İBB Başkanı İmamoğlu, yerel seçim ziyaretleri kapsamında sahurunu Bayrampaşa Hal esnafıyla birlikte yaptı. Sahurun ardından konuşma yapan İmamoğlu, toplumun her bireyini özenle tanımaya gayret ettiğini belirterek, böyle yapıldığı takdirde hiç kimsenin kötü sözünün kendisine değmeceyeceğini kaydetti. İmamoğlu konuşmasının devamında; "O basit lafları, o çürük lafları, o kötü sözleri kimsenin muhatap almasını istemem. Ben, hep içimdeki iyiliği konuştum. İyiliği konuşmaya devam edeceğim" dedi.
Yerel seçimlerde son düzlüğe girilirken siyasi partiler çalışmalarını hızlandırdı. Ramazan dolayısıyla adaylar, iftar ve sahur ziyaretleri de gerçekleştiriyor. Son olarak İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, dün gece sahurda Bayrampaşa Hal esnafıyla bir araya geldi.
İstanbul Halciler Derneği Başkanı Numan Dayan tarafından karşılanan İmamoğlu’na CHP’nin Bayrampaşa Belediye Başkan adayı Hasan Mutlu, Esenler Belediye Başkan adayı Hasan Dalkıran, Sultangazi Belediye Başkan adayı Ferhat Epözdemir ve İBB Genel Sekreteri Can Akın Çağlar eşlik etti. Sahur sonrasında, sırayla; Dayan, Mutlu, Epözdemir, Dalkıran ve İmamoğlu birer konuşma yaptı.
'ESNAFLIK EĞİTİMLE OKULLA ÖĞRENEBİLECEK DENEYİM DEĞİL'
Hal esnafıyla tanışmasının lokantacılık yaptığı yıllara dayandığını belirten İmamoğlu şunları söyledi:
Esnafa şahitlik etmek, hayat boyu insanın aslında deneyimlerini arttıran önemli bir husus. Esnaflık muhabbeti, esnaf müşteri ilişkisi, böyle eğitimle ya da okulla öğrenilecek bir ilişki deneyimi değil. Kendimi çok şanslı bir insan olarak kabul ediyorum. ‘İyi ki çocukluğumdan beri dedemiz, babamız esnaflığı kendi başına yapmadı, elimizden tutup, bizimle beraber, bizi oraya götürüp, alıştırıp, o tezgahtan esnaflığı öğretti.
'DAHA İYİSİNİ ORGANİZE ETMEK İÇİN ÇABA GÖSTERECEĞİZ'
Trabzon’un Akçaabat ilçesinin 40 haneli bir köyünde doğduğdum. Bu güzel topraklarda beğenelim, beğenmeyelim, az bulalım, çok bulalım, yeterli bulalım ama ‘Daha çok işimiz var’ diyelim; Cumhuriyetin ve demokrasinin varlığı büyük teminattır. Aslında bu serbestlik, bu duygu, bu ortam bizi bazen bir dağın tepesinden ya da bir mezradan, bir kırsal bir bölgeden, köyümüzden alıp buralara getiren büyük bir nimettir. Ama o nimetin geliştirilmesi gereken tarafları vardır. Elbette eksiği vardır; tamamlayacağız. Yanlışı vardır; düzelteceğiz. Daha iyisini organize etmek için çaba göstereceğiz. Benim de köyümde 40 hane vardı. Yani öyle bir kasaba da doğmadım. Ama oradaki bir çocuk, doğduğunda sadece tarlayı, tarlada çiftçilik yapan anneyi tanıyan bir çocuk, İstanbul'a belediye başkanı olabiliyor. Ama belediye başkanı olduğun an itibariyle, hayatındaki her şey sizin için muazzam bir deneyim.
