Ey sandık sen nelere kadirsin…
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan Salı günü (11 Mart) Limak -İC ortaklığının termik santralinin kömür sahasını genişletmek için yüzlerce ağacın katledildiği Akbelen’deki tarım arazilerinin “acele kamulaştırılmasına” karar verdi.
Karar Resmi Gazete’de yayımlandı.
İki gün sonra da (14 Mart Perşembe) yani dün bir önceki kamulaştırma kararını yürürlükten kaldırmaya karar verdi.
Karar Resmi Gazete’de yayımlandı.
Hadise şöyle gelişti:
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın Salı günü, İkizköy, Çamköy ve Karacahisar sınırları içinde yer alan 190 parsellik arazilerin kamulaştırılması kararı Resmi Gazetede yayımlanınca AK Parti Muğla Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Aydın Ayayaydın 13 Mart günü bir açıklama yaptı, dedi ki:
“Ben Muğla Büyükşehir Belediye Başkan adayı ve Aydın Ayaydın olarak yeşile, doğaya ve köylünün tarlasına olan sevgim ve bağlılığımdan dolayı bu kararı kabul etmem mümkün değildi. Bu nedenle dün akşam Cumhurbaşkanımızı iki kez arayarak taleplerimi ilettim, köylülerimizin topraklarının istimlak edilmesinden vazgeçilmesi için talepte bulundum. Muğla’nın denizine, yeşiline sahip çıkılması gerektiğini vurguladım. Cumhurbaşkanımıza ilettiğim anda gördüğüm ilgi ve hızlı reaksiyondan aldığım cesaretle, bu kamulaştırma konusunda kendimi sorumlu hissederek bu kararın gözden geçirilmesini talep ettim. Umuyorum ki Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuda hemşehrilerimize yardımcı olacak ve desteklerini esirgemeyecek.”
Ve Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan Muğla’ya desteğini, lütfunu esirgemedi, kararını gözden geçirdi, yürürlükten kaldırdı.
***
Elbette öncelikli olarak, Akbelen Ormanı’nda dört yıldır direnen, ağaçlar kesilmesin, tarlaları kamulaştırılmasın diye jandarma jopu yiyen, baskı gören, seslerini Beştepe’ye duyurmaya çalışan ama bir türlü duyuramayan Muğlalıların tarım arazilerinin kurtulmasına vesile olduğu için Aydın Ayaydın takdiri hak ediyor.
Bu Aydın Ayaydın’ı Muğlalıların nezdinde acayip kahramanlaştıran, yücelten, Muğlalıların Aydın Ayaydın’ı alıp omuzlarında taşıyacakları bir hadise. Artı, Muğla’nın belediye başkanlığına talip olan Aydın Ayaydın açısından inanılmaz bir reklam, rakipleriyle arasındaki makası sonuna kadar açacak, avantaj sağlayacak bir propaganda.
Dört yıldır istimlak edilen alandaki ormanı savunan, tarım arazilerini kurtarmak için mücadele eden, geçen sene yüzlerce ağacı katledilmesiyle bütün umutlarını kaybeden Muğlalılar için Aydın Ayaydın bir mucizeyi gerçekleştirdi…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sözünü geçirdi ve verdiği kararı iki gün sonra iptal ettirdi.
Muğlalılar için bu, Aydın Ayaydın’ı belediye başkanı seçtiklerinde nasıl hizmetlere, yardımlara gark olacaklarına dair küçük somut bir ön gösterimdi.
Ne diyordu Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Merkezi yönetim ile yerel yönetim aynı siyasi partiden olmazsa o şehre hizmet gelmez, herhangi bir şey gelmez, o şehir garip kalır.”
Kimse mesela şöyle düşünecek kadar saf değil, değil mi?
Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Akbelen’den haberi yoktu, Limak – İC ortaklığının termik santral alanına yeni kömür sahalarının açılması için 190 parsellik arazinin kamulaştırılmasından Muğlalıların rahatsız olduğunu, üzüldüğünü, 4 yıldır direndiklerini bilmiyordu! Haberi yoktu! Cumhurbaşkanı masasına gelen kamulaştırma kararını imzaladı. Sonra Aydın Ayaydın arayıp durumu anlatınca hadiseden haberdar olan Erdoğan “bir yanda halkım bir yanda sermaye var, halkım bunu istemiyorsa, üzülüyorsa bu iş burada bitmiştir” diyerek verdiği kararı hemen yürürlükten kaldırdı!..
Böyle düşünen var mıdır?
Yok elbette. Erdoğan Akbelen’de yaşananları, çitfçilerin feryatlarını elbette biliyordu. Seçim dönemindeyiz, Muğla’da seçmenlerin oylarını AK Partinin adayına vermelerini, seçmene AK Parti adayının gücünü görmelerini sağlayacak bir seçim şovu yapıldı.
Ortaya çıkan bu tabloda, spekülasyon yaparak şu soruyu sormak istiyorum:
İki gün önce ‘acele kamulaştırma’ kararı veren sonra da verdiği kamulaştırma kararını yürürlükten kaldırma kararı veren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimlerden sonra yeniden kamulaştırma kararı vermeyeceğinin bir garantisi var mı?
***
Bu sorudan sonra şimdi gelelim madalyonun öteki yüzündeki asıl meseleye:
Akbelen hadisesi bütün yetkilerin, güçlerin tek elde toplandığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin şahsi bir yönetim şekli olduğunu, devlet yetkilerinin partizanca, iktidar çıkarları için nasıl kullanılabildiğini göstermesi bakımından önemli ve somut bir örnektir.
Cumhurbaşkanı iki gün önce “acele kamulaştırma” kararı verirken, iki gün sonra gayet rahat bir şekilde verdiği kararı yine tek başına yürürlükten kaldırabiliyor.
Çünkü sistem buna izin veriyor. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin mimarlarından olan Mehmet Uçum 25 Ocak 2017 tarihinde CB sistemini “istediği kararı istediği şekilde veren tek kişilik hükümet modeli” olarak tanımlamıştı.
Seçim dönemindeyiz. AK Parti Muğla’ya tipik AK Partili bir ismi aday göstermedi. Muğlalıların sempati göstereceği, yabancılık hissetmeyeceği, AK Partili olmayan Aydın Ayaydın’ı belediye başkan adayı olarak gösterdi.
Öyle görünüyor ki AK Partili olmayan Aydın Ayaydın’ın ismi bile AK Partiye Muğla’da kazandırmaya yetmiyor.
Bir de Muğlalıların gönüllerini kazanacak mucizevi bir şey yapalım denildi ve akla Akbelen’in kamulaştırılması kararı ve hemen akabinde de bu karardan cayılması projesi geldi galiba.
Aydın Ayaydın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yeni tanışmıyor. Üniversiteden beri Erdoğan’ı tanıyan biri. Aydın Ayaydın’ın Akbelen’den de yeni haberi olmamıştır.
E o zaman yeşili, doğayı bu kadar seven, önemseyen biri olarak daha vakitlice arayabilirdi mesela değil mi? Kendi ifadesiyle mesela Muğla Belediye Başkan Adayı olarak değil de, Aydın Ayaydın olarak!