Günümüzden tam 100 yıl önce bugün, 20. yüzyıl biliminin temellerini sarsan bir olay gerçekleşti. İngiliz Kraliyet Astronomi Topluluğu’nun maddi desteği ile yola çıkan bir bilim araştırma gemisiyle Sir Arthur Eddington Afrika’nın batı kıyısındaki küçük bir ada olan Príncipe’ye çıktı. İşte bu seyahat yüzyıllardır alışılagelen evren anlayışımızı kökünden değiştirdi ve Almanya’da kendi halinde yaşayan bir bilim insanı olan Einstein’ı tarih sahnesine çıkardı. Bu tarihten sonra bilimde Newton’un devri bitti ve Einstein devri başladı. Einstein’ın Genel Görelilik Teorisi’ni gözlemsel olarak doğrulayan bu ilk deney, Mayıs 1919’da, tam güneş tutulmasını gözetleyen Arthur Eddington tarafından yapıldı.
1687 yılında Newton’un kafasına bir elma düştü. Newton’un kafasına o elma düşmeseydi kütle çekimini daha uzun yıllar bulamayacak, gezegenlerin hareketlerini çözemeyecektik. Ancak Newton’un kütle çekim kanunları Merkür gezegeni için geçerli değildi. Merkür Newton’un kanunlarına göre yapılan hesaptan çok daha hızlı hareket ediyordu. Bu da Newton’un kütle çekim kanununda bir noksanlık meydana getiriyordu. Einstein kütle çekimine getirdiği yeni yorum ile bütün evren algımızı değiştirdi. Artık gök cisimlerinin uzay ve zamanı büktüğü ortaya çıktı. Uzay zamanın ve ışığın gök cisimleri tarafından bükülmesini ispat etmek için tam Güneş tutulmasından yararlanılabileceğini söyledi. Einstein zamanın herkes için farklı olduğunu da söylüyordu. Hatta yüksek hızlarda hareket eden cisimlerde zamanın akması daha yavaştı.
Einstein, astronomları ışığın kütle çekimi bükmesini ölçmeye ikna etmeye çalıştı. Ağustos 1914’te Rusya’ya Erwin Findlay-Freundlich isimli bir meslektaşını göndermeye ikna etti. Fakat Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesi ile Rusya’da bir Alman vatandaşı olarak tutuklandı. Lick Gözlemevi’nin Müdürü William Campbell, aynı girişimlerde bulundu fakat hava şartları müsait değildi. Yoğun bulut nedeniyle 1914 yılının Güneş tutulması ve Haziran 1918’de Washington eyaletinde bir Güneş tutulması daha kaçırıldı. 1911-1918 arasındaki hiç kimsenin bulutsuz gökyüzü bulamaması aslında Einstein’ın işine yaradı. İlk çalışmalarında yanlış hesaplamalar yapmıştı. Savaş sırasında hesaplamalarını geliştirdi ve Güneş’in uzağındaki yıldızların 1.7 ark saniyesini gerçek konumlarından taşıyacaklarını öngördü ve 29 Mayıs 1919’daki tam Güneş tutulmasını hedef gösterdi. Güneş, güneş tutulması düzlemindeki en yoğun parlak yıldız popülasyonu olan Hyades yıldız kümesinin önünde olacaktı. Bunlar, gelen ışıktaki bir sapmayı ölçmek için birçok yıldız ışık kaynağı sağlayacaktı.
Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizler ve Almanlar ile savaş halindeydi. Dolayısı ile biz de Almanların yanında yer aldığımız için İngilizler ile savaş halindeydik. İngiliz Kraliyet Bilimler Akademisi ve Astronomi Topluluğu üyelerinin çocukları İngiliz Ordusu’nda asker olarak Almanlar’a karşı savaş halinde idiler. Bazı üyelerin çocukları ise Alman bilim insanlarının keşfettiği zehirli kimyasal gazlarla öldürülmüştü. Bundan dolayı İngiltere’de yaşayan Alman bilim insanlarına karşı aşırı bir düşmanlık ve şiddet vardı. Bu ortamda Einstein’ın ismi İngilizler tarafından duyulmuştu fakat Einstein’ın fikirleri fazla rağbet görmüyordu. İngilizler Sir Arthur Eddington’u büyük İngiliz bilim insanı Newton’un gök cisimleri üzerine geliştirdiği teorileri geçersiz kıldığını iddia eden Einstein’ı araştırması ve akademiyi bilgilendirme konusunda görevlendirdiler.
Eddington uzun müddet Einstein’ı araştırdı. 1905 yılında kaleme aldığı özel görelilik teorisini inceledi ve kendisine mektup yazarak bazı konularda sorular sordu. Aldığı cevaplar karşısında şaşıran Eddington, Einstein’dan Newton’un açıklayamadığı Merkür gezegeninin hareketine dair ipuçları aldı. Eddington, nihayet 1919 yılındaki keşif gezisini gerçekleştirdi.
Afrika’nın batı yakasında bulunan Príncipe adasında şanssızlıklar peşini bırakmadı. İngiltere’den kalkıp aylarca yolculuk yaparak bu minik adaya gelen bilim insanları bulut ve yağmur engeli ile karşılaştılar. Fakat tam Güneş tutulmasının bitmesine 6 dakika kala bulutlar dağıldı ve Güneş tutulması ortaya çıktı. Bu 6 dakikada 8 resim çekti lakin 6 tanesi bozuktu ve net değildi. Kalanları ise yıldızlardan gelen ışığın Güneş’e yakın bir yerden geçerken büküldüğünü ispat edecek kadar güzel resimler çekebilmişti. Bu olaya Newton’un pabucunun dama atılması manasına geldiğinden İngilizlerin pek hoşuna gitmedi. Eddington ise bu olayı basın toplantısı ile duyurdu. Bu sayede Einstein’ı Dünyaca tanınan bir bilim insanı haline getirdi.
Aslında benzer bir durum Newton’un da başına gelmişti. Sir Isaac Newton’u büyük annesi büyütmüştü. Çünkü babası onu ve annesini küçük yaşta terketmişti ve annesi de başka birisiyle evlenip sırra kadem basmıştı. Annesi yeni kocasıyla geri döndüğünde Newton çok büyümüştü.
Evrenin sırlarını ve gezegenlerin hareketlerini matematiksel olarak çözen Newton, bu bilgileri hiçbir yerde yayınlamamıştı ve Cambridge Üniversitesi’nde bir köşede kendi halinde yaşıyordu. Derken Edmond Halley çıkageldi ve Newton’a gezegenlerin hareket prensiplerini sordu. O da bu işi matematiksel olarak çözdüğünü anlattı fakat kağıtları bulamadı. Sonradan posta ile Halley’e ulaştırdı.
Edmond Halley bu konuda çok heyecanlandı ve Newton’a bulduklarını yayınlaması içi ön ayak oldu. Bu sayede aynı Einstein gibi Newton da dünyaca bilinir bir bilim insanı haline geldi. Sonradan Kraliyet Bilim Akademisinin başına geçen Newton meşhur Alman Bilim adamı Leibnitz’i türev ve integral konularında fikirlerini çalmakla itham etti. Kendisi hem şikayetçi hem de hakimdi. Bu sayede Leibnitz davayı kaybetti. Newton’un bu hareketinden sonra uzun yıllar İngiltere bilim konularında Dünya’da yalnız kaldılar.
Savaş bitince Einstein İngiltere’ye davet edildi ve Eddington ile buluştu. Bu olaydan sonra Eddington bilim sahnesinden yavaş yavaş kayboldu ve dini bir hayat yaşadı.
Albert Einstein’ın genel görelilik teorisi belki de modern kozmoloji tarihindeki en önemli gelişmedir. Tüm kozmoloji alanını nicel bir bilime dönüştürdü.