19 Ekim günü Elon Musk’ın Pensilvanya’da yaptığı bir konuşmada üniversite eğitimi hakkında söylediği söz epey bir tartışma yarattı. Pensilvanya’da değil elbet, Türkiye’de.
Ne diyordu Elon Musk:
“Üniversite eğitiminin değerinin biraz abartıldığını düşünüyorum. Çok fazla insan dört yıl harcıyor, bir ton borç biriktiriyor ve genellikle sonrasında uygulayabilecekleri yararlı becerilere sahip olmuyorlar. Elleriyle çalışan insanlara çok saygı duyuyorum ve elektrikçilere, tesisatçılara ve marangozlara ihtiyacımız var ve bu, kademeli olarak siyaset bilimi bölümü mezunları yetiştirmekten çok daha önemli. Başarılı olmak için dört yıllık bir üniversite diplomasına sahip olmak gerektiği fikrine kapılmamalıyız diye düşünüyorum."
Elon Musk’ı dünya düzenini değiştirmeye and içmiş bir deccal olarak görenler için, yıllar önce benzer şekilde bir değerlendirme yapmış İlber Ortaylı Hoca’ya mikrofonu uzatalım:
“'Türklerin yanlış bir anlayışı var: herkes üniversiteye gider. hayır. herkes üniversiteye gitmesin. herkese tabii ki kara cehaletten kurtaracak bir eğitim verirsin, herkese iş yapacak bir eğitim verirsin, zanaatçı olur, başka bir şey olur. ama herkesi üniversitede okutamazsın. aynı ananın babanın üç çocuğu birbirine benzemiyor. bu bir vergi... siz yetenekli bir çocuğun bulunduğu bir yeri, öbürüyle dolduramazsınız.herkesin üniversiteye gitmesinin acısını tadacaklar. müthiş paralarla okuyanlar, iş bulamayacaklar, ancak daha basit, daha pratik dalları öğrenmek için de geç kalmış olacaklar. çok hazin şeyler bekliyor Türkiye'yi. her çocuk bürokrat olmak istiyor, genel müdür olmak istiyor, savcı olmak istiyor. oysa iyi bir marangoz, iyi bir tesisat tamircisi, iyi bir elektrikçi çok daha önemlidir. herkesin hekim ve göz hekimi olması şart değil. optik alanında çalışan ustalar çok daha önemlidir. herkesin üniversiteye gitmesi demek şu demek: genç yaşta öğrenilecek bir dolu meslek varken oyalanmak demek. bu kadar işletmeciyle ne yapacağız, çok merak ediyorum. bu kadar çok sosyologla ne olur çok merak ediyorum. liseden sonra herkesi tarih fakültesine yollamanın manası nedir?'' (2014)
Ülkemizde üniversite eğitiminin bir fetişizme dönüştüğü maalesef doğru. Aileler binbir zorlukla çocuklarını hazırlık sürecinde dershanelere gönderiyor (pardon artık Türkiye’de dershane yok değil mi), bir devlet üniversitesinde okumaya hak kazanamayan öğrencilerin velileri Sisiphus gibi sırtındaki bir taşla dağa tırmanmaya, büyük borçlar altına girererek binbir zorlukla çocuklarını özel üniversitelere göndermeye mecbur kalıyorlar.
Pek çok öğrenci için sonuç yine ailelerin arzu ettiği gibi olmuyor ne yazık ki. Bu gençler ekseriyetle diplomalı işsizler ordusunun neferleri olarak en güzel yıllarını isyan ederek, çoğu zaman da yaşanan talihsizliğin müsebbibinin sistem olduğu konusunda istikrarlı bir pesimizmle hayatlarına devam ediyorlar.
Bu yazıyı okuyan, eşim başta olmak üzere birçok kişinin köpüreceğini tahmin ediyorum.
Dünya gerçekliğinde diplomadan ziyade tecrübelerin ve projelerin konuşulduğunu yurtdışında yayınlanan iş ilanlarına şöyle bir göz atan biri hemen fark edecektir. Üniversite eğitimi ya da eşdeğer tecrübe şartının arandığını gördüğümde ben de çok şaşırmıştım.
Evlatlarını haklı olarak iyi yerlerde görmek isteyen velileri 2 yıllık yüksekokulların dahi tatmin etmediğini/etmeyeceğini biliyorum. Bugünün iletişim dünyasında ecnebilerin distance learning dediği uzaktan eğitim/açık öğretim programlarına yönelip, kalan zamanlarını hayal ettikleri işte tecrübe kazanarak değerlendirmek isteyen gençler anne sütünün helal edilmemesi tehditleriyle karşı karşıya kalacaklardır.
Üniversite okumak önemli mi? Eğer gerçekten sevdiğiniz bir alanda akademik eğitim almak istiyorsanız evet. İdeal bir dünyada evrensel bilginin üretildiği yerler olarak var olması beklenen üniversitelerde pek çok bilgiye, bilim insanına ulaşabilir; size sunduğu akademik özgürlüklerin, düşünce özgürlüğünün tadını çıkarabilir, evrensel bilgi üretimi serüvenine siz de katkılarınızı sunabilirsiniz. İdeal bir dünyada lafzını kasti olarak kullandım, zira ülkemizde ne veliler ne de öğrenciler tarafından meseleye bu zaviyeden bakıldığını biliyorum. Üniversiteler çoğunlukla birer meslek okulu olarak değerlendiriliyor. Üniversiteye bu nazarla bakan gençler ve velileri de devletin en önemli sorumluluklarından birinin mezun olan gençlere hemen iş bulmak olduğunu varsayıyorlar. Yıllar önce Twitter’da (bugünkü adıyla X) zeki bir kullanıcının şaka yoluyla belirttiği gibi: “Adam Sümer dili ve edebiyatı okumuş devlet bize kadro açmıyor diyo ... Lan sana kadro açacak devlet 4000 yıl önce yıkıldı kimse söylemedi mi sana ?”
Her yıl Kamu Personeli Seçme Sınavı’na başvuran milyonlarca gencin varlığı da benim açımdan çok hazin. Hayatlarının baharında, çok güzel işler başarabilecekleri enerjiye sahip gençler binbir türlü saik ile devlet memuru olmak için birbirleriyle yarışıyorlar.
Yapay zeka devrimi 2 yıl önce kitleler ile buluşmaya başladı. Meslekler de, eğitim sistemleri de bu devrimin şiddetiyle değişmek zorunda, yenilenmek zorunda kalacak.
Gençlere nacizane tavsiyem birbirinden değerli bootcampler, uygulama ağırlıklı kurs programlarıyla kendilerine ve moda tabirle CV’lerine değer katmaya baksınlar. Yeni teknolojiler, özellikle de yapay zeka konusunda hiç değilse okur yazarlık düzeyinde tecrübe kazanmak kendilerine pek çok kapıyı açacaktır. Tabii bir de dünya ile entegre olabilmek için yabancı dil bilgisini eklemem gerekiyor.
Biz gerçekten insan kaynağı zengin bir ülkeyiz. Özellikle gençlerimizin dünyada olan bitenleri takip edip, kendilerini hızla yaklaşan geleceğe uyarlamalarını çok ama çok istiyorum.
Ne güzel ifade ediyor Bizim Yunus’umuz:
“İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsen
Bu nice okumaktır”