Kennedy’den berisini hatırlıyorum.
Yaptığı işlerle dünyanın şeklini değiştiren ABD Başkanları vardı. Reagan soğuk savaşı bitirmişti mesela. Baba ve oğul Bush Ortadoğu’yu bozmuştu.
Ortadoğu düzgün bir şey değildi zaten, ama Bush’lar daha da bozdu.
Bunlar, söz konusu başkanların yönetimdeki performanslarının sonuçlarıydı.
Trump’ta durum farklı. Trump henüz hiçbir icraatta bulunmadı. Beyaz Saray’a yerleşmesine daha on gün var.
Ama seçimi kazandığı ilan edilir edilmez dünya hizaya gelmeye başladı.
Hiçbir ABD Başkanı için dünya bu kadar hizaya gelmemişti.
Kabinesinde mazbut bir adam yok. Diyorlar ki en mazbutu Trump.
Elon Musk şimdiden Avrupa’yı sersemletti. Almanya’yı krize soktu.
ABD’nin dünyadaki en yakın müttefiki İngiltere’nin bile ayarı bozuldu.
Ukrayna şimdiden boşluğa düştü. Rusya ellerini ovuşturuyor. Putin Trump’ın uzaktaki savaşları saçma bulması sebebiyle Ukrayna topraklarının istediği kadarını ilhak edebileceğini düşünüyor. Bu konuda Trump’la uzlaştıkları bile söyleniyor.
Netanyahu kendi ülkesinde seçim kazanmış kadar sevindi. Arkasını daha sağlam hissediyor.
Suriye Devriminde bile Trump rüzgarının tesiri var.
Türkiye’yi de ihmal etmiyor Trump. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a cömert iltifatlar. Bu arada Suriye’yi de bize bağışladı. Hem de bedavaya. Bunların iyi mi kötü mü olduğunu, ileride bize bir fatura gönderip göndermeyeceğini zamanla anlayacağız.
Trump’ın Suriye’den asker çekeceğine dair beklentilerin ABD karşısında yarı-devlet statüsü elde eden YPG’yi geriletmiş olabileceği dikkate alınırsa Trump’ın seçim zaferinin bizdeki yeni çözüm sürecine bile dolaylı bir etki yaptığı düşünülebilir.
Nasıl?
Kuzey Suriye’deki yarı-devlet statüsü PKK için büyük bir kazanımdı. Yarı-devlet statüsünü kaybetme ihtimali PKK’nın elini zayıflattı.
Bu anlattıklarım Trump henüz koltuğuna oturmadan şapkadan kendiliğinden çıkan tavşanlar.
Vuslat günü adım adım yaklaşırken Trump şapkasından kutup ayısı büyüklüğünde mahluklar çıkartmaya başladı.
‘Kutup ayısı’ dememin sebebi Trump’ın Kuzey Kutbu’nun çok yakınındaki Grönland’ı ‘fethetmek’ istediğini açıkça ilan etmesi.
Trump, ABD’nin “Ulusal güvenlik ve özgürlük amacıyla Grönland’ın kontrolünü ele geçirmesi gerektiğini” düşünüyor.
Sebep?
Muhtemelen küresel ısınma.
Yerküremiz ısınınca kuzeyde buzlar erimeye başladı. Böylece Atlantik’in kuzeyindeki soğuk ve buzlu denizlerde deniz trafiği arttı.
Böylece Danimarka’ya bağlı özerk bir ada olan Grönland ve çevresi stratejik önem kazandı.
Grönland ahalisinin umurunda mı bilmiyorum (Adanın nüfusu 60 bin) ama Grönland’daki yöneticiler Trump’ın bu ilgisinden rahatsız oldu. Grönland bizimdir asla vermeyiz demeye başladılar.
Trump Kanada’yı da fethetmek istiyor.
Kanada Başbakanı Trudeau’dan ‘vali’ diye bahsediyor. Kendi sosyal medya platformu Truth Social’de Kanada’yı ABD’nin eyaleti olarak gösteren bir harita paylaştı. Trudeau Trump’a “Cehennemde kartopu kadar imkânsız” cümlesiyle cevap verdi.
Trump ‘fütuhat’ planına Panama’yı da ilave etti.
Panama kanalının güvenliğini Çinliler sağlıyormuş. Bundan da çok rahatsız.
Trump’ın fütuhat emelleri bir taraftan merak uyandırıyor.
Yapabilecek mi? Nasıl başaracak? Trump’tan sonra dünya nasıl bir şekil alacak?
Bir taraftan da… Şöyle bir döneme mi giriyoruz?
Putin’in Kırım’ı, Ukrayna’nın bir kısmını ilhak etti. Çin de çevresindeki denizlere, adalara, mesela Tayvan’a göz dikti.
Trump, Çin’e ve Rusya’ya göz yumacak.
Kendisi de aynı yolu izleyerek kendi hinterlandında gördüğü Kanada’yı, Grönland’ı ve Panama’yı ilhak edecek.
Böylece bir nevi takas yapmış olacaklar.
Trump’ın iltifatlarına sevinirken dikkati elden bırakmamak, hemen coşmamak lazım. Şekilde görüldüğü gibi Trump’ın hayallerinin ve hedeflerinin sınırı yok.