İntikamları acı olacak!
İntikam amacıyla lüks bir çantaya binlerce lira verir misiniz? Ya da egzotik bir tatil için servet ödemeyi, mücevher almayı ister misiniz? Bu örnekler biraz ‘pahalı’ ve ‘abartı’ gibi görünse de ‘revenge shopping/ intikam alışverişi’ diye bir durum var. Pamuk eller cebe, intikamın en acısı alışverişle alınıyormuş diyeceğim ama Türkiye’nin ekonomik koşullarında intikam alayım derken meteliğe kurşun atma tehlikesi de var. Pandemiden değil kendinizden intikam almak istemiyorsanız bu trendin büyüsüne kapılmayın.
Trendlere uyamasak da dünyada neler olup bitiyor öğrenmekten bütçemize zarar gelmez. Aslında intikam alışverişi yeni bir terim değil. Çıkış yeri yine Çin! 1980’lerde Çin Ekonomik Reformu kapsamında ülke yabancı yatırımcılara açıldı. Pek çok yabancı marka Çin’e girdi. Çinliler de bu markaları memnuniyetle benimsedi ve yıllardır mahrum kaldıklarını düşündükleri tüketim ürünlerinden intikam almak için mağazaların önünde uzun kuyruklar oluşturdu.
Japonya’nın doğu kıyısındaki Tohoku’da 2011 yılında yaşanan deprem felaketinden sonra da (9 büyüklüğündeki deprem ve tsunami nedeniyle 15 binden fazla insan hayatını kaybetti, 2500 kişi hala kayıp) benzer bir eğilim yaşanmıştı. ‘Anı yaşamak lazım’ diye düşünen milyonlarca Japon arzu ettikleri ürünlere sahip olmak için alışverişe yöneldi.
11 Eylül saldırılarından sonra da, 2015’te Paris’te Bataclan Tiyatrosu binası çevresi ile birlikte Fransa Stadı yanında yapılan saldırılar sonrasında da benzeri bir durumun yaşadığı biliniyor. Sadece bir örnek olarak 11 Eylül’den sonraki hafta, lüks Fransız markası Hermes’in satışlarında yüzde 300’lük bir artış yaşanmış.
Tüm dünyada Kovid-19 pandemisiyle birlikte yaşanan ‘kapanma’dan sonra çok daha büyük ölçekli bir ‘intikam alışverişi’ çağı yaşanacağı iddiası var. Karantina, kısıtlama tedbirleriyle aylarca evlerine kapanan tüketiciler bastırılmış duygular içinde. İntikam alışverişinde tüketiciler, kendilerini iyi hissettiren ürünleri satın alarak kaybettikleri zamanı telafi ettiklerini düşünüyor. Krizlerden sonra ‘sahte’ ihtiyaçların artış gösterdiği biliniyor, daha doğrusu insanlar ihtiyaçları olduğuna kendilerini ikna ediyor.
Kapanma dönemlerinde yapılan market alışverişi, eve yeni bir tencere tava alma, online kitap siparişi verme gibi bir durum değil intikam alışverişi. Eşofmanla yapılan bir yürüyüş, evde bilgisayar başında çalışma, kanepede oturma rutininden sonra özgür bir sosyal yaşam içinde kullanılmak istenen ‘lüks’lerin peşinde koşmaya duyulan haz.
İNTİKAM, PAHALI BİR ELMAS YÜZÜK MÜ?
Dünya genelinde ekonomik daralmaya neden olan pandemiden sonra savurganlık yapma şansı olanlar, salgının görece hafiflediği ülkelerde ‘intikam almaya’ başladı bile!
Koronavirüs pandemisinin merkez üssü olduktan sonra alınan sıkı önlemlerle kısa sürede normale dönmeyi başaran Çin’de intikam alışverişi geçen yılın Nisan’ında başladı ve tam gaz devam ediyor. Özellikle lüks ürün ve markaların satışında büyük bir artış var. Çin’de geçen Nisan ayında dükkanlar tekrar açıldığında Hermes mağazası bir günde 2,7 milyon dolarlık ciro yaptı. Yine ABD’li dev bir mücevher mağazasında 2020 Mayıs ayında yapılan alışveriş bir önceki yılın aynı ayından yüzde 90 fazla oldu. Çin’de geçen yıl tetiklenen ve hala devam eden intikam alışverişi salgını yabancı markaların iştahlarını kabartmış olacak ki pek çoğu daha fazla mağaza açmak için yarışa girdi.
