ABD’nin müstakbel Başkanı Donald Trump seçimleri kazandığında, kendisi hakkında sadece rakibi Hillary Clinton’ı değil, aynı zamanda Amerikan medyasını da yendiği yorumları yapılmıştı. Seçimleri kazanmasının ardından Trump, kendisine seçim sürecinde sert biçimde muhalefet eden medya kuruluşlarıyla ikinci buluşmasını gerçekleştirdi. Pazartesi günü ülkenin önde gelen beş televizyon kanalının temsilcilerini New York’taki Trump Tower’da ağırlayan müstakbel Başkan, önceki gün de medyadaki en büyük düşmanı olarak gösterilen New York Times gazetesini ziyaret etti. Daha önce gazetenin teklifini reddeden Trump, gazeteyi ziyaretinde, NYT’nin açık görüş sayfası çalışanları, editörler, üst düzey yöneticileri ve sahibi Arthur Sulzberger ile bir araya geldi. Trump’ın, seçim sürecinde çok tartışılan ve tepki çeken vaatlerinde yumuşadığı görüldü.
Toplantıya katılanlar, Trump’ın sözlerini Twitter üzerinden canlı olarak aktardı. Sulzberger’in yanına oturan Trump, ziyaretinde yaptığı açıklamada, “Gazeteye çok büyük saygım vardı. Çok kaba muamele gördüğümü düşünüyorum” dedi. Bu gazeteyle ilişkisini tersine çevirmek istediğini bildiren Trump, “Bunun yaptığım işi daha da kolaylaştıracağı düşüncesindeyim.” diye konuştu. Suriye sorununu çözmek zorunda olduklarını belirten Trump, bu konuda kimsede bulunmayan farklı bir bakış açısına sahip olduğunu söyledi. Toplantıda, önceki gün aşırı sağcı harekete mensup bir örgütün Washington DC’deki toplantısında Nazi selamıyla ilgili bir soruyu da yanıtlayan Trump, “Elbette bunu reddediyorum ve onları kınıyorum.” ifadesini kullandı. Ayrıca Trump, aynı gün içinde seçim kampanyasında kullandığı radikal vaatlerinden, başkan olduğunda Hillary Clinton’u yargılayıp hapse göndereceği şeklindeki sözünü geri çektiğini açıkladı.
Bu arada Trump, kabinesinde açıkladığı adayların “beyaz üstünlüğünü savunan Amerikalılar” olduğuna ilişkin aldığı yoğun eleştirilerin ardından Konut ve Kentsel Kalkınma Bakanlığına parti içinde başkan adaylığı için yarıştığı siyahi rakibi beyin cerrahi Ben Carson’ı uygun bulduğunu ifade etti. Toplantının sonunda NYT’yi “bir dünya mücevheri” ifadesiyle öven Trump, “Hep birlikte iyi geçineceğimizi umuyorum.” açıklamasında bulundu. Ziyaretinde Filistin sorununa da değinen Trump, “İsrail ve Filistinliler arasında barışı sağlayan kişi olmayı isterim. Bu çok büyük bir başarı olur.” dedi. New York Times, görüşmenin tamamının deşifre edilmiş halini dün internet sitesi üzerinden yayımladı. Trump’ın, Hillary Clinton’ı hapse atma vaadinden ve iklim değişikliğinin uydurma olduğu şeklindeki iddiasında yumuşadığı görüldü. Müstakbel başkan, daha önce de Müslümanların ülkeye girişini yasaklama ve Meksika sınırına duvar örme vaatlerinde ksımen geri adım atmıştı. Böylece Trump, seçilmesinin üzerinden iki hafta geçmeden en çok konuşulan vaatlerinden çark etmiş oldu.
MÜSLÜMANLARA GİRİŞ SERBEST AMA...
Donald Trump, son dönemde Batılı ülkelerde radikal örgütler tarafından düzenlenen terör saldırıları nedeniyle Müslümanların ülkeye girişinin geçici olarak yasaklanacağını öne sürmüştü. Ancak daha seçimler yapılmadan bu vaat kısmen yumuşamış, seçimin ardındansa ‘yoğun kontrol’e dönüştürülmüştü. Trump’ın göç konusundaki danışmanlarından Kris Kobach, ülkeye gelecek Müslümanlara terör sorgusu yapılması, ABD’de bulundukları süre içinde düzenli olarak denetlenmeleri ve girişte parmak izlerinin alınması gibi ‘önlemler’ üzerinde çalıştıklarını belirtmişti. Trump ayrıca Müslümanlar arasında radikal kişilerin ihbar edilmesinin teşvik edileceğini söylemişti.
