2010 yılında Türkiyeli izleyicinin medya vasıtası ile tanıştığı 40'lı yaşlardaki, beyaz saçlı karizmatik adam Julian Assange'dı.
Julian saçlarını değirmende ağartmamıştı. Sapkın bir tarikata mensup üvey babasından; annesi ve kardeşi ile bucak bucak kaçmış, derde müptela olmuştu.
18 yaşında baba olan, hızlı yaşayıp, genç ihtiyarlayan Julian Assange tüm dünyanın tanıdığı gazetecilik tıtri dışında, önemli bir tıtre daha sahipti: yetenekli bir hackerdı.
90’lı yıllarda Pentagon'u hackleyip, "Barış diyorsunuz ama savaşa hazırlanıyorsunuz" mesajını bırakan; Amerikan ordusunun sivil katliamlarını ifşa eden mahir bir hacker.
Assange'ın Wikileaks'in kuruluşuna dek uzanan hikâyesini Underground isimli 2012 yapımı filmde izlemek mümkün. Filmi soruşturacaklar için kıyağım olsun IMDB puanı 6.7.
30 ayrı suçtan yargılanan Assange, iyi hali göz önünde bulundurularak salıverilse de, zalim dünya dönmeye devam etmekte; egemenlerin elinde mazlumlar inim inim inlemektedir.
Assange yıllarca kafasında aynı fikri dolaştırır: zalim dünyanın çarkları tıkır tıkır işlese de bir namuslu insan ya da gidişattan memnun olmayan bir hain perde arkasında neler olup bittiğini ifşa ederek bu çarka çomak sokabilir.
Oscar Wilde'ın "Bir adama bir maske verin, size bütün gerçeği söylesin" sözünden hareketle gizli bilgileri ifşa etmek isteyen kişiler için yeni bir platform tasarlar. Platformun amacı bilgi ifşa etmeye cesaret edemeyen kişilere, kimliklerini gizli tutabilecekleri, hatta platformun kendisinin dahi kimliğini bilemeyeceği bir vasıta sunmak.
Wikileaks adını verdiği projesini Almanya'daki ünlü hacker konferansı Chaos'da ilan eder. İlgi büyüktür. Kendisi gibi hackerların yardımını ister, ifşa etmek istediği kaynakların bir listesini yayınlar. Amerika Birleşik Devletleri de listededir.
Çok geçmeden 2010 yılında Wikileaks turnayı gözünden vurur. ABD ordusunun bir askeri olarak Irak'da görev yapan Chelsea Mannig isminde bir er, Irak savaşının kirli yüzünü, sivil ölümlerini ifşa eden belgeleri Wikileaks'e sızdırır.
Özellikle de bir helikopterden sivillerin hedef alındığı, öldürülenler arasında Reuters muhabirlerinin de bulunduğu katliam görüntüleri büyük yankı uyandırır. Apache helikopterden açılan ateş sonucu 15 sivil katledilmiştir.
Bunu takip eden bir başka büyük ifşaat Wikileaks'in Cablegate adını verdiği 250 bin diplomatik yazışmayı içeren ifşaattır. Bunların bir kısmı Guardian’da da yayınlamıştır. İfşa olan yazışmalar Aralık 1966 ve Şubat 2010 yılı arasında vuku bulan yazışmaları ve ülke liderlerine yönelik diplomatik analizleri içermektedir.
ABD'de yeri yerinden oynatan bu ifşaatlar Obama gibi "güvercin" olarak adlandırılan bir lideri bile şahinleştirmiştir. Wikileaks kaynaklarına atıfta bulunan akademik çalışma sahiplerinin bile gelecekte kimi mahrumiyetlere maruz kalabilecekleri konuşulmaktadır.
Beşinci Kuvvet (Fifth Estate) isimli film Wikileaks'in kuruluşunu ve bu olay yaratan ifşaatların hikâyesini konu edinmektedir.
Wikileaks'in ifşa ettiği belgeler arasında çokça tartışılan ve AK Parti'nin e-posta sunucusundan elde edildiği belirtilen e-posta yazışmaları; takip eden yıllarda Wikileaks'in Berat Albayrak'a ait olduğunu iddia ettiği e-postalar da bulunmaktadır.