'HER ETNİK KÖKEN BİZİM İÇİN MUAZZAMDIR, SAYGINDIR'
İş ve ticaret yaşamında da esnafla ilişkilerim halen devam ediyor. Yoksa öbür türlü yabancı olursunuz topluma. Toplumun katmanlarını anlayamazsınız. İnsanların geçmişini, insanların ailesini, insanların etnik kökenini, dilini, tavrını, onları tanıdıkça çok seversiniz aslında. Çok sevdikçe de içten içe birbirinize ne kadar bağlı olduğunuzu görürsünüz. Ben, bu toplumun her bireyini, birbirine çok bağlı insanlar olarak görüyorum. Ve o birbirine bağlılık ve bağımlılık, aslında bizi bir millet yapıyor. Bu millet oluş, işte bu güzel sofrayı paylaşmamıza vesile. Bir millet oluşumuz, işte bugün koca İstanbul'un, 16 milyonluk bir şehrin belediye başkanını seçme yetkisini, hakkını bizlere veriyor. Onun için büyük bir milletin parçasıyız. Her etnik köken bizim için muazzamdır, saygındır. Herkes burada, bulunduğu noktada, bu toprakların asil bir vatandaşı, bu toprakların özel insanları ama ayrı ayrı baktığınızda da burada, şu masada bile kökeniyle, etnik kökeniyle, diliyle, tavrıyla, yemeğiyle sohbetiyle muazzam bir çeşitliği görebiliriz burada. Bu çeşitliliği ben içimde büyük bir zenginlik olarak tarifliyorum, birbirinden koparılamayan parçalar olarak kabul ediyorum. İç içe geçmiş hücrelerle oluşmuş bir büyük yapı, büyük vücut millet.
'İYİLİĞİ KONUŞMAYA DEVAM EDECEĞİM'
Lütfen bütün dostlarımız, ticaretinin yanı sıra, bir arada olmanın keyfini, onurunu, sadakatini, mutluluğunu, huzurunu geçirmeyi, yaşamayı, kendine ilke edinmeli, duasını öyle etmeli bu Ramazan ayında diye düşünüyorum. Bu bağlamda ben içten dua ediyorum. Diyorum ki; ‘Yüce Yaradan, bizim birliğimizi ve beraberliğimizi kimsenin bozmasına fırsat vermesin. Gerçekten birliğimiz ve beraberliğimiz, yaşam kalitemiz için, yaşam huzurumuz için çok kıymetli. O bakımdan ben bu toplumun her bireyini, her parçasını özenle takip ediyorum, özenle tanımaya gayret ediyorum ve her birinin o geçmişine de büyük hayranlık duyan birisiyim. Onun için bunu böyle yaparsak, böyle anlarsak birbirimizi, böyle tanırsak birbirimizi ve bu duygularla meseleyi idrak edersek, inanın hiç kimsenin kötü sözü bize geçmez. Hiç kimsenin kötü sözü bize değmez bile, toz bile olmaz. O basit lafları, o çürük lafları, o kötü sözleri kimsenin muhatap almasını istemem. O bakımdan ben, hep içimdeki iyiliği konuştum. İçimde kötülük de yok şükürler olsun. İyiliği konuşmaya devam edeceğim. Marifetli bir biçimde kötü dil üreten, kötülüğü konuşanlara da hep dua ettim. Onlara hiç kötü sözle cevap vermedim. En kötü sözüm duadır. O da kötü söz değil zaten. ‘Allah akıl versin’ derim. ‘Allah ıslah etsin’ derim. Başka bir şey de demem.
'İSTANBUL'UN HER NOKTASINI İYİLEŞTİRİYORUZ'
Göreve geldikten sonra Bayrampaşa Hali’nde önemli değişimler gerçekleştireceğiz. Bu bağlamda hemen yanı başımızdaki Bayrampaşa Otogarı da mesela değişimin, bu dönemde gösterdiğimiz ilginin çok somut bir örneğidir. Pırıl pırıl, tertemiz bir hale geldi orası da. Tabii buradaki gibi düzenli bir yapı orada yoktu. Yönetimi kaos içindeydi, firmalar şirketler… İstanbul'un her noktasını iyileştiriyoruz. İnsanlarımızın yaşamlarındaki sıkıntıları giderme gayretindeyiz. Çünkü biz hissediyoruz. Yetmiyor; dertleniyoruz. Yetmiyor; çözüm bulma gayreti içerisinde oluyoruz. Yetmiyor; çözümü birlikte buluyoruz derdin sahibi kimse. Ama ülkemiz, zor zamandan geçiyor. Ülkemizde zorluklar var. Biz göreve gelirken ne sıkıntılarla geldiğimizi siz de biliyorsunuz. Yani bir seçimi bile iptal etmeyi, kendine marifet gören bir anlayışla süreci yaşadık. Ardından milletimiz gereken dersi verdi, göreve geldik. Sonra işimizi yapma gayreti içinde olduk. Bir sürü engellemeler… Bunlara girmiyorum bile. Onları da aştık. Önümüzde duramadı o engellemeler. Sonra pandemi yaşadık. Hayatımızdan insanlar göçtü gitti. 1,5 yılımız gitti.
