Android telefonlarda 2016 yılının amiral sınıfı içinde yer alan Huawei P9 tüm senenin en iyi cihazlarından birisi.
Açık sözlü olayım; Huawei P9 ilk tanıtıldığı günlerde pek ilgimi çekmemişti. Çoğunlukla iş yoğunluğu nedeniyle başımı kaşıyacak zamanımın olmaması ve kısmen de Çinli markaların sürekli Güney Koreli ve ABD’li markaları taklit etme alışkanlığının ön yargısı ile kafamın içinden düşünceler geçip gitmişti. Sonra ön yargıları bir kenara bırakıp Huawei P9 kullanmaya başladım.
Teknik Özellikler ile Başlayalım
Huawei P9 fiziksel ve teknik özellikler olarak şu nitelikler ile karşımıza çıkıyor
Ekran: 5.2 inç (1920x1080 çözünürlük), 423 ppi, Corning Gorilla Glass 4
İşlemci: 2.5 GHz saat frekansında HiSilicon Kirin 955
Grafik İşlemci: Mali-T880 MP4
Bellek: 3 GB / 4 GB LPDDR4
Depolama: 32 / 64 GB (microSD kart ile 128 GB’a kadar artırılabilir)
Arka Kamera: 12 Megapiksel Leica çift kamera düzeni
Ön Kamera: 8 Megapiksel
Batarya: 3.000 mAh
Bağlantılar: 802.11 a/b/g/n/ac, Bluetooth 4.2, NFC, USB Type-C
Diğer: Arka yüzde parmak izi okuyucu
İşletim Sistemi: Android 6.0 Marshmallow
Boyut: 145mm x 70.90mm x 6.95mm
Ağırlık: 144 gram
Teknik olarak bu sene içinde piyasaya sürülen pek çok akıllı telefonda Qualcomm SnapDragon 820 kullanılırken Huawei uzun süredir kendi işlemcilerini tasarlayıp üretebilecek teknolojiye sahip. Bu sebeple P9 içinde yine kendi ürettiği Kirin 955 işlemciye yer veriyor. Dünyada kendi işlemcilerini üreten diğer iki marka ise Samsung ve Apple. Ancak Apple sadece işlemcilerini tasarlıyor üretimi ise dışarıda yaptırıyor.
Açıkçası Huawei her geçen yıl tasarladığı işlemcilerde performans noktasında ciddi ilerlemeler kaydetti. Öte yandan akıllı bir telefon ile Witcher 3 oynamak şimdilik imkansız olduğu için yüksek işlemci gücüne sahip olmamızı gerektiren gerçekten çok fazla uygulama yok.
Sanal gerçeklik uygulamaları ve gelişen oyunlar akıllı telefonların işlemci gücünü en çok kullanan yazılımlar. Elbette fotoğraf ve video işleme/filtreleme gibi çözümleri de unutmamak lazım.
Üç ayı aşkın bir süredir kullandığım P9’un kesinlikle bu sene içinde en performanslı telefon olduğunu söyleyebilirim. Mobil oyunlara da düşkün birisi olarak Blizzard’ın popüler kart oyunu Hearthstone ve performans gerektiren Asphalt 8 gibi grafik ağırlıklı oyunlarda hiçbir takılma görmedim. Üstelik cihazın kasası hiç ısınmıyor desem yeridir. Bu gerçekten bir telefondan beklenebilecek en temel performans unsurları.
Telefonu kullandığım süre zarfında kesinlikle donma, kilitlenme, kasma gibi problemleri yaşamadım.
Tasarım
Telefonun şık metal bir kasası var ve kutusunun içinden koruyucusu ile birlikte çıkıyor. Tasarım olarak Huawei benim gibi taklit tasarım ön yargısına sahip kişileri mahcup edecek şık bir kasaya sahip. Ön yüzde ekran/gövde oranı yüzde 72,9. Bunun Türkçesi; ekranın çevresindeki alanların insanı rahatsız etmeyecek kibarlıkta olduğu.
