ABD istihbarat birimlerinin yayınladığı bir rapora göre, Çin askeri birimleri biyolojik olarak geliştirilmiş, DNA’sı değiştirilmiş süper askerler üretti. Biz yapay zekâ ile robotları insan gibi düşünen ve karar veren humanoidlere çevirmeye çalışırken, robotlaşmış insanlar görmeye başlayacak gibiyiz.
Çinli bilim insanı He Jiankui, 2018 yılının başlarında anne-babası hasta olan bir kız çocuğunu DNA yapısıyla oynayarak CRSPR denilen yöntemle hasta doğmasına engel olmuş ve bu kız çocuğu sağlıklı olarak dünyaya gelmişti. Bilim dünyası bu olaya karşı çıkmış ve yan etkileri bilinmeden böyle bir uygulamanın etik olarak yanlış olduğunu belirtmişlerdi. Çinli doktorun açıklamaları bununla da kalmamış daha doğacak birçok çocuğun DNA’sı ile oynayıp hasta doğmalarına engel olduğunu belirtmişti. Bu açıklamanın ardından doktor sırra kadem basmış ve hiçbir yerde görülmemişti.
Geçtiğimiz yıllarda bir tüp bebek merkezinde çalışan üst düzey bir yönetici ile sohbet etme imkanım olmuştu. Bu merkeze aileler geliyor ve istedikleri bebeğin özelliklerini sıralayıp sipariş veriyorlarmış. Hatta o kadar ileri gitmişler ki; eğer aile erkek bebek isterse, babadan sadece Y kromozomunu alıyorlarmış. Bebeğin göz ve saç rengine kadar her şeyi belirleyebiliyorlarmış. Gebelik sürecinde annelere uygulanan tedavileri büyük bir titizlikle kayıt altına alıp, bütün verileri yapay zeka ve makina öğrenmesi algoritmalarına tabi tutarak, başarısız olan hamilelikleri en aza indirgemeye çalışıyorlarmış.
Ateş böceği, 10 çeşit balık, ve daha birçok bakteri doğal olarak ışık üretiyorlar. Bunu araştıran bilim insanları ilginç sonuçlar elde ettiler. Mesela ateşböceği havadan aldığı oksijenle ışığın yanıp sönmesini ayarlar ve bünyesinde bulundurduğu Luciferin denilen madde oksijen ile tepkimeye girerek ışık verir. Işık üretiminde hiçbir enerji kaybı yaşanmaz. Normal elektrik lambalarında verim %10 dur. %90’i ısı enerjisine dönüşerek kaybolur. Ancak ateş böceklerinde verim %100 dür. On binlerce elektrik mühendisinin ve bilim insanlarının çözüm üretemediği verimlilik konusunu karınca hikayesinde tembellikle suçladığımız ateşböceği çözmüş.
Bu mevzuyla uğraşan bilim insanları ışık saçan böceklerden aldıkları enzimleri bakterilere yüklediler ve bu bakterilerle bitkilerin DNA’larına bombardıman yaptılar. Bombardıman çoğu kez başarılı oldu ve ağaçların DNA’sı değişerek Işık üreten enzimleri kabul ettiler ve ışık üreten ağaçlar ortaya çıktı. Bununla da yetinmeyen bilim insanları geceleri gece lambası yerine ışık veren bir çiçek ürettiler. Hem havayı temizleyip oksijen verecek hemde ortalığı aydınlatacak. Hatta daha da ileri giderek sokaklara ışık veren ağaçlar dikmeyi ve sokakları biyoelektrik yani ışık veren ağaçlarla aydınlatmayı planlıyorlar.
Güney illerimizde seracılık yapan çiftçilerimizin çok iyi bildiği gibi, seralarda ekilen domates tohumlarının genleri ile oynanmıştır. Genleri değiştirilmiş tohumlar diğer tohumlara göre hızlı, daha çok ve kaliteli domates vermektedir. Eğer genleri ile oynanmış tohumları kullanmazlarsa piyasada tutunamaz ve silinip giderler.
