Böbrek hastalarına 'ev hemodiyalizi yapın' tavsiyesi

Böbrek hastalarına 'ev hemodiyalizi yapın' tavsiyesi

Ege Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ercan Ok, böbrek hastaları için 'ev hemodiyalizi yapın' tavsiyesinde bulundu: Türkiye'de ev hemodiyalizi tedavisine başlamış hastalar arasında yapılan bir değerlendirmede; aktif çalışan hasta oranı yüzde 48,4. Bu hastalar arasında inşaat işçiliği, ağır vasıta şoförlüğü, tarım işçiliği gibi ağır bedensel işler yapan hastalar bile var.

İleri dönem kronik böbrek hastalığını, böbreklerin süzme fonksiyonunun yüzden 90’dan fazlasının kalıcı olarak kaybı şeklinde tanımlayan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ercan Ok, bu durumda hastanın hayatını devam ettirebilmesi için böbrek nakli ya da diyaliz olmasının şart olduğunu ifade etti.

Türkiye’de şu anda her 1000 kişiden birinin ileri dönem kronik böbrek hastalığı olduğunu belirten Prof. Dr. Ok "80 bini aşkın ileri dönem böbrek hastalığı hastasının yüzde 75’i hemodiyalizle tedavi ediliyor. Son 5 yıla bakarak, bu sayının her yıl yüzde 1,5-2 civarında arttığını söyleyebiliriz" dedi.

"EV HEMODİYALİZİNDE AVRUPA'DA İKİNCİYİZ"

Ülkemizde son 10 yılda pek çok hastanın evde hemodiyaliz yapmaya başladığına dikkat çeken Prof. Dr. Ercan Ok "2020 Mart sonu itibarıyla ev hemodiyalizi yapmakta olan hasta sayısı 835’ti. Bu sayıyla Türkiye en çok sayıda hastaya ev hemodiyalizi hizmeti sunan ülkeler arasında Avrupa’da İngiltere’den sonra ikinci, dünyada ise ABD, İngiltere, Kanada ve Avustralya’dan sonra beşinci sırada. Ülkemizde şu anda ev hemodiyalizi hizmeti sunan diyaliz merkezi sayısı yüzde 10’lar düzeyinde, ancak hem kamuda hem özelde bu merkezlerin sayısı giderek artıyor. Hasta sayısı da buna paralel olarak yükseliyor" diye konuştu.

İyi ve başarılı bir hemodiyaliz tedavisiyle, böbreğin kendisi kadar mükemmel olmasa da işlevini önemli ölçüde gerçekleştirdiğinin altını çizen Ok, hemodiyalizi ise şu şekilde anlattı:

"Hemodiyaliz, hasta kanının yarı geçirgen bir membran aracılığıyla diyalizat adı verilen arıtılmış su ve vücuda gerekli bazı kimyasal maddeleri içeren bir sıvıyla temas ederek zararlı kimyasallardan temizlenmesi işlemidir."

"EVDE DİYALİZ DAHA GÜVENLİ"

Prof. Dr. Ok, ev hemodiyalizinin konvansiyonel diyalize göre avantajlarını şöyle sıraladı:

"Haftada üç kez diyaliz merkezine gitmek zorunda olmak, hele uzak mesafeler söz konusuysa çok zor oluyor. Ev, merkeze göre daha konforlu; tedavi gece uyku sırasında kendi yatağında yatıyorken yapılıyorsa bu ekstra bir konfor yaratıyor. Evde diyaliz daha güvenli. Kalabalık servislerle, kalabalık merkezlere gidip orada diyaliz tedavisi görmeye kıyasla, evde diyaliz her tür enfeksiyon açısından çok daha güvenli. Merkez diyalizinde hastanın diyaliz günü ve saati sabit, hasta buna uymak zorunda.

"SIKI PERHİZLERE GEREK KALMIYOR"

Ev diyalizinde, hasta ihtiyaç duyduğunda, haftada üç kez diyaliz yapmak şartıyla, diyaliz tedavisinin gününü ve saatini rahatça değiştirebilir. Bu hastaya yaşamını planlama olanağı verir. Tedaviyi evde yapıyor olmak ailesiyle beraber geçireceği zamanı arttırır. Ev diyalizinin en büyük avantajı dört saat yerine sekiz saati bulan uzun diyaliz seanslarına olanak vermesi.

Sekiz saatlik seanslarda tansiyon düşmesi ve kramp çok enderdir. Yüksek kan basıncı çoğu hastada ilaç kullanmadan normale gelmektedir. Sıvı fazlalığı, kalp yetmezliği pek görülmemektedir. Dört saat diyalizde perhiz ve fosfor düşürücü ilaçlarla bir türlü düşürülemeyen fosfor, sekiz saatte rahatlıkla temizleniyor. Üstelik büyük çoğunluğunda fosfor ilaçları da kesiliyor, diyet de önemli oranda serbestleşiyor. Sıkı perhizlere gerek kalmıyor, hastaların iştahı artıyor."

