürülmesi ile Roboski olayını aynı kefede değerlendirdiğimi sanmayın. Lütfen biraz sabredin.
Şimdi gelelim Rus uçağının düşürülmesi olayına... Evet, bazıları önceden bir uçağın düşürüleceğini söylemiş olabilir. Ve hatta Rus uçağı NATO-ABD destekleri (manevi) ile de düşürülmüş olabilir. Planlı bir olay olabileceği gibi, tamamen angajman kuralları gereği o anda da düşürülmüş olabilir.
Sebep her ne olursa olsun, Rus uçağının düşürülmesi olayı bugün tartışılan ekonomik yaptırımların ötesinde bir hamle olarak görülmelidir.
Olayı biraz daha tarihsel ele alalım:
Rusya'da 2000 yılında yapılan seçimlerle Viladimir Putin Komünistlere karşı seçimi kazanarak iktidara geliyor. Ama Viladimir Putin asıl mücadelesini sermaye oligarklarına veriyor.
SSCB dağıldıktan sonra kamu mallarını nerede ise bedava fiyatlarla satın alarak bir anda Dünya'nın en zenginleri oluveren bu oligarkların nerede ise tamamı her nedense Rus olmayan etnik kökene sahiptiler. İşte Putin iktidara gelir gelmez seçimlerde yarıştığı komünistlere değil, bu oligarklara savaş ilan etmiştir.
Ben açıkçası bu sermaye türüne "yerleşik görünümlü yabancı sermaye" olarak bakıyorum. Yani sermaye yerli, ama hizmet ettiği ana alan yabancı oluyor.
Günümüzde sıcak para akımlarını ve piyasa kontrollerini de bu çerçevede izlemenizi tavsiye ederim. Her şey kapitalizmin temel kuralı olarak bireyin çıkarını koruması ile pazarın çıkarını koruması anlamına gelmiyor. Yani pazar dengesi bir bireyler toplamı ile maalesef oluşmuyor. Çoğu zaman dışarıdan atılan bir fitil her şeyi tersine çevirebiliyor.
İşte Putin seçimleri kazanmasının ardından ilk iş olarak oligark denilen bu sermayedarlara karşı mücadelesini verdi.
Putin döneminde Rusya, Dünya'nın ekonomi sıralamasında 11 basamak yükselerek inanılması güç bir hamle yaptı.
Şimdi kısa kesmek adına olayları toplayalım.
Türkiye ve Rusya aslında küresel sermaye denilen ve enerji dahil piyasaları yönlendirme gücü olan bir alanda aynı kaderi paylaşan iki ülke konumunda. Aslında Türkiye bir dönem eski Brezilya Devlet Başkanı Lula ile birlikte İran sorununda arabuluculuk ederken de aynı konumdaydı.
Bölgede barışı ve onun yanında ekonomik refahın korunmasını sağlamak için çok sık adım atıyordu.
Türkiye, Putin'e karşı yaşanan renkli sermaye devrimlerine yabancı olmayan bir ülkeydi. Ukrayna-Gürcistan, Arap Baharı ve sonra yeniden geri dönen darbeler süreci ve Mısır-Libya hamlesi bir bütünün parçalarıydı sadece.
Etik tutumunu "ilkesel" olarak terk etmeyen Türkiye, aslında "Gezi olaylarında" da benzer bir renkli harekete maruz kalmıştı.
Benzer eylemlerin bir ucunun Rusya'da olması ile bir ucunun petrol zengini Arap ülkelerinde olması ve güzergah üzerinde de Türkiye'nin bulunması bir tesadüf mü? Hiç sanmıyorum...
Aslında düşen uçak bir kuşak üzerindeki ittifakı parçaladı. Renkli-sermaye devrimlerinin güzergahında başarılamayan bir zincir kırıldı. Kırılan zincirin anlamını elbet hem Türkiye hem de Rusya çok sonra anlayacak.
Hatta anladığımızda da iş işten geçmiş olacak.
Bugün enerji fiyatları hızla geriliyor. 2014 yılında enerji fiyatlarında başlayan düşüşün küresel ekonomik düzenle bir alakası kurulamaz. Küresel büyüme oranının kıpırdadığı bir dönemde enerji fiyatları düşüyor. Elbette finansal bir çok gerekçe var. Biliyoruz ki piyasada reel arz ve talep yerine finansal arz ve talep fiyatları belirliyor.
Aynı şeyler diğer emtia borsalarında da oluşmuyor mu? Aç bir insanın karnını doyurmak için 1 kilo buğday talebi, buğday spekülatörlerinin binlerce tonluk buğday talebi karşısında ne ifade edebilir ki...
Zaten küresel ekonomik bozukluk ile oluşan fakirliğin beslediği radikalizm ve terör aynı nedenle oluşmuyor mu? Fakirlikten bıkan Arap ülkelerindeki Afrika Baharı hareketi nasıl oldu da birden darbeler süreci ile bitiverdi.
Sahi Afrika baharı ile fakirlik mi bitti!
Bugün düşen enerji fiyatları ve düşmeye devam edecek enerji fiyatları Rusya kadar Türkiye için de bir tehlikedir. Fakirliğin bölgede kol gezeceğini şimdiden bilelim.
Ve düşen uçak ile bölgede en güçlü ittifakın zincirleri kırılmıştır.
Galiba renkli günleri bölgede daha fazla göreceğiz.