Bugüne dek pek çok uygulama fikrini, heyecandan elim ayağıma dolanarak arkadaşlarımla paylaştım. Bu fikirlerin pek çoğu sonradan tarihin çöplüğünde yerini buldu. Bir çoğunu da not ettiğim dökümanları farelerin kemirici eleştirilerine teslim etmek zorunda kaldım.
Parlak bir fikri hayata geçirmek için önce öğrenmem gereken teknolojileri tespit edip, sonra hummalı bir çalışmayla bu teknolojileri öğrenmeye harcadığım zaman içerisinde pek çok fikir, ilk sevmelerin tılsımını yitirmesi ile berhava oldular.
İyi bi fikir için harekete geçmek no code platformları ile saatler içerisinde mümkün. No code platformları ile hayallerinizin ete kemiğe bürünüp, MVP (Minimum Viable Product - En Geçerli Ürün Prototipi) olarak göründüğünü dünya gözüyle görebilirsiniz.
No code platformları görsel öğeler vasıtasıyla bir tür meta kod oluşturup, bunu hedeflediğiniz dil ve platforma çeviriyor. Mobil uygulama mı geliştirmek istiyorsunuz? Görsel öğeler ile, hem de her iki platform, farklı aygıt türleri için uygulama geliştirebilirsiniz. Bir backend servisi mi geliştirmek istiyorsunuz? Yine aynı şekilde no code yahut low code platformlarından biri ile backend servisinizi, veritabanı, kuyruklama servisleri ile ayağa kaldırabilirsiniz.
Devrimsel low-code, no-code teknolojilerine burun kıvıranlar trajikomik bir biçimde yazılım teknolojilerinin bugün geldiği aşamanın kilometre taşlarını unutmuşa benziyor. Halbuki yüksek seviyeli diller, altseviye dillerin bellek ve istisna yönetimi gibi yüksek dikkat ve teknik birikim isteyen zorluklarını geliştiricilerin omuzlarından bir yük olarak almadı mı? Bunları tepe tepe kullanan yazılım geliştiriciler, bugün benzer bir tarihsel atılım olan no code ve low code teknolojilerini neden hakir görme yolunu tercih ediyorlar?
Aynı şekilde bugün, ChatGPT sayesinde bir dil modeli nasıl geliştirilir bilmek zorunda kalmadan, tek satır kod yazmadan dil modellerini doğal dil ile eğitebiliyoruz. Yapının harcında alın terimiz yok diye düşünmeden bu teknolojik imkânların dibini sıyırıyoruz. Fakat ChatGPT vb. teknolojilerde gördüğümüz pragmatik bakış açısı, no code/low-code teknolojilerinde ortodoks tavrını sürdürmekte bir beis görmüyor.
Belki de esas çekince, no code ve low code yaklaşımlarının ortaya çıkaracağı citizen developer, vatandaş geliştirici yaklaşımın, giderek yaygınlaşarak, imtiyazlı bir zümreyi (linç yemek uğruna, itiraf edeyim yazılım geliştiricileri) tahtından edeceği çekincesidir.
Low code ve node arasındaki farkın ne olduğu muhtemelen okurun zihninde yankılanan bir soru. Low code ile bir geliştirici daha az kod yazarak sistem tasarımları ve programlar oluşturabilir. No code’da ise tamamen görsel öğeler ve neredeyse gerçek bir yazılım dili ile geliştirme tecrübesine gerek olmaksızın yazılımlar ortaya çıkarılabilmesine yardımcı oluyor.
Çağımızın Ludditleri yani makine kırıcıları her ne kadar üsttenci yaklaşımları ile no code ve low code makinelerini kırmaya kalksalar da bir teknoloji araştırma şirketi olan Gartner’ın öngörüsü 2025 itibariyle geliştirilecek yazılımların yüzde 70’den fazlasının low-code ve no code platformları ile geliştirileceğini ve Pazar payının 2023 itibariyle 20 milyar doları geçeceğini öngörüyor. Tarihin tekerleği geri döndürülemez derler.