5.2 inç büyüklüğündeki ekrana rağmen rahatlıkla tek elle kullanmak mümkün. Hatta telefonu sağ elinizle tuttuğunuzda işaret parmağınız tam olarak arka yüzdeki parmak izi okuyucuya denk geliyor ki diğer elinizi kullanmadan rahatlıkla P9’u açabiliyorsunuz. Parmak izi okuyucu performans ve hassasiyetinin iPhone serisinden bile daha başarılı olduğunu açık ve net bir şekilde söyleyebilirim.
Arka yüzde yer alan çift Leica kamera konusuna daha sonra değineceğiz ancak tasarımı tamamlayan çizgiler ile Huawei P9’un özgün bir tasarımı var. Yuvarlatılmış köşeler ve fırçalanmış metal kasa kesinlikle size Premium bir telefonu elinize aldığınız hissini fazlası ile veriyor.
İşin Sırrı Arayüzde
Apple’ın iPhone serisini iPhone 4S’den bu yana kullanmıyorum. 4S’den beni vazgeçiren kesinlikle LG G2’nin hayatıma girmesi olmuştu. LG’nin kendine has Android arayüzü, o güne kadar pek çok Android telefona şans verip hayal kırıklığına uğramış (hadi alışamamış diyelim), benim için tam bir dönüm noktasıydı. Yıllar boyunca diğer üreticilerin kendi özelleştirilmiş ara yüzlerine de bir türlü alışamadım. Arada atla deve kadar büyük bir fark yoktu ancak detaylar ufak dokunuşlarda saklıdır.
Huawei P9 arayüzü özellikle bildirimlerin yer aldığı zaman çizelgesine sahip arayüzü dahiyane denilebilecek kadar iyi tasarlanmış. Şu ana kadar piyasada Samsung sahil bu kadar sade ve kolay yönetilebilir bir bildirim arayüzüne sahip başka telefon görmedim. Bu beni Huawei P9’a ısındıran en temel unsurlardan birisi oldu.
Bu bütünlük hava durumundan, saatlere kadar tüm dahili uygulamalarda kendini gösteriyor. Gerçekten ortaya başarılı bir iş çıkmış.
Cihazın içinde Huawei tarafından gömülü olarak gelen telefon yöneticisi, HiCare ve sağlık uygulamaları telefonu zenginleştiren diğer unsurlar. Ayrıca telefonun sürekli olarak sizin tercihlerinize göre şekillenen arka plan fotoğraflarını bulup getirmesi keyifli bir nokta.
Ancak genelde gündelik yaşamda çok haşır neşir olmadığımız bu özelliklerden çok sizlerin merak ettiği noktanın kamera performansı olduğunu biliyorum.
Leica’nın Gücü Adına
Huawei benim gibi Çinli markalara karşı ön yargılı kişileri de göz önüne almış olmalı ki küresel başarıya ve tanınırlığa sahip Leica ile işbirliğine gitmiş. Huawei P9’un arkasında 12 Megapiksellik bir değil tam iki kamera var. Ancak bu çift kamera LG G5’de gördüğümüz gibi geniş açılı çekimler için değil fotoğrafın kalitesini belirleyecek şekilde yapılandırılmış.
Kameralardan birisi sadece renkli fotoğraf çekerken diğeri siyah beyaz çekimler yapıyor. Bu şekilde iki fotoğraf yazılımsal olarak birleştirilerek renk geçişleri, doygunluğu ve düşük ışıkta bile yüksek kaliteli fotoğraflar çekmek garanti altına alınıyor.
Tamam şimdi açıkça belirtmeliyim ki akıllı telefonlarda fotoğraf işinde Samsung’un bir cazibesi var. Ancak ben bunu pek sevmiyorum. Neden derseniz, öncelikle Samsung’un ekranları renkleri asla doğada göremediğimiz bir tonlama ile veriyor, cihazın bana gösterdiği fotoğraf benim gözümle gördüğüm şeyden daha canlı oluyor. Çekici mi? Evet. Doğal mı? Hayır. Amaç Samsung’u kötülemek değil ama mutlaka okuyucular bu kıyaslamayı duymak isteyeceklerdir. Onun da seveni var, başarısız da değil kesinlikle ancak Huawei P9’un kamerasıyla çekilen fotoğraflar bana daha doğal geldi.
