CHP lideri Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayı olduğunu ilan mı etmiş oldu?
“Hayır, ilan etmedim” dese aksini ispat edemeyiz.
“Ben sürekli yürümeye ve ilerlemeye kararlıyım ve hiçbir şey beni inandığım yoldan geri çeviremez.”
Yürümek ve ilerlemek mutlaka Cumhurbaşkanı adaylığına veya Cumhurbaşkanlığı makamına doğru yürümek anlamına gelmez.
Ama o anlamı dışlamaz da.
Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı olacağına mı inanıyor? Geri dönmeyeceği yol Cumhurbaşkanlığı yolu mu?
Öyle görünüyor.
Ama tevil etmek istersen edersin.
Seçimi kazanma ihtimali daha yüksek olan başka bir adayı tercih edersem de benim arkamda duracak mısınız? Diye de sormak istemiş olabilir.
“Şunu da artık bilmek zorundayım, siz gerçekten benimle birlikte misiniz? Bazılarınızın sesi çıkmıyor, bazılarınızın da isteyerek veya istemeyerek zarar verdiğini düşünüyorum.”
CHP’nin içindeki Kılıçdaroğlu’nun adaylığının en iyi seçenek olmadığını düşünenlere mi sesleniyor?
Olabilir.
“İsteyerek veya istemeyerek zarar verenler” ara sıra Kılıçdaroğlu’nun ‘helalleşme’ söylemine mugayir laflar eden CHP’liler mi?
Doğru, Kılıçdaroğlu başörtülülerle helalleşmeye çalışırken, başörtüsü yasağının geri gelmeyeceğini ısrarla vurgularken “Türbanlı bir hâkimin benim haklarımı koruyacağından kuşkum var” gibi kuşku uyandırıcı cümleler sarf edenler çıkıyor.
Belki onları uyarıyor Kılıçdaroğlu.
Ne kadar safım değil mi?
Hayır, o kadar da saf değilim.
Ama eğer tevil etmek isterseniz İzmir’deki konuşmanın mutlaka adaylık ilanı anlamına gelmeyeceğini, isteyenlerin bir ‘kıvırma payı’ bulabileceğini göstermek istedim.
Kılıçdaroğlu, 2 yıl önceki bütçe görüşmelerinde Ak Parti sıralarından kendisine “Aday ol” diye seslenen milletvekiline “Aday olmayacağımı size kim söyledi” diye karşılık verdiği günlerden beri yavaş yavaş kendi adaylığını inşa ediyor.
Muhalefet zeminini yavaş yavaş kendi adaylığına hazırlıyor.
Bu çabasında mesafe de kat etti.
Bu sözler, tam da 6’lı masanın ayrılanın kaybetme ihtimalinin yüksek olduğu bir safhaya geldiği bir vakitte, Kılıçdaroğlu’nun kendi adaylığını inşa etme sürecinin bir cüz’ü olmaya müsait.
Yani, İzmir’deki konuşmanın bir tür adaylık ilanı olarak yorumlanması son derece doğal.
Şimdi geldik en hassas aşamaya.
6’lı Masa’nın bileşenlerini bu konuşmanın muhatapları arasına dahil edebilir miyiz?
Söz CHP teşkilatına söylendi.
Ama aşikare söylendi. Yani herkes işitti.
Masadaki diğer 5 partinin liderleri bu konuşmanın münderecatından kendilerine hisse çıkarır mı?
Çünkü zımnen de olsa adaylık ilanı bütün liderleri ilzam eder.
Seçim kampanyasında onlara da bir vazife terettüp eder.
Doğru seçeneğin Kılıçdaroğlu olduğunu kendi tabanlarına anlatacaklar.
Bu, masadaki her bir lider için aynı derecede kolay değil.
Bazıları mutlaka zorlanır.
Seçmen de zorlanır.
Onlar için kolaylaştırıcı bir formül bulunabilir mi?
Mesela Gelecek Partisi lideri Davutoğlu veya Deva Partisi lideri Babacan eğer muhalefet kazanırsa yeni seçilecek Cumhurbaşkanı’nın kritik konularda kendi görüşleri alınmadan karar vermeyeceği garantisini alabilirler mi?
Böyle bir garantinin yasal veya anayasal zemini olacak mı?
Masadaki liderlerden biri, mesela İyi Parti lideri Akşener seçilme ihtimali en yüksek adayın Kılıçdaroğlu olmadığı savını ileri sürer mi?
Liderlerin tamamı cumhurbaşkanı adaylığının 6’lu masada da masanın dışında da konuşulmadığına bütün tarafları temin ediyorlar.
Şimdiye kadar konuşmadılar.
Seçim kararı alınınca konuşacağız diyorlar.
Ama zannediyorum Kılıçdaroğlu’nun son çıkışı 6’lı masayı Cumhurbaşkanı adaylığını konuşmanın kaçınılmaz olduğu bir noktaya getirdi.
Eğer CHP’nin ev sahipliği yapacağı toplantıda da konuşmamayı başarabilirlerse helal olsun.
Kılıçdaroğlu toplantı öncesi liderleri ziyaret edecekmiş.
Belki ziyaretler sırasında konuyu açarlar.