ERKUT TEZERDİ / İSTANBUL
Türkiye’nin kültürel hafızasının önemli mimari formlarından Atatürk Kültür Merkezi (AKM) yıllar önce kaderine terk edilmişti. Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dokuz yıl önce yenileneceğini açıkladığı yapıya ilişkin ilk resmi duyuru yapıldı. 2019 yılının ilk çeyreğinde opera binası olarak kullanıma açılması planlanan AKM içerisinde onlarca değişiklik de yapılıyor: 800 kişilik oturma kapasiteli tiyatro salonu, 285 kişilik sineması, oda tiyatrosu alanı ve yaklaşık bin araçlık otoparkıyla dev bir kompleks formunda tasarlanan AKM’de ayrıca Atatürk Kitaplığı ile en üst katında Boğaz manzaralı bir restoran da bulunacak... İki gün önce Haliç Kongre Merkezi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından tanıtımı gerçekleştirilen yeni AKM tamamlandığında 2 bin 500 kişinin içeride programları izlerken, meydanda kurulacak dev ekrandan da halk programı izleme imkanı bulacak. Erdoğan buranın 365 gün kullanılabilecek bir yapıya sahip olacağını aktardı. Operalarda şimdiye kadar genellikle zengin aileleri gördüğümüzü belirten Erdoğan “Ama artık operalar, baleler hepimizin gittiği yerler olmalı” diye konuştu. Yeni AKM’den yalnızca belli bir elit kitlenin yararlanmayacağının altını çizen Erdoğan tüm halkın, milletin burada düzenlenen sanatsal etkinliklere katılabileceğini ifade etti.
Erdoğan’ın bu açıklamaları, sanatın her zaman herkese hitap edip etmeyeceği konusunu gündeme getirdi. Prof. Dr. Hüsrev Hatemi, Prof. Dr. Alaattin Karaca ile Ömer Erdem projenin umut verici yapısına dikkat çekiyorlar ama üretilecek sanatın ve bu sanatın kime hitap edeceği hususunda çekinceleri var. Bunun nedeni ise sanatın kendi yapısından kaynaklanıyor.
* HALKA AÇIYORUZ AMA KOLBASTI OYNANMAMALI / ŞAİR HÜSREV HATEMİ
“Kültür binaları milletindir. Eskiden de halkımız girebiliyordu, şimdi de. Nevzat Atlığ konserleri Türk müziği sevenleri aynı binaya çekiyordu. Ama oranın yalnız batı müziğine ait olmasını isteyenler alay etme anlamında şeyler söylüyordu. Onlara da ben kızıp duruyordum. İki kere de cevap yazdım. Şimdi bu durumu yenilik gibi göstermemek lazım. Her memlekette popüler sanatlardan daha çok hoşlananlar var. Fakat bir de daha seçkin klasik Türk müziği gibi sanatları sevenler var. AKM’yi halka açıyoruz diye kolbastı oynanmamalı. Orada yapılacak şeyler, ciddi halk müziği konserleri ama folklorik olanlar değil. Onlar daha başka yerlerde de yapılır. Önemli halk müziği, Türk müziği konserleri, Nevzat Atlığ korosu gibi korolar sahne almalı. Yani gazinolaştırılmadan devam etmeli. Halka zaten açıktı. Böyle devam etse iyi olur.”
* MUHAFAZAKÂRLAR ÜRETEMİYOR / PROF. DR. ALAATTİN KARACA
“Taksim’deki AKM binasının yerine yeni bir kültür merkezinin, opera binasının, tiyatro salonlarının yapılmasına kimsenin bir sözü olmaz. Ama en büyük mesele kanaatimce bu binada üretilecek/tüketilecek kültürün hangi çevreye hitap edeceği; hangi çevre tarafından üretileceğidir. Açıkça söylemek gerekiyor ki, AKM’de üretilecek / tüketilecek kültür, AK Parti’nin hitap ettiği muhafazakâr/dindar çevreye değil, ‘merkezdeki hâkim’ çevreye hitap edecektir. AKM’nin büyük bir bölümünün Opera Binası olarak planlanması da buna işaret ediyor zaten. Doğrusu, muhafazakâr-dindar çevrenin ana meselesidir bu: Kendi kültürünü üretememek / tüketememek, merkezde -hadi buna sembolik olarak Taksim’de diyelim- kendi kültürüyle / sanatıyla yer alamamak! AKM’nin Opera Binası olarak planlanmasını, yeniden bu şekilde inşa edilmesini, ben örtük olarak muhafazakâr / dindar kültürün ‘merkez kültür’ karşısında ‘kültürel sermaye’ bakımından zayıf olduğunu kabul etmesi ve ‘entelektüel alan’da ‘meşruiyet’ sorununu hâlâ aşamadığının bir işareti olarak görüyorum!.. Yeni AKM ile birlikte muhafazakâr çevrenin kültür meselesi, bir kez daha görkemli biçimde görünür hâle geliyor...”
* SANATI ELİTLER YARATIR / ŞAİR ÖMER ERDEM
“İki değişmez hastalığımız var: övünmek ve savunmaya geçmek. AKM’nin bir mekan olarak kültürel hafızası olduğunu kabul ediyorum ama nasıl oluyor da milleti temsil eden mekanlar üretmekte geri kaldığımızı tartışmaktan kaçmaya şaşırıyorum. Proje dışarıdan göz kamaştırıcı ve kültürün çoğul temsiline hazırlıklı gözüküyor. Mimari ve yapı olarak estetik ve fonksiyonel başarısını beklemek artık toplum olarak hakkımız. Bir mekanın yerine aynı amacı taşıyan yeni bir yapı kuruluyorsa bu da umut verici. Beyana gelince, sanat doğası gereği zaten elittir ancak paylaşım ve temsil yönünde çoğul bir imkan vizyonu çizmesi uzun vadede toplumsal barışın ve sağlıklı iletişimin de teminatıdır. Sanatı elitler yaratır ama halk eşit şekilde paylaşır. Halk eşit ve özgür oldukça sanata gider.”