Frankfurter Allgemeine Sonntagszeitung İstanbul’da yaşanması yüksek ihtimal olan deprem ve dramatik tecrübelere rağmen yeterli önlemler alınamamasını okuyucularına aktardı. Haberde İBB ve merkezi hükümetin ortak hareket etmemesi geniş şekilde işleniyor.
KARAR / ALMANYA
İstanbul’daki deprem riski hem seçimler hem de Kahramanmaraş-Hatay Depremi’nin birinci yıldönümü nedeniyle yeniden gündemde. İstanbul’un deprem gündemi Frankfurter Allgemeine Zeitung’da da geniş şekilde yer aldı. Gazetenin Türkiye temsilcisi Friedrike Böge’nin “(Önceden) İlan edilmiş felaket’’ başlığı ile hazırladığı haberde İstanbul’da çok yakın bir gelecekte 7,2 ile 7,6 şiddeti arasında ağır bir deprem yaşanma ihtimalinin yüksek olduğu belirtiliyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne 6 Şubat depremi sonrası 22 bin ev sahibi başvuruda bulunarak evlerinin kontrol edilmesini talep etti. Bu rakam aktüel olarak 158 bine çıkmış durumda. Böge’nin İstanbul Belediye yetkilisi Pınar Çalışkan’a dayandırarak verdiği bilgiye göre, apartmanlardaki maliklerin oy birliği sağlanamadığı için 75 bin vakada, belediye uzmanlarının bina dayanıklılık testi yapmasına izin verilmemiş.
DÜNYANIN EN YÜKSEK KİRA ARTIŞI
Böge’ye göre bu anlaşılır bir tavır. Çünkü İstanbul’daki kiralar bir yıl içinde yüzde 78’lik artış göstererek, dünyanın en çok artış yaşanan ikinci kenti oldu. Global gayrimenkul danışmanlık şirketi Knight Frank tarafından hazırlanan listenin birinci sırasında ise yüzde 100’e yakın artışla Ankara bulunuyor. Ankara deprem bölgesi olmadığı için, deprem endişesi yaşayanlar tarafından tercih ediliyor. İstanbul’da yüksek enflasyon nedeniyle birçok aile yeni evlerin depozitosunu dahi ödeyebilecek durumda değil.
Türkiye 1999’da Marmara Depremi ile acı bir tecrübe yaşamasına rağmen, bu deprem sonrası sıkılaştırılan inşaat şartlarına birçok yerde uyulmadı. 6 Şubat depreminde yüzbinlerce ev saniyeler içinde yıkıldı. Bunun nedeni kötü inşaat, yetersiz resmi kontrol ve yolsuzluklar. Milyonlarca kaçak yapıya mali af geldi. Deprem olana kadar inşaat sektörü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başarı öykülerinden birisi olarak anılıyordu.
DERS ÇIKARTILAMADI
Türkiye bütün bu yaşananlardan ders çıkartabildi mi? Böge’nin bu soruyu yönelttiği Naci Görür ‘’Hayır’’ diyor. Görür’ün dikkat çektiği en önemli sorun hiçbir yetkili resmi kurumun deprem acil durum planını henüz açıklamamış olması. Muhtemel bir deprem felaketi elektrik, ulaşım, su ve iletişim sistemini kullanamaz hale getirecek Görür’ün en çok şikayetçi olduğu konu ise merkezi hükümetle İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin işbirliği içinde olmaması.
IBB İmar ve Şehircilik Daire Başkanı Gürkan Akgün bu tempoyla devam edilmesi halinde sorunlu binaların yıkımının 80 ile 100 yıl arasında süreceğini söylüyor. Yaklaşık 3 milyon İstanbullunun yaşadığı 200 bin ev 7 ve üzeri şiddetinde bir depremde ya yıkılacak ya da ağır hasar görecek.
Yenileme çalışmalarının hızlanması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 6306 sayılı konunun reforme etti. Buna göre bir binada basit çoğunluk sağlandığı zaman yıkım kararı alınıyor. Daha önceleri üçte ikilik bir onay gerekiyordu. Belediyenin yaptığı kontroller engellenebiliyor ancak bakanlığın kontrolü engellenemiyor. Bu kontrole direnenlerin elektrik ve suyu kesiliyor.
MUHALİFLERİN RANT SUÇLAMASI
Ancak muhalifler bu uygulamayı hükümetin devlet kasasına ve hükümete yakın müteahhitlere gelir sağlamak amacıyla yapıldığı görüşünde. Gazeteye konuşan Onur Cingil adındaki bir avukat 6306 sayılı yasanın ‘’koçbaşı’’ olarak kullanıldığını söylüyor. Japon kuruluşu JICA ile Cevre ve Şehircilik Bakanlığı’ın İstanbul’da tespit ettiği riskli bölgeler haritasını hemen hemen örtüşmemesi de bu tezi destekler mahiyette.
Gürkan Akgün ise merkezi hükümetin tespit ettiği risk bölgeleri ile belediyenin tespit ettiği risk bölgelerinin farklı olduğunu onaylıyor. Gürkan, Erdoğan hükümetinin sistemi finanse etmek amacıyla harita oluşturduğunu iddia ediyor. Gürken, risk bölgelerinin hükümetle ortak bir komisyon tarafından oluşturulması tekliflerinin ise hükümet tarafından kabul edilmediğini söylüyor.