[Karar]
YRD. DOÇ. DR. RAMAZAN GÜREL
Sözlükte “utanma, çekinme, vazgeçme, bırakma” anlamlarına gelen hayâ kelimesi, kişinin, kötü davranışlardan rahatsızlık duyup onları terk etmesi, çirkin bir fiilin yapılmasından veya güzel bir durumun terk edilmesinden ya da ihmal edilmesinden dolayı duyulan mahcubiyet gibi farklı şekillerde tanımlanmıştır.
KUR’AN’DA HAYÂ
Kur’an-ı Kerîm’de üzerinde durulan temel değerlerden birisi de hayâdır. Bu değer, ilgili ayetlerde çok farklı bağlamlarda ve anlamlarda söz konusu edilir. Hz. Şuayb’ın kızlarından birinin Hz. Mûsâ ile utanarak konuşması (Kasas, 25); inananların Hz. Peygamber’in yanında fazla kalarak onu rahatsız etmeleri fakat onun hayâsı nedeniyle bu rahatsızlığını dile getirmediği fakat Allah’ın hakikati açıklamaktan hayâ etmeyeceğinin vurgulanması (Ahzab, 33) ve Allah’ın insanlara Kur’an’da örnek verirken en küçük şeyleri bile örnek getirmekten hayâ etmeyeceğinin belirtilmesi (Bakara, 26); evlenemeyen gençlerin evleninceye kadar iffetli davranmaları (Nur, 33) gibi hususlar hayâ değerinin ayetlerde ele alınışının bazı örnekleridir.
ALLAH GÖRÜR VE BİLİR
İnsan şahsiyetini canlı ve sağlam tutan hayâ değeridir. Hayâ erdemi, insanla başlayan ve ondan topluma akan bir nitelik arz eder. Hayâ duygusunun yıprandığı insan ve toplumun yaşam damarları kurumaya başlamış demektir. Bu sebeple insanı ve toplumu can damarından doğru bir şekilde yakalamanın yolu hayâ değerini gönüllere ve zihinlere yerleştirmekten geçmektedir.
Kur’an’ın temel öğretilerinden biri, Allah’ın, insanın her davranışını gördüğü ve bildiği gerçeğidir. Bu esas, hayâ duygusunun eğitimi yapılırken merkeze alınmalı, bütün davranışlarımızda ve ötekiyle ilişkilerimizde Allah’ın bizimle birlikte olduğu bilinci uyandırılmalı, bu farkındalıkla hayâ erdemiyle donanmış bireyleri ve toplumu yetiştirmektir.