Uzun yaşama takıntılı olanlar; bu konudaki son uygulamalar ve teknolojilerle ilgili sık sık yazıyorum. Bu konuya takıntılı olan ve yılda bir milyon dolardan daha fazla harcayarak ‘sonsuza kadar genç’ kalacağını iddia eden eksantrik milyarder Bryan Johnson’ı yazmıştım en son. Hani şu günde 111 tane hap içen, türlü türlü teknolojileri kullanan çılgın. Sanırsınız gerçekten 200 yaşına kadar yaşayacak. Belki ileride gerçek olur ama şimdilik bu hayale hayli uzağız.
GÜLAY ERDEMLİ
Washington Üniversitesi Diş Hekimliği Bölümü doçenti olan Jonathan An, istemeden de olsa ‘yaşlanma karşıtlığı’ çalışmalarında son ayların en önemli çalışmalarından birine imza attı. Vox’ta bu konuyla ilgili geniş bir makale vardı.
Jonathan An, diş kayıplarına da neden olan bakteri kaynaklı enfeksiyon hastalığı periodontaldan muzdarip -ki bu hastalık 65 yaş üstü yetişkinlerin yüzde 65’inde görülüyor- farelerle çalıştı. Diş kaybına neden olan bu rahatsızlıkla baş etmek için çalışmalar yapan An, organ nakli reddini önlemeye yardımcı olan, aynı zamanda bağışıklık sistemini de baskılamaya neden olan rapamisin ilacı ile aşılanmış yemi farelere vermeyi denedi. Deney işe yaradı; farelerde sadece ilerlemiş periodontal hastalığının semptomları iyiye gitmedi, aynı zamanda dişleri destekleyen çene kemiklerinin yeniden büyüdüğü görüldü. Yöntem yakın zamanda insanlarda da denenecek.
Jonathan An’in araştırmasının çok büyük ilgi çekmesinin tek nedeni bu değil. Geçtiğimiz yıllarda yapılan farklı laboratuvar deneylerinde de rapamisinin meyve sinekleri ve farelerde ömrü uzattığı görülmüştü. Çalışmalar ilacın farelerde bağışıklığın düşmesini, kas zayıflamasını, bilişsel gerilemeyi geciktirdiğini/ süreci tersine çevirdiğini gösterdi.
Ee durum böyle olunca ‘uzun ömür’ araştırmacılarının da dikkati bu ilaca çevrildi. Daha uzun yaşam iksiri arayan fırsatçılar da bu rüzgarı yakalamaya çalışıyor. Ancak umut vadeden gelişmeler olsa da bu yöntemin ne kadar sağlıklı olduğuna dair henüz bir veri yok. Yine de farklı gerekçelerle tedavide kullanılması için onay almış olan bu ilaç, pek çok uzun yaşam kliniğine gelen ‘genç kalma’ tutkunlarına reçete ediliyor.
Sadece ABD’de ‘uzun ömür’ endüstrisine hizmet veren 800’e yakın şirket/ klinik var. Daha uzun ve daha sağlıklı bir yaşam vaadi dünyada satılması en kolay ürünlerden biri. 50 büyük şirket risk sermayesi finansmanından 1 milyar dolardan fazla para topladı. Yatırımcıları arasında Amazon’un kurucusu Jeff Bezos’un da olduğu Altos Labs ise tek başına üç milyar dolar toplamıştı.
Gerçek şu ki, uzun bir ömür için araştırmalar ilerliyor ama yavaş yavaş. Umut verici çok sayıda yöntem var ama bunların klinik deneylere ulaşması yıllar alacak. Daha sağlıklı olmak için şu anda gerçek olan üç şey var; sağlıklı beslenmek, düzenli uyumak ve egzersiz yapmak.
Biliyoruz ki 1900’lü yıllardan günümüze ortalama ömür dünya çapında iki kattan fazla arttı ve 32 yaşından 71’e çıktı. İyi haber; tarihin bir yerinde bu ortalamanın 150’ye çıkması olasılık dahilinde, kötü haber ise bizim bunu görmemizin neredeyse imkansız olması...
YOO, BU GERÇEKTEN SEN OLAMAZSIN!
Yapay zekayla (AI) oluşturulan görsellerde patlama yaşanıyor. Bu görüntü oluşturma araçları heyecan verici olanaklar sunarken derin bir sahtekarlığın ve önyargının gölgesi de üzerlerinde. Öyle bir duruma geldik ki 40 yıllık arkadaşımızı bile görsek emin olamayacağız.
Yakın bir geçmişe kadar bu ‘son derece’ gerçekçi görüntülere inananların sayısı fazlaydı. Şimdi durum tersine dönmüş! Dünyanın en büyük stok video ve fotoğraf ajanslarından biri olan Getty’nin ‘Building Trust in the Age of AI/ Yapay Zeka Çağında Güven Oluşturmak’ raporuna göre dünya genelinde her dört tüketiciden üçü karşısına çıkan görsellerin gerçek olduğundan emin değil.
Getty’nin son teknoloji ürünü görsel ve yaratıcı zeka platformu VisualGPS tarafından desteklenen rapor, 2022’den 2024’e kadar 25 ülkede 30 binden fazla yetişkinin küresel bakış açısından yararlanılarak hazırlanmış.
Gerçek ve yapay arasındaki çizgi bulanıklaştıkça tüketiciler özgünlük ve şeffaflık talep ediyor. Getty’nin raporuna göre yüzde 78 gibi büyük bir oran “bir görselin gerçek olup olmadığını anlamadığım bir noktadayım” diyor.
Bir ürünü tanıtmak için yapay zeka tarafından oluşturulan görsellerin kullanıldığı markalara da iyi gözle bakılmıyor. Dünya genelindeki tüketicilerin neredeyse yüzde 90’ı bir görselin yapay zeka kullanılarak oluşturulup oluşturulmadığını bilmek istiyor.
İstesek de istemesek de reklam adına yapay zekayla hazırlanmış içerikler tüketim alışkanlıklarımızı değiştirecek!
YALNIZ İNSAN KOMPLOCU MU OLUYOR?
Gördüklerimize inanmakta zorlanıyoruz ama bir de komplo teorileri var.
Komplo teorileri zaman zaman eğlenceli, belki pek çoğumuz da bunları duymaktan, okumaktan hoşlanıyoruz. Ama baktığı her yerde komplo arayanların durumu biraz daha farklı. Komplo teorilerine inanan çoğu insanın ‘yalnız’ olduğu varsayımı yaygın olarak kabul ediliyordu, yeni araştırmalar da bunu destekliyor.
Nature Communications’ta yayınlanan bir makalede Oslo Üniversitesi’nden bir grup Norveçli araştırmacının çalışmaları anlatılmış. Çalışmada ergenlik çağında yalnız olanların hayatlarının ilerleyen dönemlerinde komplolara inanma olasılıklarının daha yüksek olduğu görülmüş.
Sosyal yabancılaşma komplocu inançlarla güçlü bir şekilde ilişkilendiriliyor. Komplocu dünya görüşleri, ergenlik döneminde nispeten yalnız olan ve yaşamları boyunca giderek artan bir yalnızlık deneyimi yaşayanlarda hayli fazla.
KILAVUZ OKUMUYORSAN ROMAN OKU!
Samimi olalım, kılavuz okumak çok da sevilmiyor. Herhangi bir şeyi kurmaya çalışırken kaç kez çuvalladım hatırlamıyorum çünkü ben de kılavuz okuyamayan biriyim. Beyaz bir kağıdın üzerindeki incecik yazıları okumak, çarşaf çarşaf açılan kağıtlarda grafiklere bakmak bana eğlenceli gelmiyor. Kabul, yararlı ama olmuyor olamıyor...
Geçenlerde belki benim gibilere de yardımcı olabilecek yaratıcı bir fikir okudum. 23 Nisan’daki Dünya Kitap Günü için İspanya’da ilginç bir uygulama yapıldı.
Alman otomobil firması Audi, çoğu kişi kullanım kılavuzunu okumadığı için kılavuzlarını yedi romanla birleştirdi. Otomobil firması yayıncılık şirketi Penguin Random House ile işbirliği yaparak yedi İspanyol yazara Audi’nin kılavuzlarından yola çıkarak kurgu romanlar yazdırdı, seri başlığı ‘Manuel Romanlar’ adını taşıyor.
İkinci Dünya Savaşı hikayelerinden romantizme, maceradan bilim kurguya yedi roman yazıldı. Her birine araçların özellikleri ve işlevleriyle ilgili açıklamaların olduğu cümleler yerleştirildi. Örneğin ‘Alicia Sabater’in Öldüğü Gün’ adındaki bir hikaye, fren hidroliğinin yenilenmesiyle ilgili bilgilerle bağlantılı.
Yedi yazarın işi de pek kolay değildi doğrusu! Hem sürükleyici bir roman yazacaksın hem de romanda otomobilin teknik özelliklerini anlatacaksın.
Bu romanlar dünya çapında çok satan olmayacak kuşkusuz ama sıkıcı olabilecek bir kılavuzu daha eğlenceli bir hale getirdiği kesin... Bana uyar!
EZDİ GEÇTİ, GALİBA AYIP ETTİ!
Apple geçen salı yeni tabletini tanıttı. CEO Tim Cook; “Yeni iPad Pro ile tanışın, şimdiye kadar yarattığımız en ince ürün” dedi ve akabinde ‘Crush (Ezmek)’ adlı yeni reklam filmi yayınlandı; ortalık da biraz karıştı.
Reklam filminde bir müzik stüdyosunda bulunabilecek eşyalar var. Piyano, saksafon, trompet ve daha pek çoğu. Sonra dev bir kompresör gelip tüm bu ekipmanları eziyor ve birden yeni iPad Pro beliriveriyor.
Reklam filminden sonra tartışmalar başladı. Son teknoloji cihazın birçok şeyi nasıl yapabildiğini anlatmaya çalışan reklam, bir grubun korkularının metaforu haline geldi.
Apple onlarca yıldır yaratıcı sınıf için şahane ürünler piyasaya çıkardı. Hayatlarını kolaylaştırdığı için tasarımcıların, müzisyenlerin, editörlerin gönlünü kazandı. Şimdi bu sektörde çalışanların büyük bir kısmı bir dakikalık reklam filminden farklı bir mesaj aldıklarını düşünüyor. Tim Cook’un dediği gibi bu ‘yaratıcılıklarını artırmayı’ sağlayacak bir cihazın tanıtımı mı, yoksa Big Tech’in insanların yüzyıllardır kullandığı sanatsal araçları ezerek başka bir mesaj vermesi mi?
Tam da sanatçılar şiir yazabilen, film üretebilen, kitap yazan yapay zekanın işlerini ellerinden alabileceğinden korkarken, bu reklam da böylesi bir dönemde korkuların üzerine tuz biber ekti deniyor.