'5 YILIN EN GÜÇLÜ İŞ ÜRETEN KALKINMACI BELEDİYECİLİĞİNİ BİZ YAŞATTIK'
Zaten 6-7 senedir, 8 senedir ülke, tırmanan bir ekonomik krizin içerisinde. Bugün ekonomik krizin belki en yükseğini yaşıyoruz. Ve hala ne zaman aşağı doğru inecek bu pahalılık, fiyat artışları, enflasyon, döviz artışları bitmiyor. O da yetmedi; yine bu dönemde -rahmet diliyoruz kayıplarımıza- büyük bir deprem felaketi yaşadık. Hepimizin hayatını, en azından bir yarım yıl dondurdu. O da yetmedi; kutuplaşmalar, birtakım adaletsizlikler her gün tartışılan meseleler oldu. Tabii yakın coğrafyamıza etkide bulunan savaşlar… Bütün bu hususlara rağmen iddiayla söylüyorum; 5 yılın en güçlü iş üreten, icraatçı, kalkınmacı belediyeciliğini biz yaşattık bu kente. Yoksulunu düşündük, açta açıkta olan insanını düşündük. Hiçbir işi yaparken siyaset yapmadık, hizmet yaptık, icraat yaptık, belediyecilik yaptık. Yani, ‘O parti, bu parti, şu partili, bu partili’ demedik. Particilik yapmadık biz.
'BENİM KUTSALIM PARTİ DEĞİL'
Partilerimiz, bizim hizmetimiz için bir araçtır. Ben hep söylerim; partisini kutsallaştıran, partisinin başındakini kutsallaştıran, milletini unutur. Bizim partimiz var. Ben çok seviyorum partimi. Partime hizmet ediyorum. Ama o kadar. Parti değil benim için kutsal olan; bu millet, bu devlet, bu devletin dünya var oldukça yaşaması, bu milletin birliği, beraberliği… Benim kutsalım onlar. O bakımdan biz, o kutsallaştırılan anlayışa, böyle uzanılamaz, dokunulamaz anlayışa zinhar karşıyız. Buna karşı olacağız. Biz ne yapıyoruz? Size ait olan makama, biz vekaleten oturuyoruz. Asalet sizdedir. Biz o görevi yapıyoruz. 5 yıl sonra bitiyor. Görev verirseniz devam ediyoruz, vermezseniz ‘Allah'a ısmarladık.’ Kimse mülk sahibi değil.
'YÖNETTİĞİMİZ PARA DA SİZİN, PUL DA SİZİN'
Bizim şu anda yönettiğimiz paranın her kuruşu sizin. Size verilen hizmetler, ihtiyacı olana verilen destekler, bütün bunlar milletin hakkı. Kimse lütuf yapmıyor, kimse cebinden çıkarıp vermiyor. Bir parti projesi değil bu işler; milletin, devletin projesi, sizin projeleriniz. O bakımdan bu anlayışı değiştireceğiz. Bu anlayış olmaz. Bu anlayış, bizi kötü yere götürür. Anlayışımız bizim net. O bakımdan para da sizin; milletin, pul da sizin; milletin. Ama biz onu ahlaklı, erdemli yapabiliyor muyuz? Bir kuruşuna bile sıkıntı getirebiliyor muyuz? İşte onun için bu şiar, bu anlayış, Bayrampaşa Belediye Başkan adayımızda da var, Esenler Belediye Başkan adayımızda da var, Sultangazi Belediye Başkan adayımızda da diğerlerinde de var. Bu anlayışa sahip olmayan, istediği kadar benim en iyi yol arkadaşım olsun, bir günde unuturum onu. Bir günde unuturum. Hiç mi umurumda değil yani. Ama eğer bu anlayışa sahip olup, bu anlayışla yarışırsak, her arkadaşım, benim başımın tacıdır.
İmamoğlu ve beraberindeki heyet, sahur ve konuşmaların ardından hal esnafına ziyaretler gerçekleştirdi. İmamoğlu; sorun, öneri ve taleplerini dinlediği esnafla anı fotoğrafları çektirdi.