Princeton Üniversitesi Fizik Bölümü’nden bilim insanları 85 yıllık araştırma sonunda ilk kez Weyl fermiyonu denilen kütlesiz bir parçacığın varlığını doğruladılar.
Bir kristalin içinde hem madde hem de anti-madde olarak davranma yeteneği bulunan bu garip parçacık kütlesi olmayan elektronlar oluşturabiliyor. Bugünkü kullandığımız elektronik cihazların ardındaki temel parçacık olan elektronlara göre, Weyl fermiyonları çok daha istikrarlı ve verimli parçacıklar taşıyabiliyor. Bu da önümüzdeki yıllarda elektronik dünyasında hızlı gelişmelere şahit olacağımızı gösteriyor.
***
Yapay zeka, nanoteknoloji, biyoteknoloji ve kuantum bilgisayarların devreye girmesiyle de birebir beyin modellemesi yapabileceğiz. Bu durumda beynimizde bulunan 100 milyar nöronun birebir modellemesi ile insan gibi düşünebilen, insan gibi karar verebilen ve noksanlıklarını anlayıp ihtiyaca göre yeni modeller üretip problemlere çözüm üreten makina ve robotlarımız olacak. Eğer bu robotlar bir gün insanların dünyada yer almaması gerektiğine karar verirse işte insanlığın sonu kendi eliyle gelmiş olacak ya da ölmüş bir insanı hafızalarında bulunan DNA bilgilerinden birebir kopyalayıp yeniden hayata getirecek. Peki bu durumda klonlanan kişinin ruhu ve zihni kimin ruhu ve zihni olacak? Klonlanan kişinin bilgileri mi aktarılacak yoksa yeni bir birey mi olacak?
Klonlama eşeysiz üreme yoluyla tek bir kişiden üretilmiş, genetik yapısı birbirinin tıpatıp aynı olan canlı oluşturma olayıdır. Biyoteknoloji ile şu an koyunlar zaten klonlandı. 2012 yılında Bahama merkezli klonlama şirketi Clonaid “Eve - Havva” ismini verdikleri ilk klon (kopya) bebeği dünyaya getirdiklerini iddia ettiler. Fakat sonrasında yapılan açıklamalar ve bilim insanlarıyla verilerin paylaşılmaması bu klonlama işine şüpheyle yaklaşılmasına sebep oldu. Eğer bu iddia doğru ise bu çocuk şu an 6 yaşındadır ve bize aradığımız cevabı verebilecek durumdadır.
Şunu da hemen belirtelim ki modern bilim, insanı insan yapan ve diğer canlılardan ayıran ruhun varlığını net olarak reddetmektedir. Çünkü varlığını ispat edememiştir ve modern bilime göre bir iddianın geçerliliği bilimsel olarak ispatlanana kadar geçersizdir. Bilime göre ruh yoktur ve vücudumuz da her şeyi beyin yönetir. Bilime göre ruh beynimizin ta kendisidir ve buna dair ezici çoğunlukta veri bulmak mümkündür. Fakat Kalp Matematiği (Heartmath) Enstitüsü’nden Dr. Rollin McCraty’nin yaptığı araştırmalara göre bir olay karşısında beyinden önce kalbin 7 sinyal gönderdiği tespit edilmiştir. Yani karar verme mekanizmasının merkezi beyin değil kalptir.
H H H
Yaşayan en önemli bilim adamları listesinde üçüncü sırada olan Dr. Robert Lanza öldükten sonra bilincimizin başka alemlere geçtiğini söylüyor. Dr. Lanza bu kainatta varolan fizik kanunlarının, kuvvetlerin ve sabitlerin bu evrende bizim var olmamız için “Fine tuned” yani ince ince ayarlandığını ve zaman ve mekanın aslında bizimle hareket ettiğini, kaplumbağaların sırtlarındaki evlerini bıraktıklarında hâlâ var oldukları gibi bizim de öldüğümüzde zaman ve mekanın dışına çıkıp başka bir alemde var olduğumuzu belirtiyor. Çoğu bilim insanının iddia ettiği gibi vücut ölürse bilinç de ölür tezinin tersine televizyonun bozulması uyduda yada kablo da olan yayınların yok olacağı anlamına gelmeyeceği gibi insan vücudunun ölmesinin de ruhunu yok etmeyeceği görüşünü savunuyor.
***
Halen sağ olan Rus bilim adamı Konstantin Korotkov ise bedenden ayrılan ruhu görüntülemeyi başardığını söylüyor. Her ışığı algılayabilen dedektörler ve enerji alanlarını tespit eden cihazlar icat eden Korotkov, GVC adı verdiği bir cihaz icat etti ve ölüm anında ruhun bedenden ayrılırken resmini çekti. Korotkov beklenmedik ve trajik bir şekilde ölenlerle normal ölüm geçirenlerin enerji seviyelerinin farklı olduğunu, trajik ölümlerde ruhun birkaç kez gelip geri gittiğini söylüyor.
Ruhumuz kaç gram
1907 yılında Dr. Duncan Macdougall insan ruhunun kaç gr olduğunu ölçmeye karar verdi. Sekerat-ı Mevt yani ölüm halindeki 6 hastayla anlaşıp özel muayenehanesine getirdi.
Hasta yataklarının altına hassas teraziler koydu ve ölüm anını beklemeye başladı. Ilk hasta öldüğünde terazide 21 gram eksilme kaydetti. Diğer 2 hasta yatağa yatırılamadan ruhlarını teslim etti. Birisinde ise can bedenden ayrıldıktan 2 dakika sonra eksilme oldu. 6 kişide ortalama 21 gram eksilme buldu.
Ölüm anında akciğerlerdeki havanın boşalmış olabileceğini hesaba katan Dr. Macdougall kendisi yatağa yatıp nefes alıp verdi ve terazide hiç bir oynama olmadığını gözlemledi.
Dr. Duncan Macdougall daha sonra bu deneyi 15 köpekte denedi. Fakat köpeklerde bir ağırlık değişimi farketmedi. Bunun üzerine hayvanlarda ruh olmaz sonucuna vardı.
***
Huccetül İslam Imam-i Gazali ise tam ölüm anında ruhun burundan çıkıp göğüs üzerine oturduğunu söyler. Bunun delili ise vefat etmek üzere olan insanların önce ayaklarına dokunurlar soğumuş mu diye. Ölüm anında ilk ayaklar, sonra bacaklar, sonra karın bölgesi, sonra boyun ve en son burun soğur ve burnu soğuduğunda kalp durmuştur. Kalp durduktan 6 dakika sonra beyin ölmeye başlar. Kalp krizi geçiren hastalara yapılan kalp masajı (CPR) beyin ölümünü geciktimek için yapılır. Kalp dursa bile beyne kan pompalamaya devam edilmelidir. Kalp krizi geçiren kişinin iki meme ucunun tam ortasına avuç içi yerleştirilerek bastırılır. Erkeklerde bu noktayı bulmak kolaydır fakat bayanlar için durum zordur. “Xiphoid Process” denilen kemik bulunup iki parmak yukarısına kalp masajı yapılmalıdır. Kalp masajı yaparken biraz güçlü bastırmak lazımdır. Kaburga kemiklerinin kırılması mühim değildir. Ya beyin ölecek, bitkisel hayata geçecek ya da bir kaburga kemiği kırılacak. Herşey yaşatmaktan yana olmalıdır.