ABD’de de geçen Ocak ayındaki teşvik paketinden sonra mağaza satışları yüzde 21 arttı. ABD Ulusal Perakende Federasyonu, perakende satışlarının 2021’de yüzde 6,5-8,2 arasında büyüyeceğini tahmin ediyor, eğer gerçekleşirse bu 2004’ten bu yana en hızlı büyüme olacak.
Geçen hafta normalleşmeye başlayan İngiltere’de de benzeri bir durum yaşanıyor. Alışveriş merkezleri ve mağazaların bulunduğu caddelerde yaya trafiği yüzde 87 arttı. Mücevher firmaları da satışlarındaki artıştan memnun!
Psikiyatristlerin görüşüne göre ‘intikam alışverişi’nin arkasındaki motivasyon hayatı yakalama. Çinliler 1980’li yıllarda yabancı markalarla tanışmadan önce Batı’nın yaşam biçiminden geri kaldıklarını düşünüyordu. Bu nedenle de ülkelerinde mağaza açan markaların kapılarının önünde uzun kuyruklar oluşturup çılgınca alışveriş yaparak hayatı yakaladıklarına inandılar.
İntikam almak, kriz zamanına verilen tipik bir tepki olarak da görülüyor. Bazı uzmanlar bu durumu ölüm korkusuna karşı koyma çabası olarak yorumluyor. “Hayatta kaldık, başardık şimdi bu zaferi kutlama zamanı” duygusunun da intikam alışverişini tetiklediği görüşünü de eklemek lazım.
Başa dönersek... Ekonomimiz malum, intikam almak için alışveriş yerine makul yollara başvurursak daha hayırlı olacak gibi görünüyor.
Bu ne felaket!
Bilgisayarınızda ya da telefonunuzda kötü haberlere mi takılıp kaldınız? Uyandığınızda sosyal medya akışınızda iç karartıcı bir haber görüp daha fazlasını görmek için sürekli ekranı kaydırıyor musunuz? Çekirdek yemeye başladığınızda duramadığınız gibi saatlerce rahatsız edici içerikler arasında dolaşıyor musunuz? Tüm bu felaket haberlerinin psikolojinizi bozduğunu bile bile kendinizi engelleyemiyor musunuz? İşte bu durumun bir adı var: Doomscrolling ya da Doomsurfing. Merriam-Webster Sözlüğü geçen hafta sözcük listesine ‘doomscrolling’ ve ‘doomsurfing’ kelimelerini resmen ekledi. Emin olun bu kavramları yakında bol bol duyacağız. Tam bir Türkçe karşılıkları olmasa da ‘doomscrolling’i felaket/ kıyamet kaydırması, ‘doomsurfing’i felaket/ kıyamet sörfü olarak çevirmek mümkün. Ben felaket kaydırması olarak kullanmayı tercih edeceğim.
‘Felaket kaydırması’ 2020’de, Kovid-19 salgını ile çoğu insan için neredeyse bir rutin haline geldi. Tahmin ettiğiniz gibi bir oturuşta aşırı sayıda negatif içerik tüketmek ruh sağlığımız için iyi değil! Ne sağlıklı bir uyku kalıyor, ne tat ne tuz!
Bilgi aramakta yanlış bir şey yok ancak karşı konulmaz bir şekilde saatlerce olumsuz içerikleri okumak abartılı bir tehdit duygusu yaşamaya neden olabiliyor.
Kesin bir cevabı olmamakla birlikte uzmanlar kaygı seviyesi yüksek kişilerin felaket kaydırması döngüsüne kapılmasının daha olası olduğunu söylüyor. Bunun nedeni, kaygılı bir kişilik yapısına sahip olanların olumsuz bilgilere dikkat gösterme dürtüsünün fazla olması. Bir kez bu sarmala girdikten sonra çıkmak da kolay olmuyor!
Sürekli olarak korku uyandıran içeriklerle haşır neşir olmak fiziksel ve zihinsel rahatsızlıklara da neden olabiliyormuş! Bu kısırdöngünün yarattığı anksiyetenin fiziksel etkileri arasında baş ve mide ağrıları, yorgunluk hissi ve uyku sorunları var.
Uzmanlar der ki; “Dijital minimalizmi benimseyin!” Yani sosyal medya tüketiminiz için zaman sınırları koyun. Cep telefonu kullanımınızı sınırlandırın. Yatmadan birkaç saat önce telefonunuzla vedalaşın. Haber sitelerinden gelen bildirimleri kapatın.
Dünya tozpembe bir yer değil, bu ülkede de her gün birbirinden neşeli, güzel haberleri duymak mümkün olamayabiliyor. Bari kötü haberlerin ısrarlı takipçisi olmayalım.