Özellikle siyah beyaz fotoğraf çekmeyi sevenler için Leica’nın bu konudaki tecrübesi ve başarısı açıkça hissediliyor.
Huawei fotoğraf çekimindeki otomatik ve elle ayarları yine başarılı bir tasarım ile telefona taşıyor. Pro olarak isimlendirilen ayarlarda ISO, shutter hızı, sıcaklık, doygunluk, beyaz dengesi gibi ayarları kendiniz yapabiliyorsunuz. Eğer bunların ne anlama geldiğini biliyorsanız gerçekten çok harika fotoğraflar çekebilirsiniz.
Video noktasında ise Full HD çekim yapabilen cihazın 4K çekim modu yok. Maalesef Huawei bu noktada bu sene piyasaya çıkan diğer amiral sınıfı rakiplerinden geride kalıyor. Kişisel olarak benim için çok önemli değil ama bunu önemseyen kişiler elbette olacaktır.
Ön kamera ise kendisinden bekleneni veriyor. Özellikle doğru ışık altında çok kaliteli bir selfie çekmek, eğer yüzünüzdeki siyah noktalardan memnun değilseniz güzellik filtresini açarak (kişisel görüşüm doğal olmaktan yana) gerçek zamanlı PhotoShoplanmış görünüm elde etmek mümkün ;)
USB Type-C Giriş ve Pil Ömrü
Telefonun data ve şarj girişi USB Type-C. Eğer benim gibi yanında sürekli kablo taşımayı sevmiyorsanız ve elinizde daha önce bu standartta bir cihaz yoksa ikinci bir data ve şarj kablosu almanız gerekecektir. Ancak USB Type-C’nin veri transfer hızı açısından sunduğu avantajları göz ardı edemeyiz.
Günümüzde şarjı bırakın günleri sabahtan akşama kadar dayanan telefon bulmak güç. P9, 3000 mAh bataryası ile mucize sunmuyor ancak oyunlara fazla dalmazsanız sabahtan akşama kadar günü rahatlıkla kurtarıyor. Açıkçası ben hem Navigasyon hem de oyun konusunda takıntılı olduğum için evde ve iş yerinde şarj etmem gerekiyor.
Sonuçlar, Toparlayalım, Bu Telefon Alınır mı?
Bu sene içinde kullandığım tüm Android telefonlar içinde maalesef en iyisi Huawei P9 değildi. Samsung Galaxy Note7, eğer hala piyasada olsaydı, P9’un bir şansı olmazdı. Ancak bildiğimiz gibi Note7 yaşanan batarya problemleri nedeniyle piyasadan toplatıldı. Haliyle Huawei P9’un kişisel olarak bu senenin en iyi Android telefonlarından birisi olduğunu düşünüyorum. Ancak altını çizmeliyim en iyisidir diyemem zira elime geçmeyen ve test etmediğim bazı modeller var.
Kasım ayı sonu itibariyle bu cihazın dünya çapında 9 milyon adet satış rakamını geçmiş olması da zaten bu başarısını açıkça gösteriyor.
Son bir aydır çok güncel bir model olmasa da ikinci telefon olarak iPhone 6 kullanıyorum. Tercihin ne derseniz açıkçası P9’u daha çok hoşuma gidiyor.
Gelecek hafta CES 2017 için Las Vegas’da olacağım. Oradaki video çekimlerimin bazılarında P9’u kullanmayı planlıyorum. Örnek olması açısından bu yazıyı o videolar hazır olunca güncelleyeceğim.
Öte yandan şu anda 2.500 TL altında amiral sınıfı telefon bulmak gerçekten güç. 2.399 TL’den piyasaya çıkan P9’un bu yazıyı yazarken Huawei Türkiye garantili fiyatı 2.170 TL civarına kadar inmişti.
4K çekim istiyorsanız P9 size göre değil. Bunu tekrar belirtmek lazım. Ancak sınıfını göz önüne alarak sunduğu özellikler, tasarım, arayüz, Leica kameranın fotoğraf kalitesi ve performansı ile P9 kullanıcısını üzmeyecek ve ödediğiniz paranın karşılığını verecek bir cihaz.