Newton mekaniğine göre zaman her yerde aynıdır. Yani zaman herkes için aynı işler.
Fakat Einstein için herkesin zamanı farklıdır ve lokaldir. Einstein ayrıca zamanı 3 boyutlu uzayın 4. boyutu olarak kabul eder. Özel görelilik teorisine göre herkes kendi zamanını yaşar. İkiz kardeşlerden birini yüksek hızlarda uzaya göndersek ve kendi zaman diliminde birkaç yıl süren yolculuk yapsa, geri geldiğinde kardeşini 100 yaşında bulabilir. Hatta Dünya’da 10 bin yıl bile geçmiş olabilir. Mesela 30 yaşındaki bir baba, 3 yaşındaki oğlunu Dünya’da bırakıp ışık hızına yakın bir hızla hareket eden bir uzay aracına binse ve 3 yıl sonra dönse, bu üç yıl oğlu için 30 yıl olabilir. Böylece baba da oğul da 33 yaşında yani aynı yaşta olur..
Bilim dünyasında zamanın başlangıcının ‘Big Bang’ yani Büyük Patlama ile olduğu kabul edilir. Bilime göre ‘Büyük Patlama’dan önce ne vardı?’ sorusu mantıksızdır. Zaman o zaman başlamış ise öncesi yoktur. Bilim insanları bütün bu evrenin yoktan var olma sürecini 10 üzeri -43 saniye olarak hesaplamışlardır. Yani bir saniyeyi alıp bir trilyona böleceksiniz, çıkan sonucu tekrar bir trilyona ve tekrar bir trilyona ve bir milyona böleceksiniz. Bu zaman bilinen en kısa zamandır.
Aslında bir saniye bizim için “bir” diyecek kadar geçen bir süredir fakat bu sürede ışık Dünyanın çevresini 7 kez dolanır ve birazda dinlenir. Bazı atomaltı parçacıklar için bir saniye çok uzun bir süredir ve ömürleri bir saniye yaşamaya yetmez. Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi CERN’de yapılan deneylerde up kuark, down kuark ve elektron dışında neredeyse bütün parçacıklar saniyenin milyarda birinde veya daha kısa sürede var olup, yaşayıp, ölüyorlar ve başka bir parçacığa dönüşüyorlar. Yine CERN’de bulunan Atlas Dedektörü bir saniyede 40 milyon resim çekmektedir ve bir kaç petabyte veri kaydetmektedir. Görüldüğü gibi 40 milyon resim çekmek çok büyük iştir ve bir saniye çok uzun bir zamandır. Karadeliklerde ise zaman durur ve saat hep şimdiyi gösterir.
Zaman konusu açıldığında benim aklıma hep Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden fizikçi Max Tegmark gelir. Ona göre geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman hep aynı yerdedir. Hayatımız aslında zaten çekimi bitmiş bir film ve biz filmin kaydedildiği DVD yani uzay zaman içerisinde hapsedilmişiz. Çekimi bitmiş bir filmin içerisinde dramalar yaşanırken dışarısında bir değişiklik olamaz. Herhangi bir anda geçmişin zaten geçmişte kaldığı ve geleceğin henüz var olmadığı yanılsamasına veya illüzyonuna sahibiz. Öyle ya filmlerde bize bir dünya gösteriliyor. Zaman içerisinde bir pencere ve biz o filmi izlerken farklı bir zaman diliminde film içerisinde günler ve hatta yıllar geçerken biz o filmi bir saatte izleyip bitiriyoruz. O filmin içerisinde kar yağarken sinema salonunda da kar yağmıyor. Dolayısı ile hayatımız bir illüzyon.
Ahmet Hamdi Tanpınar bir şiirinde “Ne içindeyim zamanın, Ne de büsbütün dışında; Yekpâre, geniş bir ânın Parçalanmaz akışında” der. Bazılarına göre ölenler zamanın dışına çıkmıştır, kalanlar ise zaman hisarında mahsur kalmışlardır. Amerika’da ise ‘zaman=para’dır.
