Bilim dünyasının bu hafta en çok konuştuğu mevzu şüpheniz 8000 ışık yılı ötede keşfedilen ÖteAy (“exomoon”) idi. İkincisi ise Çin’in uzaya çok büyük bir ayna gönderecek olması ve bu ayna ile elektrik götürelemeyen yerleri geceleri aydınlatmak için kullanacağını açıklaması idi.
Günümüze kadar çoğunluğu Kepler Uzay Teleskopu tarafından, Güneş Sistemi dışında, başka yıldızların yörüngesinde dolanan yaklaşık 5 bin ötegezegen (exoplanet) keşfedilmişti. Kepler’den çok daha ileri teknolojilere sahip TESS Uzay Teleskobu ile de binlerce ötegezegen keşfedileceğini tahmin ediyorduk. Ancak başka bir yıldızın yörüngesindeki bir ötegezegenin etrafında dolanan bir ay keşfetmek ilkti. Böylelikle Güneş Sistemi dışında Kepler 1625b isimli Jüpiter büyüklüğünde bir gezegenin yörüngesinde dolanan Neptün büyüklüğünde ilk öteay keşfedilmiş oldu.
Columbia Üniversitesi’nden bilim insanları Alex Teachey ve David Kipping Temmuz 2017’de Kepler 1625b gezegeninin yörünge arkadaşıyla ilgili ilk delilleri buldular. Emin olmak için Hubble Uzay Teleskobu’nu bu bölgeye odakladılar. Yeterince veri topladıktan sonra analiz ettiler. Olayın en ilginç noktalarından birisi de keşfedilen bu Ay’ın Dünya’dan 17 kat büyük olması.
Son yıllarda astronomi bilimi çok ilerledi. Her gün yeni bir keşif ile karşılaşıyoruz. Teknolojinin ve optik biliminin ilerlemesi ile daha önce denenmeyen teknikler kullanıp yeni keşifler yapılıyor. Artık teleskoplara ve uzay araçlarına yapay zeka da entegre edilecek. Hal böyle olunca teleskoplar kendileri için günler öncesinden planlanan yerleri değil, yapay zeka ve makina öğrenmesi sayesinde ilginç buldukları noktalara kendileri fokus olup veri toplayacaklar. Mesela Mars yüzeyinde resim ve veri toplayan bir gezgin kendisine Dünya’dan gönderilen komutları uygulamak yerine aykırı bulduğu yerlere yönelerek veri toplayacak ve böylelikle yeni keşiflerle daha sık karşılaşacağız.
Bilim insanları daha önce de ötegezegenler etrafında ay aramışlardı ancak doğrudan bir delil bulamamışlardı. Nitekim Columbia Üniversitesi’nden David Kipping yaklaşık 10 yılını bu işe adadı. Kepler Uzay Teleskobu ile 4 yıl veri topladı. 300 kadar ötegezegenden gelen veriler analiz edildi. En sonunda Kepler 1625b ismi verilen ötegezegenin ışığında bazı sapmalar elde edildi. Bu veriler ışığında Hubble Uzay Teleskobu’nu bu gezegene odakladılar ve 40 saat veri topladılar. Sonuçlar ilginçti. İlk defa bir öteay için veriler toplanmıştı. Bütün işaretler bir aya işaret etti ve bu sayede öteay keşfedilmiş oldu.