Deoksiribonükleik asit (DNA), neredeyse tüm canlı organizmaların faaliyetlerini geliştirmek ve yönlendirmek için gereken talimatları içeren kimyasal bileşiktir. DNA molekülleri, genellikle çift sarmal olarak adlandırılan iki bükülmüş, çift şeritten oluşur. DNA’mız bizim kimliğimiz ve bize özgü bir yapı. New York’ta ‘Elektronik Sanat’ doktora öğrencisi Heather Dewey-Hagborg sokakta bulduğu sakız, sigara izmariti, saç kılı, tırnak gibi örneklerden örnek sahibinin 3 boyutlu resmini yazdırabiliyor. Örneklerin DNA’sını inceleyip sonuçları bilgisayar programına giriyor ve bu program uygun algoritmaları çalıştırarak ilgili kişinin etnik kökeni, cinsiyeti ve yüz hatlarına kadar herşeyi belirleyip 3 boyutlu resmini ortaya çıkarıyor. Bu çalışmalarından dolayı kendisine “Biohacker” deniliyor.
Şimdiye bitkilerde gördüğümüz, biyolojik olarak insan vücudunu hacklemek gelecek nesillerin daha fazla konuşacağı bir konu. Yukarıdaki örenkelerde bitkilerin DNA’sı ile oynandığına şahit oluyorduk. Lakin insanın DNA’sı ile oynamayı da Çinlilerde görüyoruz. CRISPR teknolojisi bu işin temelini oluşturuyor. Öte yandan Uluslararası Uzay İstasyonu’nda bütün insan organlarını laboratuvar ortamında geliştirebiliyoruz. Elon Musk’ın Neuralink şirketi insan beynindeki bilgi ve hatıraları bilgisayar ortamına aktarmaya çalışıyor. Bilim-kurgu filmlerinde gördüklerimiz artık yavaş yavaş gerçeğe dönüşüyor. Esasen bilim insanları gelecekte olacakları hissedip, gördüklerini film yapımcılarına veriyor. Film yapımcıları bu filmleri yapıp gösterime girdiğinde, hem iş insanları, hem de politikacılar bu mevzuda bilinçleniyor ve bu konulara yatırım yapıyorlar. Yeterli maddi desteği bu sayede bulan bilim insanları böylelikle üretmek istedikleri teknolojiye kaynak sağlamış oluyorlar.
ABD istihbaratının raporlarına göre Çin, gelişmiş biyolojik yeteneklere sahip askerler geliştirmek gibi iddialı bir hedefle Halk Kurtuluş Ordusu üyeleri üzerinde insan testleri gerçekleştirdi. Çin’in süper askerleri en zor şartlarda bile hayatta kalmayı başaran, güçlü, at gibi koşan, gece dışarıda kalsa bile üşümeyen, sıcağa soğuğa dayanıklı olan askerler yetiştirmeye başladı.
Bu iş nasıl oluyor diye merak ediyorsanız cevabımız CRISPR ve yapay zekâda gizli. Atlar hızlı koşuyor ve kasları gelişmiş. Bu genler alınıyor ve insanın kas bilgisine entegre ediliyor. Aynı şekilde bazı hayvanlar eksi derecelerde bile donmuyor. İşte bu özellikler hayvan genlerinden alınıp insan genlerine uygulanıyor. Böylelikle süper insanlar ve süper askerler meydana gelmiş oluyor ve at gibi koşan, kuş gibi uçan, süpermen gibi binadan binaya atlayan artık işten bile değil. Bu kişilere biyonik insan veya robotlaşmış insan ya da ‘genomic’ler diyoruz.
Bu durumda nasıl domates üreticileri genleri ile oynanmış tohum olmadan rekabet edemiyorlarsa, aynı şekilde biyonik özelliklerimiz güçlendirilmeden gelecekte hayatta kalmamız zorlaşacak. Bir müddet sonra etrafımızda ‘ısmarlama’ insanlar ve askerler görmeye başladığımızda kendimizi değersiz ve yetersiz hissedip zamanla genlerimizle oynanmasını bile ister duruma geleceğiz. Zaten estetik ameliyat olup burnunu düzelten, göbek ve çene altı yağ tabaklarını aldıran, saçları döküldüğünde saç ektiren binlerce insan görüyoruz. CRISPR ve yapay zekâ ile biraz da biyonik insanlar görelim...