Prof. Dr. Ömer Dinçer’in “Kamu Yönetimi Adabı” kitabından haberdardım. Bir yerde rastlasam da alıp okusam diyordum.
Ömer Hoca, ‘Kamu Yönetimi’ konusunda en yetkin ilim adamlarımızdan biri.
Bakanlık, müsteşarlık gibi üst düzey görevlerde bulunmuş olması teorik bilginin yanı sıra uygulamada bir birikim de sağlıyor.
Böyle bir birikimden istifade etmek istersiniz.
Ben istedim.
Kitap bana gönderilmiş, ama her nasılsa ulaşmamış.
Önceki gün baktım, Ocaktan’ın kitapları arasında bir tane var. Aldım, hemen okumaya başladım.
Kitap, “Ülkemizde görev yapan tüm kamu yöneticilerine ve onları temsilen Sagıdeğer Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a” ithaf edilmiş.
Geleneğe uygun bir ithaf.
Eskiden, bazı alimler, bazı bilge adamlar sultanlara nasihatnameler, siyasetnameler yazarlarmış.
Ömer Hoca bu literatürden yararlanıyor. Sadece siyasetnamelerden değil, Gazali’den Maverdi’ye, İbn Haldun’dan İbn Teymiyye’ye kadar bu konularda eser vermiş birçok otoriteden ve batılı kaynaklardan...
‘Geleneksel olan’dan ‘modern olan’a doğru ilerliyor.
Böylece, yeni ve modern bir siyasetname ortaya çıkıyor.
‘Kamu yönetimi’ni ‘İslami’ bir çerçeveye oturtmaya çalışan bir siyasetname.
Bu son cümleyi kurarken, ‘İslami’ kelimesinin yersiz kullanımlarla çok aşındırılmış olmasının sebep olabileceği eksik anlamayı göz önünde bulunduruyorum.
Buna mani olmak için kitabın ‘modern’le ve bugünün gerçekliğiyle sıkı bir irtibat halinde olduğunu söylememem yeterli olur mu bilmiyorum.
“Emaneti ehline vermek” kitabın ilk başlıklarından biri.
İkinci başlık da adalet.
Günümüzde bu temalar sakıncalı çağrışımlara sebep oluyor.
Bırakın pratiği, teorik düzlemde bile adaleti istemek, ehliyeti, liyakati önemsemek ‘kurulu düzen’e yönelmiş bir eleştiri olarak görülüyor.
Eleştiriyi görünce ne yaparsınız?
Yararlanırsınız.
Ya da susturmaya çalışırsınız.
Maalesef zamanımızda ikinci seçeneğe eğilim daha güçlü.
Kitapta ‘Yönetim Biçimlerinin İslamiliği’ de ele alınmış.
Geçmiş dönemlerdeki tartışmalara temas edildikten sonra, “İslam’ın doğrudan her hangi bir siyasi model önermediği” sonucuna varılmış.
“Amaçların tevhid ve adalete; davranışların yönetim ilkelerine (istişare, emaneti ehline verme, ihsan, doğru karar vs.) ve genel ahlak ölçülerine (dürüstlük, insancıllık, kötülüklerden ve günahlardan uzak durma) uygun olması; sonuçların da insanlar için faydalı olması önemlidir” denilmiş.
Buna benzer bir yaklaşımı Mısırlı alim Ali Abdürrazık’ın (Ölümü: 1966) el-İslam ve Usulü’l Hükm kitabında görmüştüm.
Biraz daha tartışılması gerekir. Ama bu görüşe bir yakınlık hissediyorum.
Şeherzade Rahman ve Hüseyin Askeri’nin bu köşede de birkaç kez değindiğim “Ekonomide İslamilik Endeksi”nde Müslüman ülkelerin son sıralara düşmesi Yeni Zelanda, Lüksemburg, İrlanda gibi ülkelerin ilk üç sırayı paylaşması da kitaptaki yerini almış.
Hatırlarsınız, endekse bakıp özeleştiri yapmak yerine İslamiliği gavurdan mı öğreneceğiz diye tepinenler olmuştu.
Dinçer, ‘yöneticiye itaat’ konusunu da etraflı bir şekilde tartışmış. ‘Ulu’l emre itaat’ konusunun nasıl algılandığına dair misaller verilmiş.
“Yaratıcıya isyan konusunda yaratılana itaat yoktur” ilkesi tartışmada merkezi bir yer işgal ediyor.
Ancak bu bile, faydalı ve sakıncalı yönleriyle ele alınmış.
İbn Mukaffa’nın Risaletü’s Sahabe’sinden alınan cümleler “Hükümdarlara yakın olmak” için nasıl davranmak gerektiğini güzel anlatıyor.
“Kendini, hoşlanmadığın konularda onlara itaate, sana aykırı konularda onaylamaya.... alıştır. Rızalarını kazanmaya, ihtiyaçlarını nazikçe gidermeye, kanıtlarını güçlendirmeye, sözlerini tasdike, görüşlerini allayıp pullamaya çaba göster.”
İnsanların, İbn Mükaffa’yı okumadan bu öğütlerin içeriğine uygun davranmaları mümkün mü?
Sormak bile gereksiz. Tabii ki mümkün.
Şu cümleler de Maverdi’den:
“Yalaka tiplerin övgülerinden sakın. Zira onların tabiatlarına nifak yerleşmiştir. Seni övmek onlara kolay ve basit gelir.”
Edep ve haya, kayırmacılık -ihalelerde kayırma dahil- hizmet sunmada eşitsizlik, popülizm... Ve yönetme ile ilgili bir çok sorun, ‘yöneticinin el kitabı’ gibi, anlaşılır bir şekilde ele alınmış.
21. Yüzyılda bu kadar kapsamlı başka bir nasihatname yazılmış mıdır bilmiyorum.
Evvela yöneticilere, sonra da yöneticilikle ilgili bir fikir edinmek isteyenlere tavsiye ederim.