CLINTON’LARI RAHAT BIRAKACAK
Seçim sürecinde Trump, rakibi Hillary Clinton ve eşi Bill Clinton’la ilgili konuları gündemden düşürmemişti. Hillary Clinton’ın dışişleri bakanlığı döneminde resmi yazışmalarını kişisel e-posta hesabından yapması nedeniyle hakkında açılan soruşturmayı ve Clinton’ların vakıflarını kişisel çıkar amacıyla kullanması iddialarını dile getiren Trump, başkan olduğunda Hillary Clinton’ı hapse atacağını öne sürmüştü. Ancak Trump, NYT’ye verdiği röportajda “Clintonların seçim sürecinde çok acı çektiğini, onların canını daha fazla acıtmak istemediğini” söyledi. Buna karşın Trump, “FBI soruşturmasını masadan kaldıracak mısınız?” şeklindeki soruya “Hayır” yanıtını verdi. Gazetenin politika editörünün “Peki taraftarlarınız bundan hayal kırıklığı duymayacak mı?” şeklindeki sorusuna ise Trump, “Hayır, onları ikna edebilirim” yanıtını verdi.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ DE ÖNEMLİ ŞİRKETLER DE
Trump’ın başkanlık vaatlerinden biri de iklim değişikliğine yönelik önlemleri kaldırmak ve Paris İklim Antlaşması’nı iptal etmekti. İklim değişikliğinin uydurma bir kavram olduğunu savunan Trump, çevrenin korunmasına yönelik kısıtlamalar yüzünden Amerikan sanayisinin zayıfladığını savunuyordu. NYT röportajında kendisinin bölünmüş haldeki ülkesini birleştirmek istediğini ve iklim değişikliği tartışmalarının da insanları en çok bölen konulardan biri olduğunu söyledi. “Son derece açık fikirli” olduğunu ve bu konuya dikkatle eğileceğini belirten Trump, buna karşın Amerikan sanayisinin artık rekabetçi olamadığını söyledi. Trump, “İklim değişikliği oldukça önemli bir konu ama Bush döneminden beri 70 bin fabrika kapandı. Bunun önüne geçmeliyiz” diye konuştu.
LATİN GÖÇMENLERE UMUT
ABD’deki çoğu Latin kökenli 11 milyon kaçak göçmenin sınırdışı edilmesi ve göçmen girişini engellemek için Meksika sınırına duvar örülmesi, Trump’ın hem en çok tepki çeken, hem de en çok destek gören vaatlerinden biriydi. Göçmenlerin ucuz işgücü olarak kullanılmasının, Trump’ın tabanındaki en geniş kesimi oluşturan işçi sınıfı beyazların işlerini kaybetmesine ya da daha düşük ücretle çalışmalarına neden olduğu belirtiliyor. Bu yüzden teklif bu kesimlerden destek görürken, muhalefet edenlerse ayrımcılık gerekçesini öne sürüyordu. Trump, seçildikten sonra sınırdışı edeceği kişileri sabıka kaydı olanlarla kısıtlayacağını belirtmiş, 11 milyon yerine 2-3 milyon kişiyi ülkeden göndereceğini söylemişti. Trump NYT’ye verdiği röportajda ise “50 yıldır göç yasaları konuşuluyor ama bir şey olmuyor. Ben adil bir yasanın peşindeyim. Herkesi, bu odadakileri bile memnun edecek bir yasanın” diye konuştu.
EFSANELERLE DUYGUSAL TÖREN
Görevini 20 Ocak’ta Donald Trump’a devredecek olan ABD Başkanı Barack Obama, Başkanlık Özgürlük Madalyası törenine de son kez ev sahipliği yaptı. Obama’nın madalya taktığı 21 isim arasında efsanevi basketbolcular Kerim Abdülcabbar ve Michael Jordan, Hollywood yıldızları Robert De Niro ve Tom Hanks, müzisyen Bruce Springsteen, Microsoft yazılım şirketinin kurucusu Bill Gates, NASA mühendisi Margaret Hamilton ve Kızılderililerin haklarını savunan Elouise Cobell de yer aldı. Duygusal anların yaşandığı törende, Obama ödül alan her bir kişinin ABD’ye büyük hizmetler yaptığını vurguladı ve hepsiyle ilgili ayrı ayrı yorumlarda bulundu. Obama, dünyada basketbolun efsane isimlerinden Kerim Abdülcabbar için “O, hem de hiç kolay ve popüler olmayan zamanlarda Müslüman halklarla yan yana durdu” dedi. Michael Jordan’ın 2009’da AP foto muhabiri Stephan Savoia tarafından çekilen bir fotoğrafının ilham verdiği ‘Crying Jordan’ (Ağlayan Jordan) isimli fotoğrafı hatırlatan Obama, “O, bir logodan, bir internet ‘caps’inden çok daha fazlası” dedi. Obama’nın sözleri, Jordan’ın bir kez daha gözlerinin dolmasına neden oldu.