Demirtaş da yazsa nihayet kitap yahu!
İçine doğmuş, bir kitap üzerinden ne farfaralıklar koparılacağı kendisine malum olmuş gibi, Karar'daki son pazar yazısını kitapla kurulan ilişki çeşitlerine ayırmıştı Beşir Ayvazoğlu.
"Kitap Dostları ve Düşmanları"nın envaiçeşidi var.
Bibliyofiller: Kitapsever, kitap kurdu, kitap muhibbi manasına muhibban-ı kütüp...
Bibliyomanlar: Kitap manyağı, hastası ya da delisi anlamında kitap mecnunları yani mecanin-i kütüp...
Bibliyoklastlar: Put kırıcılara, ikona kırıcılara nispetle adlandırılan bir tür, kitap yırtanlar...
Bibliyokleptomanyaklar: Kleptomanyakların en okumuşu, en meraklısı kitap hırsızları...
Bibliolatry'ye yakalananlar: Kağıda mürekkebe tapan kitapperestler...
Kitap yakanlar, kitap saklayanlar diye uzayıp gidiyor kitaplı kitapsız türleri.
Fakat hepsi içinde en müstesna olmasa da en kalın bölüm kime tahsisli dersiniz! Elbette bibliyofobi hastalığına tutulmuş şu kitaptan korkanlara!
Ayarlasan denk gelmez; aynı sırada kitap fobisi hortlamasın mı memlekette, hem de büyük bir tutkuyla...
Selahattin Demirtaş'ın Devran'ı, okuma tiyatrosuna uyarlanıp sahnelenmiş. Gösterimini de Selvi Kılıçdaroğlu, Dilek İmamoğlu ve Canan Kaftancıoğlu; Başak Demirtaş, Kadir İnanır ve Sırrı Süreyya Önder'le birlikte en önden izlemiş.
Dört koldan başladı saldırı. Zehir hafiyeler, İBB Kültür A.Ş. raflarına kadar kovaladı izini. Nasıl satılırmış orada!
Önünü arkasını hesap etmeyen trol aklı, hurra kavgaya dalar da bozguna uğramaz mı! Mukadder sonla yine gafil avlandılar.
Devran'a hangi Kültür Bakanlığı’nın bandrol verdiğini, Kültür A.Ş. rafları ve PTT sitesine AK Parti döneminde nasıl girdiğini sormazlar sanmanın düşüncesizliği, elde patladı.
Yanı sıra üstüne gidilen Sakine Cansız'ın kitabının AK Parti dönemi Kültür A.Ş. sitesiyle TBMM kütüphanesinde ne aradığı soruları sorulur sorulmaz bir çuvallama daha!
Benim rap şiiri havasındaki hiciv kitabım "Sıkıyönetici Buhran"ı bile sakıncalı bulan, kapısından sokmayan bir kitapçı zinciri vardı. Hani el değiştirip Doğan Grubu'ndan iktidar medyasına geçmişti. Bir de çıktı ki Demirtaş'ın Devran'ı, onların raflarında da satıştaymış meğer.
Tam bir 'ele verir talkını, kendi yutar salkımı' suçüstüsü. Kitabıma dahledenin bari kitaptan ödü kopmasa!
Ters tepmese haklı mı olacaktı sanki bu kampanya, hayır.
Yaygaracılar, dadanmışken başka açıklarını da buldular Kültür A.Ş.'nin! 'Cuma deyince aklımıza caz günü geliyor' diye paylaştıkları bir konser duyurusu tivitinin üstünde tepindiler de tepindiler.
İstanbul Müftülüğü mü bu, konsere çağırmayacak da cumaya mı çağıracak, partinin gençlik kolları gibi 'toplu namaz kılma etkinlikleri' mi düzenleyecek, vaaz ve hutbe mi paylaşacaktı! Sanatsal faaliyetten başka ne bekliyorlardı Kültür A.Ş.'den?
AK Partili Mahir Ünal, teşkilat mensupları için sosyal medyada uyulacak etik kurallar belirleyeceklerini açıklamıştı.
Parti teşkilatına var da parti medyasına yok mu? Resmi üyeye yasak olan karalama kampanyası, partinin gayriresmi amigolarına serbest mi olacak?
İktidar, lümpen borazan düzeyinde temsil edilmenin yarar değil zarar getirdiğine uyanmış görünüyor.
Tuğçe Kazaz ve muadili fahri amigolar, muhtemelen yakında siyaseten 'persona non grata' yani 'istenmeyen trol' ilan edilecekler.
İlişik kesilecek 'propaganda zararlıları' kadrosuna, medyada kitap düşmanlığını kışkırtan şakşak hademeleri de mutlaka dahil edilmeli. Ne yaptıklarını bilmedikleri, şapşallığa doymadıkları, kaş yapayım derken sürekli göz çıkardıkları için...
İçlerinde kıyılamayacaklar var ise, bir yayını eleştirmekle yasaklanmasını istemek arasındaki fark acilen öğretilmeli. İlla ikinci bir şans verilecekse, alkış alaylarında kalmayı hak etmeleri için eğitim şart koşulmalı.
Altı üstü kitap yahu, hani fikrine güvenen fikir hürriyetinden korkmazdı, ne bu korku!
Elif’ten ‘az demişsin’ itirazı
Mansur Yavaş, Gökçek’in büyüttüğü makam odasını küçültecekti; 245 metrekareymiş, çift kale top oynanır diye yazmıştım.
Mansur Başkan’la röportajda o soruyu soran Elif Çakır’dan itiraz geldi.
Diyor ki:
“Ne çift kale maçı! Bitişiğindeki dillere destan toplantı salonunu görmedin daha sen. Aç aradaki kapıyı, bir ucunda Osmanlıspor idmana çıksın, diğer ucunda Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası uğultusundan etkilenmeden prova yapar, kimsenin sesi kimseyi rahatsız etmez. Sadece saklambaç oynamaya gelmez, bir kaybolan pir kaybolur, benden söylemesi...”
Oda değil göz alabildiğine haza bir yaylaydı da ben mi hafife aldım, Elif mi abartıyor, takdiri artık sizin.