"KORONAVİRÜS SÜRECİ İÇİN DE EN GÜVENLİ YOL"

Koronavirüs sürecinde ev hemodiyalizinin hastalar açısından avantajlarına değinen Prof. Dr. Ok, şöyle devam etti: "Hem kalabalık ve kapalı ortamda bulunmaktan hem de bağışıklık sisteminin zayıflığı nedeniyle mevsimsel viral solunum yolu enfeksiyonları hemodiyaliz hastalarında genel topluma göre 4-5 kat daha sık görülmekte ve daha ciddi seyredebilmektedir.

Koronavirüs enfeksiyonu da diyaliz hastalarında genellikle daha ağır yaşanıyor. İngiltere’de 1.530 hastayı içeren bir çalışmada, koronavirüs enfeksiyonu sıklığı periton diyalizi ve ev hemodiyalizi hastalarında yüzde 5,6 iken, merkez hemodiyalizi hastalarında ise yüzde 21,5 olarak bildirildi. Ev diyalizi hastalarında koronavirüs enfeksiyonu riski merkez diyalizine göre yüzde 75 daha düşük. Çünkü ev diyalizi hastaları kalabalık merkezlere gitmemekte, tedavilerini evlerinde yapmakta ve dışarıdan kimseyle temas etmemekte."

"KANIN ZARALI ATIKLARDAN TEMİZLENMESİ ARTIYOR"

Evde hemodiyaliz yaparken bir seferde diyaliz süresinin daha uzun olmasının hastalar açısından önemini anlatan Prof. Dr. Ok şöyle konuştu: "Kanın zararlı atık maddelerden (üre, kreatinin, fosfor, potasyum) temizlenmesi artıyor. Sürenin dört saatten sekiz saate çıkarılması o seansta vücuttan çekilecek sıvının daha yavaş bir hızla çekilmesini mümkün kılıyor, bu da seans sırasında tansiyon düşmesini ve kramp olmasını engelliyor. Keza, sekiz saat diyalizde kandaki maddelerin düzeyi, vücut ortamındaki değişmeler de daha yavaş oluyor, yani daha sabit bir ortam sağlanmış oluyor. Çünkü seans sırası ve sonrası ortaya çıkan sorunların, örneğin seans sonrası halsizliğin altında yatan en önemli neden sürenin kısa olması, hızlı sıvı çekilmesi ve kanda-vücutta hızlı değişimlerin olması."

Evde hemodiyaliz uygulamasının klinik sonuçlarının daha iyi olmasının yanı sıra, artmış yaşam kalitesi, esnek diyaliz planlaması, daha iyi iş yaşamı ve sosyal yaşam, daha gevşek diyet, özgüven artışı gibi ek yararları olduğunun da iyi bilinen bir gerçek olduğunu ifade eden Ok "Finlandiya’da yapılan bir çalışmada ev hemodiyalizi yapan hastaların iş gücüne katılımı, böbrek nakli olmuş hastalara benzer şekilde merkez hemodiyalizine göre iki kat daha fazla görülmüştür. Türkiye’de ev hemodiyalizi tedavisine başlamış hastalar arasında yapılan bir değerlendirmede aktif çalışan hasta oranı yüzde 48,4 olarak bulunmuştur" dedi.

"İSTANBUL MARATONU'NA KATILAN HASTALAR BİLE VAR"

Haftada üç kez, dört saat diyaliz yetersiz kaldığı için, dünyadaki konvansiyonel hemodiyaliz hastalarının yüzde 60-90’ında vücutta sıvı fazlalığı ve tansiyon yüksekliği bulunmasından dolayı bu kişilerin kalp fonksiyonlarının bozulduğunu ifade eden Prof. Dr. Ok şöyle devam etti:

"Başta sıvı fazlalığı, tansiyon problemleri, kalp fonksiyon bozuklukları olmak üzere, kansızlık, beslenme bozukluğu, kas-sinir sorunları nedeniyle konvansiyonel diyaliz hastalarında fiziksel performans ciddi olarak azalıyor. Sekiz saat diyalizle bu sorunların büyük çoğunluğu ortadan kalkıyor, hastaların performansında önemli artışlar yaşanıyor. Diyaliz seansı sonrası da halsizlik hemen hiç olmadığı için, gece uykuda diyaliz yapan bu hastalar sabah gayet dinç, enerjik olarak uyanıp güne başlıyor.

Ev diyaliz hastalarının günlük hayat içinde bedensel aktiviteleri bariz artmakta, isteyenler düzenli spor yapmaya başlıyorlar. Ağır işlerde çalışan hastalarımız olduğu gibi, çok enerji gerektiren spor yapan hastalarımız da var. Bir ev diyalizi hastamız 56 yaşında iken Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışları’na katıldı. Kırk kilometreye varan parkurlarda bisiklet yarışlarına katılan bir başka hastamız var, bir diğeri İstanbul Maratonu’na katılmıştı. Benim bilmediğim daha pek çoğu var."

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN