Karabük Üniversitesi’nde yaşanan skandal sonrası Türkiye’nin gündemine HIV enfeksiyonu otururken, uzmanlardan konuyla ilgili dikkat çekici uyarı geldi. Hastalığın yalnızca cinsel yolla bulaşmadığını belirten uzmanlar, olası belirtileri de tek tek açıkladı.
Edinilmiş Bağışıklık Yetersizliği Sendromu olarak tanımlanan AIDS, bütün dünyada yaygınlaşıyor. Özellikle Doğu Avrupa, Rusya gibi Türkiye’nin de dahil olduğu coğrafya ve Afrika’nın bazı bölümleri HIV hastalığı bakımından artık endemik bölgelerden biri haline geldi. Ateş ve faranjit belirtileri ile ortaya çıkan AIDS’te, şüpheli durumlarda derhal enfeksiyon doktoruna başvuruda bulunarak test yaptırmak gerekiyor.
Medicana International İstanbul Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü'nden Prof. Dr. Turhan, "HIV'in önüne geçebilmek, AIDS'ten korunabilmek için riskli cinsel temaslardan, korumasız cinsel ilişkilerden uzak durulması, cinsel ilişkilerde kondom, prezervatif gibi enstrümanların kullanılması genellikle tek partner alışkanlığının bulunması önemli hususlardır. İlk çıktığında çağın vebası olarak da adlandırılan HIV enfeksiyonu ya da AIDS hastalıkları genellikle korunmasız cinsel ilişkiler sonrasında bulaşmaktadır. Erkekten kadına ya da kadından erkeğe bulaşabilen ve cinsel yolla bulaşabilen bir enfeksiyon hastalığı etkeni durumundadır. Ancak riskli cinsel temaslar tek bulaşıcı yol değildir. Bazen hijyenik olmayan, dezenfeksiyon kurallarına uyulmayan diş çekimleri sonrasında da diş tedavileri sonrasında da bu hastalığa da maruz kalınabilmektedir. Steril olmayan enjektörlerin paylaşılması sonrasında gençler arasında HIV enfeksiyonunun ortaya çıkabilmektedir" dedi.
BU BELİRTİLER VARSA HEMEN HAREKETE GEÇİN
“HIV, vücuda alındıktan sonra genelde 1 ile 6 haftalık bir süre içerisinde viral replikasyon yani viral çoğalma dönemine girmekte ve hücreler ateke edilmektedir. Dolayısıyla akut bir HIV enfeksiyonu tablosu oluşabilmektedir" diyen Prof. Dr. Turhan, “Bu dönemde vakaların hemen tamamında ateşe rastlanabilmekte, 4'te 3'ünde lenfadenopati denilen lenf bezlerinde büyüme görülebilmektedir. Bir üst solunum yolu enfeksiyonunu andıran tarzda faranjit tablosu, cilt döküntüleri, kas ve yağ eklem ağrıları yaklaşık vakaların yarısında görülebilmektedir. Gece terlemesi, üşüme, titreme, ağızda yaralar da HIV belirtisi olabilir. Bunun yanında vakaların 4'te 1'inde baş ağrısı ve bulantı kusma gibi birtakım nonspesifik belirti ve bulgular ortaya çıkabilmektedir. Bu hastaların kendinde yakın geçmişlerinde riskli bir cinsel temas öyküsü ve benzeri bir risk faktörü bulunması durumunda en yakın enfeksiyon hastalıkları polikliniklerine başvurmaları halinde hastalıklarının teşhis ve tedavileri mümkündür" ifadelerine yer verdi.
ŞÜPHELİ DURUMLARDA TESTTEN KAÇMAYIN
Şüphe duyulduğunda zaman kaybı olmadan test yapılması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Turhan, “HIV için yapılan teste ELİSA testi denilmektedir. ELISA özel bir test değildir. Tıpta kullanılan bir mikrobiyolojik metodun genel ismidir. Ancak ELİSA-Anti HIV testi pozitif çıktığında AIDS varlığını araştırmak için bazı doğrulama testleri uygulanmaktadır. HIV'in henüz bir aşısı bulunmamaktadır" dedi.
HIV virüsü enfeksiyonu ya da AIDS hastalığı enfeksiyonu mutlak suretle en kısa zamanda tanı konulması gereken bir sorun olduğunu ifade eden Prof. Dr. Turhan, “Son yıllarda giderek artan antiviral tedavi seçenekleriyle birlikte AIDS hastalığı tablosu çok korkulacak bir hastalık tablosu olmaktan çıkmıştır. Antiviral ilaçların uygun dozda ve uygun sürede kullanımıyla beraber HIV virüsü enfeksiyonu kısa sürede kontrol altına alınabilmekte ve istenmeyen komplikasyonların azami suretle önüne geçilebilmektedir. Antiviral tedavi seçenekleri fazla olmakla beraber enfeksiyon hastalıkları uzmanları hastaya özgü antiviral ilaçları belirlemekte ya da bunları kombine surette alınmasını sağlamaktadırlar. Hastaların, ilaçlarını aksatmamaları zamanında almaları ve istenmeyen bir etki görüldüğü takdirde enfeksiyon hekimlerine en kısa sürede başvurmaları ve periyodik kontrollerini ihmal etmemeleri gerekir" şeklinde konuştu.