Son üç yılda Türkiye’de sanayi üretimi yerinde sayarken, mal ve hizmet tüketimi yüzde 62 oranında arttı. Prof. Dr. Hakan Kara’nın TÜİK verilerine dayandırdığı analize göre, 2022’den itibaren perakende satışlar hızla artarken sanayi üretimi durağan kaldı. Uzmanlar, üretim-tüketim dengesizliğinin sürdürülebilirlik için risk oluşturduğunu belirtiyor ve büyümenin borçlanma ve ithalatla finanse edilmesinin tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini vurguluyor.
Sanayi üretimi son üç yılda yerinde sayarken, mal ve hizmet tüketimi %62 oranında arttı. Uzmanlar, üretim-tüketim dengesizliğinin sürdürülebilirlik açısından tehlike oluşturduğunu ve ekonomi politikalarının gözden geçirilmesi gerektiğini vurguluyor.
Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın eski Başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara, sosyal medya hesabından Türkiye ekonomisinin son üç yılına dair dikkat çekici bir paylaşım yaptı.
Prof. Kara, TÜİK verilerine dayandırdığı analizinde, sanayi üretiminin aynı seviyede kaldığını, ancak mal ve hizmet tüketiminde reel olarak yüzde 62’lik bir artış yaşandığını belirtti. Bu açıklamayı desteklemek için paylaştığı grafik, ekonomideki dengesizliğin altını çiziyor.
Son üç yılda sanayi üretimi büyümesi sıfır. Mal ve hizmet tüketimi ise reel olarak %62 artmış. pic.twitter.com/iU8lU13D5O
— Hakan Kara (@ali_hakan_kara) December 11, 2024
TÜKETİM REKOR KIRARKEN, SANAYİ ÜRETİMİ DURAĞAN
Grafikte, 2022 yılından itibaren perakende satış hacmi ve sanayi üretim endeksi karşılaştırılıyor. Veriler, perakende satışların 2022 Ocak ayına kıyasla %62 oranında arttığını gösteriyor. Buna karşın, sanayi üretimi endeksi neredeyse hiç büyüme kaydetmemiş durumda. Bu durum, özellikle üretim tarafının tüketim talebini karşılamakta zorlandığını ve ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği konusunda soru işaretleri doğurduğunu ortaya koyuyor.
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK RİSKİ
Ekonomistler, sanayi üretimindeki durgunluğun alarm verici olduğunu düşünüyor. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, üretim artışının tüketim artışıyla dengelenmesi gerektiği vurgulanıyor. Aksi durumda, büyümenin borçlanma ve ithalat gibi sürdürülemez kaynaklarla finanse edilme riskinin arttığı ifade ediliyor.