Geçtiğimiz günlerde Netflix platformunda yine Netflix yapımı olan The Great Hack isimli bir belgesel yayımlandı. Belgeselin konusu 2016 başkanlık seçimlerinde Trump'ın propaganda birimi ile birlikte çalışan Cambridge Analytica isimli şirketin ismini taşıyan büyük skandal.
Daha önce bu köşede birkaç kez yer verdiğimiz hadisenin ayrıntılarına uzun uzadıya girmek istemem. Ama ilk kez bizleri okuyan yahut mezkur yazıları henüz okumamış olanlar için bir özet geçsek fena olmayacak.
2016 seçimleri öncesi Trump'ın kampanya bürosunun gider kalemlerinden biri de günlük 1 milyon dolarlık bütçe ile Facebook reklamları idi! Trump'ın kampanya bürosu sosyal medya, özellikle de Facebook reklamlarına büyük önem verdi.
Cambridge Analytica isimli şirket ise zihinleri manipüle edecekleri özellikle de kararsız seçmenlerin görüşlerini etkileyecek bir yol bulmuştu: Büyük data ile psikoanalizi birleştirmek, hedef kitlenin davranışsal analizini yapmak; aynı zamanda da bu davranışları manipüle etmek.
Her şey Cambridge Analytica şirketinin bir kişilik testi uygulaması ile başlamıştı. Bir Facebook uygulaması olan kişilik testi aplikasyonuna profilinize erişim izni verdiğiniz anda siz birkaç sorudan müteşekkil bu anketi cevaplarken, verdiğiniz yetkiler sayesinde uygulama sizin arkadaş listenizi tek tek dolaşıp, arkadaş listenizdeki kişiler ile ilgili olabildiğince çok veri topluyor, kişileri profilliyordu.
Sonuç ne mi? Şirketin iddia ettiği gibi nereydese her bir ABD seçmenine ait 500 farklı kategoride bilgi, ayrıca bu kişilerin psikolojik analizleri.
Sadece ABD seçimleri değil, pek çok ülke seçimlerinde; hatta İngiltere'nin AB'den çıkışının oylandığı Brexit'e de Cambridge Analytica'nın gölgesinin düştüğü belirtiliyor.
Belgeselde birinci dereceden tanıkları görmek mümkün. Bu tanıklardan biri Cambridge Analytica şirketi için çalışmış veri uzmanlarından Christopher Wylie.
Wylie'e göre Cambridge Analytica'nın seçmen davranışlarını manipüle ettiği bütün seçimlerde şaibe var diyebiliriz. Zira bir sporcunun doping kullandığı tespit edilirse, ne kadar doping kullandığı değil, bizatihi bu durumun kendisi önemlidir. Dolayısıyla diskalifiye edilir. Seçmenin hür iradesinin manipüle edildiği, dolayısıyla seçmen iradesinin sandığa yansımadığı söylenebilir Wylie göre.
Elhak doğru, zira skandalın önemli saç ayaklarından biri de analiz edilen bu data ile oluşturulan medya içerikleri. Özellikle de kararsız olarak kategorize edilen kitlenin bu içerikler, hatta yalan haberlerle hedef alınması.
Belgeselde tanıklığına başvurulan karakterlerden bir diğeri ise Brittany Kaiser.
Daha önce Obama'nın kampanyasında çalışan Kaiser, 2008 ekonomik krizinde hayatları alt-üst olmuş bir ailenin kızı. Dolayısıyla dünya görüşüne uymasa da Brittany Kaiser Trump'ın kampanyasında Cambridge Analytica vasıtası ile görev alıyor. Kaiser kamera karşısında yaşadığı bu iç çatışmanın ekonomik güçlükler nedeniyle kabul ettiği iş teklifi ile başladığını belirtiyor.
Kaiser'in internet paylaşımlarımız hakkında yaptığı benzetme ise oldukça dikkat çekici. Dikizleme Kapitalizmi (Surveliance Capitalism) adı verilen, verinin yüzyılın petrolü muamelesi gördüğü bugün; bizler internetteki her hareketimiz ile bu platformları besliyoruz. Tıpkı bir bumerang gibi bu veriler bir süre sonra bize geri dönüyor. Fakat bu defa geri dönen bu verilerin işlenip, analiz edilmesi sonucu oluşturulmuş ve bizim zihinlerimizi hedefleyen içerikler.
Belgeseli izlemenizi mutlaka tavsiye ediyorum.
"Algı operasyonu" kelimesinin son yılların popüler kelimelerinden biri olduğu malum. Öyle ki ayağa düştü. Kim hoşlanmadığı bir içerik görse "algı yapma" diye çemkiriyor. Bu dev propaganda aygıtlarının zaman zaman tam da bu zihinleri ve argümanları bir enstrüman olarak kullanıp; yabancı düşmanlığı frekansından, özgürlükleri tu kaka eden frekansdan, resmi ideoloji frekansından yayın yaptığı gerçeğini belgeselde görmek mümkün.
Psikolojik harp tekniklerini günümüz teknolojileri ile harmanlayan şirketlerin nasıl zihin ve kalplerimizi hacklediğini ancak Cambridge Analytica vb. hadiseleri iyi yorumlayarak anlayabilir ve karşı koyabiliriz; devletin malı deniz medyası ya da histerik anchormanlerin vehimleri ile değil.
Algı yapmıyorum, söylediklerim gerçek.