Eğer biz Dünya’da değil de Jüpiter’de yaşıyor olsaydık, gökyüzüne baktığımızda tam 67 tane ay görecektik. Hem de rengarenk. Jüpiter’in onaylanmış 67 tane uydusu var. 53 tanesinin ismi var. 14 tanesi yeni keşfedildi fakat henüz resmi isimleri verilmedi. Jüpiter’in aylarından en büyük 4 tanesini gökyüzüne ilk defa teleskopla bakan Galileo Galilei 1609 yılında keşfetti. Jüpiter büyüklüğündeki Kepler 1625b gezegeninde birisi yaşıyorsa, gökyüzüne baktığında yeni keşfedilen bu Ay’ı görecek. Ancak bu Ay gezegeninden yaklaşık 3 milyon kilometre uzaklıkta ve Neptün gezegeni büyüklüğünde. Güneş’in Dünya’ya uzaklığı 153 milyon km. 153 milyon km’yi 400’e bölersek tam 385 bin km elde ederiz. Bu uzaklık ise tam tamına Ay’ın Dünya’ya uzaklığı. Öte yandan Güneş görüntü olarak Ay’ın tam 400 katı. Bu sebeple Güneş ile Ay gökyüzünde aynı büyüklükte görülür. Bunun delili ise Güneş tutulmasında Ay’ın Güneş’i tam olarak kapatmasıdır. Bu durum bize Güneş ve Ay’ın çok ilginç bir hesaba göre konumlarında durduklarını gösteriyor. Bu yeni keşfedilen Ay ise, gezegeninden gökyüzüne bakıldığında ve uzaklık ve büyüklük hesaba katıldığında bizim Ay’dan 2 kat büyük gözüküyor.
Şunu da hemen belirtelim ki biz bu gezegen ve ayın tam 8 bin yıl önceki halini gördük. Bize görüntüsü yeni ulaştı. Şu anki halini ancak 8 bin yıl sonra göreceğiz. Eğer orada birisi yaşıyorsa ve bizimle irtibata geçmek isterse işimiz çok zor. Zira oraya radyo dalgasıyla bir mesaj göndersek, dalganın oraya ulaşması tam 8 bin yıl sürecek. Radyo dalgası ulaştığında oradaki kişinin radyoyu icat etmiş ve alıcıları açık olması gerekiyor. Hadi bunu da hallettik. Mesajımızı aldı ve cevap verdi. Cevabın bize ulaşması da bir başka 8 bin yıl sürecek. Gidiş-Dönüş toplamda 16 bin yıl sürüyor. Dünyanın yaşının 4,5 milyar olduğunu biliyoruz. Fakat insanlığın bilinen tarihi 7 bin yıl. Yani bilinçli insanın varlığının toplam süresi bile iletişim kurmaya yetmeyecek durumda. Madem öyle niye araştırıp duruyoruz? İnsan ulaşamadığı ve bilmediği şeyleri merak ediyor işte. Bilim insanı meraklı olmalı. Sorgulama, merak ve heyecan yoksa bilim de olmuyor.
Çin’den yapay Ay
Ay ışığında yürümek çok romantik bir şey olabilir. Ancak Çinliler Ay’ı yeterince romantik bulmamışlar ki yapay bir Ay yapıp uzaya gönderecekler. Geçtiğimiz hafta Chengdu Havacılık Bilimi ve Teknolojisi Mikroelektronik Sistem Araştırma Enstitüsü Başkanı Wu Chunfeng, 2020 yılında “suni ay” lansmanını planladığını açıkladı. Chunfeng, teknik olarak bir aydınlatma uydusu olan sahte ayın, Chengdu’nun sokak ışıklarının yerini alması gerektiğini söyledi.
Güneş’ten aldığı ışığı Dünya’ya yansıtacak olan ‘ayna ay’ normal Ay’dan 8 kat daha parlak olacak ve 3 adet üretilecek. 2020 yılında ilk ışıklarını Dünya’ya göndermesi planlanan devasa aynalar 6 bin 400 kilometrekarelik alanı aydınlatacak. Aynaların elektrik enerjisi tasarrufunda büyük rol oynaması bekleniyor. Aynı zamanda herhangi bir bölgede deprem veya doğal afet olduğunda Aynalar o bölgeye yönlendirilerek aydınlanma sağlanacak. Kesintisiz ışık kaynağı olacak olan bu aynaların insanların biyolojik saatinde bir değişiklik yapıp yapmayacağı ise merak konusu. Çünkü insanlar yüzyıllardır gece ve gündüze alışmış ve bünyelerine ona göre ayarlamışlar. Aynaların faaliyete geçmesiyle sürekli gündüz modunda olacaklar.
Yıllar yıllar önce de aynı konu Rus bilim insanları tarafından düşünülmüştü. Rusların uzaya gönderdiği ayna minik bir yıldız gibi gözükmüştü. Gelişen teknoloji ile Çinli bilim adamı ve mühendislerin bu konuyu başarabilecek mi doğrusu ben de merak ediyorum.