Bu köşede no code teknolojilerine dair tekrar tekrar yazılar yazdım. Uzun bir süre sonra tekrar görüşme fırsatını yakaladığım No Code Time’ın kurucusu Tunç Eryiğit ile yaptığımız sohbet vesilesiyle heyecanım yeniden perçinlendi, diyebilirim. Vatan bizden görev bekler, diyerek görüşmeden aklımda kalanları, benim için dumanı üzerinde tüterken sizlerle paylaşmak istiyorum.
(Duman demişken, yıllarca okullarda bize öğrettikleri bacasız endüstri turizm paradigmasına da artık veda etmek gerekiyor sanırım. Gerçek bir bacasız endüstri varsa, bunun yazılım endüstrisi olduğunu söylemek herhalde yanlış olmayacak. İnanmayanlar borsalardaki şirketlere ve faaliyetlerine şöyle bir göz atabilirler.)
Çok şükür Türkiye’de geliştirilen no code platformlarımız var. Ama bu teknolojilerin sunduğu fırsatları potansiyel kullanıcılarına aktaracak, kafalarda yeni ışıklar yaratacak, tabiri caizse no code teknolojilerini gerçekten halka indirecek şirketlere ihtiyacımız var. Tunç Eryiğit’in kurucusu olduğu No Code Time şirketi tam olarak bu işi yapıyor.
Eryiğit yönetimindeki No Code Time sizi heyecanlandıran bir fikrin hayata geçmesi konusunda rehberlik edip, sizi doğru teknoloji ve araçlarla tanıştırıyor. Bu platformların eğitimleri yahut bu platformlar kullanılarak projelerinizin geliştirilmesi başlıklarında hizmet veriyor.
Dayanamayıp Tunç Bey’e sordum. Gelecek için öngörüler bu kadar parlak ve giderek artan bir talep grafiği varken, bu ihtiyaçlar nasıl karşılanacak?
Eryiğit yaklaşık 10 günlük bir eğitim ile no code geliştiricileri yetiştirdiklerini; Türkiye’deki no code ekosistemine katkı sunmaya çalıştıklarını ifade etti.
10 gün mü? Evet!
Sormadan edemedim. Peki 10 gün sonra bu geliştiricileri ne bekliyor? Özellikle de genç işsizliğin sürekli gündem olduğu ülkemizde…
Eryiğit, 10 günlük eğitimi başarıyla tamamlayan adayların Junior pozisyonunda no code developer olarak gerek No Code Time bünyesinde, gerek çözüm ortaklarının artan ihtiyaçlarını karşılamak üzere istihdam edilebilecekleri belirtiyor.
Türkiye’de herkes no code geliştirici olursa, sen ağa ben ağa, bu ineği kim sağa diye düşünecekler çıkacaktır.
İhtiyaçlar söz konusu olduğunda dünya Türkiye’den ibaret değil. Hele ki no code’un klasik yazılım geliştirme yöntemlerine kıyasla sunduğu hız dikkate alındığında, küresel ölçekte kendini göstermek isteyen adayları büyük fırsatların beklediğini söyleyebiliriz.
Tunç Eryiğit’in kurucusu olduğu No Code Time şirketi no code ile Amerika’yı adeta yeniden keşfetmiş. Eryiğit ve ekibi ABD’nin South Carolina eyaletinde 700 bin öğrencinin verilerinin toplanması ve analiz edilmesi işini no code teknolojileri ile kotarmış.
Sadece bu da değil, yine Amerika’da bir sağlık kurumu için teklif, analiz ve geliştirme süreçlerini kapsayan proje No Code Time’ın imzasını taşıyor.
Kimler No Code Time’ın kapısını çalabilir, diye sorduğumda tek kişilik start-up’lardan küçük ve orta ölçekli firmalara kadar tüm kuruluşlar no code geliştirme teknolojilerinin sunduğu imkânlardan faydalanmak üzere kapımızı çalabilir, dedi.
Hem hayalleri olanlar, hem de geleceğin ayak seslerini duyan kulaklar için no code büyük fırsatlar sunuyor.
Eğer bir fikriniz varsa, pek çok platformda denemesi bedava!