AK Parti e-posta sunucusuna ait olduğu iddia edilen e-postaların ifşaatından sonra Wikileaks erişimi Türkiye'de engellenir.
(Burada bir parantez açmama müsade edin. Zaman zaman Wikileaks'in kantarın topuzunu kaçırdığını itiraf etmem gerekiyor. İfşaatlarında kişilere ait özel bilgileri hiçbir sakınca görmeden paylaşmaları, kişilerin politik kimlikleri ile özel hayatları arasında bir ayrım gözetmeksizin elde ettikleri bilgileri yayınlamaları tasvip etmediğim bir pratik.)
Assange'ı bir eline geçirse lime lime edecek devletler nihayet Assange’ı avlayacakları bir nokta bulmuşlardır. Assange cinsel taciz suçlamasından ötürü İsveç'e ifadeye çağrılmaktadır. Cinsel taciz iddiasında bulunan kadınlar için Assange ajan ithamında bulunmaktadır.
Assange avukatı ile birlikte ifade verdikten sonra gidişatın pek de hayra alamet olmadığını sezerek 2012 yılında Londra'da bulunan Ekvador Büyükelçiliği'ne sığınır. Tamı tamına 7 yılını büyükelçiliğin bir odasında geçirir. Ta ki geçtiğimiz Perşembe günü Ekvador Büyükelçiliği Assange'ın elçilikteki sığınmacı durumuna son verip, Londra polisinin Assange'ı yaka paça gözaltına almasına müsade edene kadar.
Assange'ın İsveç'deki dava süreci ve elçiliğe sığınma hikâyesini konu eden Risk isimli belgeseli Netflix'de bulabilirsiniz.
Assange Londra'da derdest edilir edilmez ABD'de kendisi için açılan soruşturma da peyda oluverir. Assange, Chelsea Manning'e ABD misyonuna ait belgelere erişim ve sızdırma suçlarında yardım etmekle, dahası bu sistemleri hacklemekle suçlanmaktadır.
Assange'ın durumu hakkında görüş bildiren uzmanlar, bu suçun özellikle seçilmiş olduğunu, zira ABD mahkemelerinin bilişim suçlarını cezalandırmada daha cömert olduğunu belirtiyorlar.
Kimi uzmanlar ise Assange şahsında gazeteciliğin yargılandığını, Wikileaks belgelerinden hareketle haber yapan diğer gazetecilerin de topun ağzında olduğunu belirtiyorlar.
Assange'a suç olarak isnat edilenin aslında tüm gazeteciler için bir etik kural olan haber kaynaklarını koruma pratiğinden fazlası olmadığını belirten görüşler de mevcut. Bu görüş sahiplerine göre Assange'ın tüm yaptığı Manning'e belgeleri nasıl şifreli gönderebileceğini, bulut sunucusuna nasıl yükleyebileceğini tarif etmekten ibaret.
Oysa Wikileaks sadece Manning'e değil, kendileri ile kaynak paylaşacak tüm kişi ve kurumlara kimliklerini gizli tutmalarına yardımcı olacak önerileri sitelerinde sıralıyor. Zaten Wikileaks'in kendisi bu amaç için geliştirilmiş bir platform.
Bana soracak olursanız Wikileaks, daha özel olarak da Assange gazeteciliğin kaderini değiştirmiş önemli bir şahsiyet. Çok önemli bir teknik adam, vizyoner. Dahası The Times'ın 2012'de kapağından anons ettiği gibi yılın, belki de gelecek yılların en önemli figürü.
Assange'ın fikir dünyasını yakından tanımak isteyen okurlara Metis Yayınları'nın neşrettiği Şifrepunk isimli eseri tavsiye ederim.
Her ne kadar Türkçe tercümesinden lezzet almasam da Julian Assange'ın Google'ın eski CEO'su Eric Schmidt ile yaptığı söyleşinin bir dökümü olan; girişinde de Assange'ın; Google'ın ABD diplomasisi için oynadığı rolü analiz eden enfes bir değerlendirmesinin bulunduğu Googleaks 'i okumalarını öneririm. (İngilizcesi için When Google met Wikileaks)