Korona virüs ile birlikte hayatımızdaki pek çok rutin değişti.
Hayatımızdaki belki en önemli fotoğraf karelerinde maskelerimiz ile yer alıyoruz. Bu çekildiğimiz fotoğrafları geçmişe gönderecek olsak yüzlerimizdeki maskeler ile insansılaşma serüveninde büyük bir yol kat etmiş robotları andırdığımız, belki de pek çoklarının düşünü kurduğu dünyadışı akıllı yaşamların gezegenimizi fethetmiş olduğu düşünülecektir.
Öte yandan vaka sayıları hem ülkemizde, ben dünyada hızla artıyor. Virüse yakalanmamak için pek çok tedbir alırken, virüse yakalanmış olabileceğimiz konusunda bizleri uyarabilecek, potansiyel risk konusunda ikazda bulunup, en kısa sürede test yaptırmamızı önerecek tedbirler ise hâlâ farklı perdelerden tartışılıyor.
Avrupa'da dahi pek çok işletmenin kapısında, uçak girişlerinde geriye yönelik temas izlemek üzerine listelerin doldurulmasının istenmesi çokça övündüğümüz teknoloji çağına yakışmayan ilkel bir yöntem. Daha iyi yöntemler, bugün kullandığımız teknolojiler ile pekalâ mümkün. Örneğin korona virüs temas izleme mobil uygulamaları.
Bu husus aylardır tartışılıyor, haklı olarak bunun Orwelci bir distopyaya yol açacağı, adım adım izleneceğimiz, büyük biraderin gözünün her daim üzerimizde olacağı bir dünyanın ilk köşe taşı olacağı yorumları yapılıyor. Pek çok açıdan haklı olan bu yorumlar, biraz da temas izleme uygulamasının kendisi, yani tasarımı ile alakalı. Bugün size Malta'dan bir örnek vereceğim. Eminim ki okur bu örneği Malta'dan seçmiş olmamdan ötürü çok şaşıracaktır.
COVID-Alert Malta olarak isimlendirilen uygulama MITA yani Malta Information Teknology Agency, Malta Bilgi Teknolojileri Ajansı tarafından geliştirildi. Uygulamanın tasarımı ve işleyişi konusunda ayrıntılara girmezden önce altını çizmekte fayda var, Malta geliştirdiği bu uygulamayı açık kaynak kodlu olarak, Mozilla Public License 2.0. ile paylaşıyor. [1].
Son açıklanan veriye göre Android uygulama marketinden 10 bin kez indirilen uygulama distopik bir dünya endişelerini bertaraf edecek bir mekanizma sunuyor.
Bu tarz uygulamalarda olmazsa olmaz kabul edilen ve distopik tereddütlerin kaynağı olan soruya cevap öncelikle cevap verelim: Malta'nın geliştirdiği uygulama herhangi bir coğrafi veriye erişim istemiyor. Dolayısıyla elde etmediği böyle bir veriyi saklama ve başka bir sunucuya iletme şansı da yok. Sadece bu da değil; isim, soyisim, yaş, cinsiyet vb. herhangi bir veriye de ihtiyaç duymuyor.
COVID-Alert Malta uygulaması Bluetooth sensörünü kullanarak çalışıyor. Uygulama indirildiği andan itibaren arka planda çalışarak bluetooth sensörü vasıtasıyla, yine aynı uygulamanın kurulu olduğu diğer telefonlar ile bluetooth sensörünün iletişim kapasitesi ölçüsünde haberleşiyor; 2 metrelik bir yakınlık ve 15 dakikalık bir temas devamlılığı varsa bu veriyi kaydediyor. Cihazlar, uygulama vasıtası ile cihaza has üretilen ve saat başı değişen random bir kimliği birbirleriyle paylaşıyorlar.
Bir senaryo üzerinden daha iyi anlaşılacağını düşünüyorum. Ahmet ve Faruk Malta'da yaşayan iki Türk. Her ikisinin de telefonlarına COVID-Alert Malta uygulamasını kurduğunu farzedelim.
Ahmet ve Faruk'un telefonları belirli bir mesafede yanyana geldikleri takdirde her iki telefonda da kurulu olan uygulama bluetooth protokolü üzerinden birbirleri ile haberleşiyor. Cihazlar özel üretilen random yani rastgele üretilen kodu birbirleri ile paylaşıyor. Her iki telefon da aldıkları bu kodu, görüşmenin, yani sensörlerin algıladığı yakınlığın ne kadar sürdüğü ve mesafe bilgileri ile cihaza kaydediyor. Virüse enfekte olmak konusunda uygulamanın gözettiği şartlar 2 metre mesafe ve 15 dakikalık bir temas süresi.
Cihazların elde ettiği bilgiler şifrelenerek her iki telefonda da saklanıyor.
Yukarıdaki senaryoda kaderin ağlarını ördüğünü ve Ahmet'in gurbet ellerde korona virüse yakalandığını varsayalım. Ahmet sağlık bakanlığı tarafından verilen bir kodu uygulamaya girerek testinin pozitif olduğunu belirtiyor. Bu hususun da gönüllülük temelli olduğunu belirtelim. Yani Ahmet'i böyle bir bildirimde bulunmaya kimse zorlamıyor. Ahmet'in telefonundaki kriptografik veri uygulama sunucusuna güvenli bir protokolden aktarılıyor ve böylece Ahmet'in telefonunun o güne kadar ürettiği random değerler sunucu tarafından elde ediliyor. Kullanıcıların telefonlarında kurulu olan COVID-Alert Malta uygulaması periyodik aralıklarla uygulama sunucusuna entekte olan yeni kullanıcı bilgisini sorduğundan mütevellit virüse yakalanan kullanıcıya (Ahmet) ait rastgele üretilen kimlikö sunucu tarafından her uygulama kullanıcısına iletiliyor. Böylece her uygulama, örneğin Faruk'un telefonunda kurulu olan uygulama, telefonda saklanan temas geçmişinden hareketle enfekte olan kullanıcının Ahmet olduğunu bilmeksizin, sadece gönderilen kodlardan hareketle enfekte olan kişiyle son 14 gün içerisinde 2 metre veya daha az mesafeden, 15 dakika süren bir temasının olup olmadığını kontrol ediyor. Şayet bu şartları taşıyan bir durum vuku bulduysa Faruk'un telefonundaki uygulama pozitif bir vaka ile temas izi taşıdığını, en yakın test merkezine giderek test olmasını tavsiye ediyor. Hepsi bu.
Uygulamanın kaydettiği datalar 21 günlük aralıklarla siliniyor.
Uygulamayı tasarlayan ekipten Judie Attard bu akış şemasını daha basit ve akılda kalıcı bir örnekle anlatıyor. Kişiler (Telefonlar) bir araya geldiklerinde birbirleriyle sadece logolarının olduğu kartvizitlerini paylaşıyor gibi düşünün. Bir kişi korona virüse yakalandığında, virüse yakalandığı bilgisi ile birlikte logosunu sağlık bakanlığı ile paylaşıyor. Sağlık bakanlığı da tüm uygulama kullanıcılarına mesaj göndererek şayet bu logonun olduğu kartvizit sizde varsa test yaptırmanız gerekir, şeklinde mesaj gönderiyor.
Uygulamanın açık kaynaklı olması, gerçekten kullanıcı mahremiyetini gözeterek tasarlanması Türkiye'ye de hem ilham verebilir hem de bu AR-GE'den istifade etmemizi sağlayabilir.
Herkese sıhhat dolu günler dilerim.