Yeni siyaset

Yusuf Ziya Cömert

Kapıyı ilk AK Parti’nin eski genel başkanı ve Başbakanı Ahmet Davutoğlu açtı.

AK Parti içinde itirazlarında ısrar etti ve en azından kendi zaviyesinden bu itirazların partide makes bulmadığını gördü. İtirazları sebebiyle partiden ihraç edildi. Ardından, uzun süredir teşriki mesai içinde bulunduğu bir çekirdek ekiple birlikte halkayı genişleterek Gelecek Partisi’ni kurdu.

Önceki gün de AK Parti iktidarında uzun süre bakanlık yapmış özellikle ekonomi yönetiminde başarılı bir performans sergilemiş olan Ali Babacan Demokrasi ve Atılım Partisi’ni (DEVA) kurduğunu ilan etti.

Bu iki siyasetçinin neden iki ayrı parti kurduğu sorusu siyaseti yakından takip edenler açısından eskimiş, güncelliğini kaybetmiş bir soru olabilir.

Buna rağmen, bu sorunun sokakta hala, üstelik de eleştirel bir tonla sorulduğunu not etmemiz gerekiyor.

Kamuoyunda, Babacan’ın parti kurma çalışmalarını eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le koordineli bir şekilde yürüttüğüne dair bir izlenim vardı.

Açıklanan kurucular listesinde Gül’e yakın bilinen isimlerin hiçbirinin olmaması dikkat çekiciydi.

Anladığım kadarıyla bu bilinçli bir tercih.

Buradan Gül’e karşı bir tavırları olduğu anlamını çıkarmalı mıyız?

Hiç zannetmiyorum.

Sadullah Ergin ve Nihat Ergün tecrübeli siyasetçiler. Aynı zamanda Babacan’ın kabine arkadaşları.

Selma Aliye Kavaf da öyle.

Mustafa Yeneroğlu yakınlarda istifa etti AK Parti’den. O da, parti içindeyken özeleştiri yapan nadir milletvekillerinden biriydi.

Mehmet Emin Ekmen Ak Parti’nin eski hukukçu milletvekillerinden.

Ramiz Ongun’u MHP’de olduğu yıllardan tanıyoruz. Ta 1970’lerden beri.

Gülay Göktürk’ü tabii ki gazeteciliğinden, yazarlığından.

Edip Uğur, ANAP kökenli, AK Parti’de uzun süre görev yapmış bir siyasetçiydi. En son Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı’yken istifaya zorlanmıştı.

Faruk Ünsal’ı insan hakları alanındaki faaliyetlerinden biliyoruz (O da eski Ak Parti vekili). Fazıl Hüsnü Erdem’i Dicle Üniversitesi’nden. İbrahim Çanakçı’yı ise DPT’den ve Hazine Müsteşarlığı’ndan.

Kurucular listesine yukarıdan aşağı hızla baktığımda ismen veya şahsen tanıdığım bu isimleri gördüm.

Hızla baktığım için bazılarını gözden kaçırmış olabilirim.

Tanıdığım isimler listenin onda birinden azıcık fazla.

Genel görünüm, -diğer kurucuların profillerini de dikkate alarak söylersek- liberal bir merkez partisi görünümü.

Belki bu görünümü sağlamak için İslamcılığı ile temayüz eden isimlere fazla yer vermemişler.

Gelecek Partisi veya Demokrasi ve Atılım Partisi ne getirir Türk siyasetine? Şansları ne olur? Kuvvetli bir taban bulabilirler mi?

Bu soruların cevabını bugünden vermek zor.

Bazı şeyler zamanla anlaşılır.

Türkiye’nin siyasi şartları yakın gelecekte nasıl bir şekil alacak?

Bu partiler, bu siyasetçiler hangi ittifakların, hangi ilişkilerin içine girecekler veya girmeyecekler?

Bunlar vatandaşın alakasını, tercihini etkiler.

Yeni partilerin kurulmasına şöyle de bakabiliriz:

Seçmenin önüne yeni alternatifler çıkıyor.

Daha çok alternatif daha çok demokrasi anlamına gelir.

Bu da vatandaş için iyidir.

Bu partiler, Türkiye’nin meselelerine yeni bakış açıları getirebildikleri ölçüde tabanda karşılık bulabilirler.

Yeni bakış açıları nasıl bir şey?

Türkiye’yi yönetmek kolay değil. Sorunlar karmaşık.

Zorlu bir konjonktürün içindeyiz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan başat bir lider. Sorunlarla mücadele etme kapasitesi şu anda sahada olan bütün siyasetçilerden yüksek.

Böyle bir zeminde siyaset yapmak isteyen eski ve yeni aktörler, sistemi eleştirerek, uygulamaları eleştirerek, maziye göndermeler yaparak fazla bir mesafe kat edemezler.

Enerjilerini bu alana teksif ederlerse fasit bir daire oluştururlar ve kendilerini bu daireye hapsederler.

Böyle bir üslubu ve söylemi adet haline getirmeleri bilhassa kendileri açısından bir sukutu hayalle neticelenebilir.

Şu zorlu şartlarda, muhataralı zeminde Türkiye’yi yönetebileceklerine, ülkenin ekonomisini, dış politikasını, iç politikasını, hukuk düzenini sahil-i selamete çıkarabileceklerine milleti ikna etmeye çalışmaları, daha çok pozitif siyaset yapmaları daha isabetli olur.

Bu tabii ki mevcudu veya maziyi eleştirmekten daha zor, daha yoğun bir efor gerektiriyor.

Ama bu konularda millete güven verdikleri nispette karşılık bulurlar diye düşünüyorum.

Bir de paradoks var baş etmeleri gereken.

‘Eleştirdiğin siyasetin içinde sen de vardın’ diyebilir insanlar.

İlk gün için bu kadarıyla iktifa edelim.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (9)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.