KARAR TV’de konuşan Eski İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Türkiye ve dünyadayaşanan gönül tahribatını eleştirdi. Konunun ciddiyetine dikkat çeken Çağrıcı 'Son 10-15 yılda yapılan gönül tahribatı, İslam tarihinde bu topraklarda belki de hiçbir dönemde yapılmadı' dedi.
MUSTAFA SİVİŞ I KARAR
KARAR TV’de Yüzleşme programında Ahmet Taşgetiren ve Yusuf Ziya Cömert'in konuğu olan Eski İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, son yıllarda yaşanan gönül tahribatının ne kadar ciddi boyutlara ulaştığına dikkat çekerken, bunların İslam tarihinde hiç görülmeyen boyutlarda olduğunu ifade etti.
Çağrıcı 'Son 10-15 yılda yapılan gönül tahribatı, İslam tarihinde bu topraklarda belki de hiçbir dönemde yaşanmadı. 15 yılda yapılan tahribatlar, kırgınlıklar, dargınlıklar ve uzaklaştırmalar bu topraklarda tarihin hiçbir döneminde görülmedi. İşte buna din-siyaset ilişkisi diyoruz ama sadece o da değil, buna ek olarak Müslüman ve insan ilişkisidir' dedi.
İşte, Mustafa Çağrıcı'nın birbirinden kritik tespitleri...
'15 YILLIK TAHRİBAT İSLAM TARİHİNDE HİÇ GÖRÜLMEDİ'
Son 10-15 yılda yapılan gönül tahribatı, İslam tarihinde bu topraklarda belki de hiçbir dönemde yaşanmadı. 15 yılda yapılan tahribatlar, kırgınlıklar, dargınlıklar ve uzaklaştırmalar bu topraklarda tarihin hiçbir döneminde görülmedi. İşte buna din-siyaset ilişkisi diyoruz ama sadece o da değil, buna ek olarak Müslüman ve insan ilişkisidir. Benim muhatabımın benim kalıbımda, benim düşüncemde, benim inancımda olması benim sorumluluğum değil ki, o onun sorumluluğudur. Benim sorumluluğum ise iyiliği onunla paylaşmaktır, hayratı kabul ettirmek değil. Allah, Peygamberine ‘Sen onların üzerinde bir zorba değilsin’ diyor. O inanır veya inanmaz kendine kalmıştır. Yani senin sorumluluğun iyiliği paylaşmaktır. Doğru inancı, doğru bildiğin inancı, doğru bildiğin işleri onlarla paylaşmaktır. Bunun ötesi onun sorumluluğudur.
'HOŞGÖRÜ DİLİNİ YAŞATIRSAK DÜNYA BİZE HAYRAN OLUR'
'Gönül tahribatı yapmamaya çalışmalıyız. Konuşma ve değer verme diyaloğunu yaşatmalıyız. Karşı tarafı kırdığımız zaman onunla olan diyaloğumuz devam edemez. Eğer devam ederse de düşmana olacaktır. Halbuki İslam’ın kendisi esenliktir. Biz normalde cahiliyeyi eski bilgisizlik dönemi sanıyoruz. Bunun aksine hiç de öyle değil. Cahiliye demek saldırganlıktır, barbarizmdir. Cahiliyenin ahlakı saldırgan, hoyrat, yağmacı, baskıcı öldürmekten zevk alan bir ahlaktır. Cahiliye kadınları ve çocukları kaçırmakta sakınca görmeyen bir zihniyettir. Müslümanlar buna karşılık olarak hoşgörü dilini seçiyor. Öyle inanıyorum ki bu dili yaşatabilirsek tereddütsüz şekilde bütün dünyayı kendimize hayran bırakırız. Ama biz şiddet dili kullanıyoruz, kırıp döküyoruz. Allah’ın sadece Müslümanların Allah’ın olduğunu düşünüyoruz.
'İMAM HATİPLERİN PROGRAMLARI POLİTİKLEŞTİ'
'Hala İmam Hatiplerdeki selefi şeyde kalmış insanlar var. İmam Hatipler maalesef politikleşmiş durumda, programları öyle bir hale geldi. Bir gün Hayrettin Hoca’ya ‘Hocam bizi çok selefi yetiştirdiniz’ dedim. O da ‘Evet’ dedi ve kendisi kolay kolay evet demez biliyorsunuz. Din-devlet ilişkisi biraz da İmam Hatipler-Toplum ilişkisi haline geldi. O yüzden bunu biraz konuşmamız gerekiyor, hem ülkenin hem de İmam Hatiplerin selameti için bunu yapmamız gerekiyor. Kişiler gibi kurumlarında hatası ve sevabı olur. İyi insan ve Müslüman kimdir, kendi hataların görebilendir. Kurumlar da aynen böyledir. İmam Hatipler de kendi sorunlarını göre göre yukarıya çıkabilseydi çok daha iyi olurdu ama bugün böyle mi, hayır bence öyle değil.'