Normal şartlar altında insanlar günde 8 saat çalışır, 8 saat uyur ve kalan 8 saat ise kendisine aittir. Bazı insanlar uyuma için ayrılan 8 saatten birkaç saat çalıp eğlenceye veya iş saatinden çalıp uykuya transferler yapabilir fakat bir gün biz faniler için 24 saattir. İş ve uykudan arta kalan 8 saatlik sürede insanlar yemek yer, televizyon izler, oyun oynar, dostlarıyla sohbet eder, sevdiği müzikleri dinler, tuttuğu takımın maçını izler, sosyal medyada varlığını hissettirir, partilere gider, eğlence merkezlerinde gezer tozar, dindar ise ibadet eder veya vaaz dinler, bazıları kitap okur ancak bu zaman insanın en değerli varlığıdır. Harcanan parayı geri kazanabiliriz fakat giden zamanı asla geri getiremeyiz. Bazıları bu son kısma kalan 8 saati “boş zaman” olarak tarif eder ve bu yazı da işte o boş zamanınıza talip
En büyük teknoloji şirketleri, eğlence dünyası, filmler, diziler, televizyon kanalları bizim uyku ve işten arta kalan boş zamanımıza talipler. Diziler bu kadar izlenme oranlarını bizim zamanlarımızı çalarak yakalıyorlar ve kazandıkları paralar arada izlediğimiz reklamlara bağlı. Milyar dolarlık müzik dünyası bizim o boş zamanımızda yaptıklarımızdan doğuyor ve bu sürede harcadığımız paralardan besleniyor. Bu sayede sanatçılar özel uçaklara binip ülke ülke gezebiliyorlar. Yine bu milyar dolarlık bilgisayar oyunları boş zamanımıza talip ve gençlerimizin eline geçen parayı bu oyunlara yatırmasından beslenerek milyar dolarlık cirolara ulaşıyorlar. Trilyon dolarlık futbol sektörü yine bizim boş zamanımızı harcamamızdan besleniyor. Stadyumu dolduran ve boş zamanını maç izleyerek geçiren kalabalık olmasa futbolcular milyonlarca dolara transfer edilemez ve rağbet görmezler.
Benim ilginç bulduğum noktalardan birisi de zaten duyduğumuz şeyleri tekrar tekrar televizyon kanallarından izleyip durmamız. Mesela çocuğunuzun hep ilkokul birinci sınıfta kalmasını ve her yıl aynı şeyleri tekrar tekrar okumasını ister misiniz? Ben istemezdim. Ancak televizyon programlarında zaten izlemiş olduğunuz maçın özetini ve gollerini tekrar tekrar izliyorsunuz. Sonucunu zaten biliyorsunuz. Üç yıl önce izlediğiniz diziyi tekrar tekrar izliyorsunuz. Bir de televizyonlarda tartışma programları var. Hükümet Karadenizde 320 milyar metreküp doğalgaz bulunduğunu açıklıyor. Aynı konuşmayı herkes dinlemiş ve meseleyi kavramış olmasına rağmen günün akşamında bir de açık oturumlar oluyor ve aynı açıklamayı evire çevire tekrar tekrar anlatıyorlar ve biz de bu konuşulanları saatlerce izliyoruz. Program bittiğinde 320 milyar metreküp gaz bulunmasından öte bir şey söylenmiyor. Bir de hep aynı insanlar sürekli konuşuyor ve en değerli hazinemiz olan zamanımızdan 2 saatimizin boşa gittiğini görüyoruz. Bu da yetmiyor gece yarısı aynı program tekrar veriliyor ve aynı insanlar aynı konuşmaları tekrar izliyor. Çifte zaman kaybı olmasından öte zaten sonucunu bildiğiniz konular için bu kadar zaman kaybı niye?
Hal böyle olunca bu boş zamanımızı kim daha çok çalarsa geleceğin zenginleri de onlar olacaklar. Büyük şirketler, televizyonlar, sosyal medya ve diğerleri bizim boş zamanımıza talip. Ben de diyorum ki akıllı olalım ve boş zamanımızı boş işlerle, gereksiz siyasi tartışmalara boşa harcamayalım. Bu boş zamanımızda geleceğin teknolojisi yapay zekâyı öğrenelim ve geleceği yakalayalım.