AK Parti neyi çağrıştırır?
Pek çok şeyi.
Türkiye’yi 2002’den itibaren hızla değiştiren büyük bir siyasi hareket.
Bu cümlenin içini değişik tanımlamalarla doldurabilirim. Fakat bu yazının maksadı AK Parti’nin ve AK Parti hareketinin siyasi analizini yapmak değil.
Daha çok AK Parti’nin çalışmasıyla ilgili.
Böyle olunca, “AK Parti neyi çağrıştırır?” sorusunun cevabı değişiyor.
Bana, AK Parti, dev bir makinayı çağrıştırıyor.
Düşünün, bir tarafta hükümet var. Bildiğiniz icraat.
Yolların, köprülerin, tünellerin, hastanelerin, barajların yapımından sosyal işlere, hukuk düzenine, terörle mücadeleye kadar bütün alanlardaki çalışmalar.
Yasama faaliyetleri. Periyodik Grup toplantıları. Kabine toplantıları. MKYK’lar, MYK’lar, İl başkanlarıyla toplantılar.
Yerel yönetimler, büyük şehirler... Kadın kolları, gençlik kolları, siyaset akademisi, daha bir sürü işler.
Başında Cumhurbaşkanı Erdoğan var.
Olağanüstü bir enerjiyle bu devasa makinanın çalışmasını koordine ediyor. (Allah sıhhatini de işlerini de güzel yapsın.)
Böyle bir enerjinin bende izahı yok. Allah vergisi der, susarım.
Çaykaralının dediği gibi, “Herkesin yapacağı iş değil, biz yapamazuk.”
Bütün bu işler, kimi titiz kimi vurdumduymaz kimi hassas kimi hayata “öyle de olur böyle de olur” diye bakan, belki on binlerle belki yüz binlerle ifade edilebilecek sayıda insanlarla birlikte yapılıyor.
Fakat yapılıyor.
Bu muhteşem mekanizmanın, taa Milli Selamet Partisi zamanlarından gelen fakat Erdoğan’ın liderliğinde hızla tekamül eden bir seçim çalışması veya seçim kampanyası geleneği var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan her yere gider, herkesten daha çok miting yapar, sabırla ve ısrarla, AK Parti iktidarlarının kaç kilometre duble yol yaptığını, kaç derslik açtığını, ne kadar burs verdiğini, ne kadar kredi verdiğini, ne kadar sosyal yardım, dış yardım yaptığını...
İhracatı, milli geliri, büyümeyi, asgari ücretin artış grafiğini... Hepsini, her yerde bir bir anlatır.
Anketlerin seyrini takip eder. Anketler bir alana daha fazla veya daha az vurgu yapılmasını gerektiriyorsa o değişikliği de yapar.
Birisiyle çay içmek gerekiyorsa içer.
Gidilecek bir tane daha yer veya konuşulacak bir tane daha insan varsa geç oldu, erken oldu demez, ona da gider.
Kampanyanın en iyisini, tanıtım ve propaganda filmlerinin en etkilisini... (Rahmetli Erol Olçak’ın bu sahadaki maharetini yad etmemiz gerekiyor. Erol’un klasına bir daha ulaşılabilir mi bilmiyorum.)
Aklınıza ne geliyorsa.
Ve aklınıza ne gelmiyorsa... Hepsini yapar.
Yapar ve kazanır.
Sadece Erdoğan değil... Bütün parti, Başbakan, bakanlar, vekiller, teşkilatlar...
Gidin, bakın bugün, şu saatte dahi herkes sahadadır.
Rakiplerinin, AK Parti’nin bütün seçimlerdeki bu yüksek performansıyla yarışmayı denedikleri olmuştur. Bir ara, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun miting sayısı AK Parti’ye yetişmişti.
Bu referandumda muhalefet partilerinde eski cevvaliyeti görmedim.
Evet, çalışıyorlar.
Bir politika takip etmiyorlar mı? Ediyorlar.
Fakat bütün bunları, tabir caizse, “vazife üzerlerinden sakıt olacak” miktarda ve yoğunlukta yapıyorlar.
Mesela Kılıçdaroğlu mitinglerden ziyade salon toplantılarını tercih ediyor.
HDP de bir takım “anlaşılabilir” sebeplerden dolayı eski seçimlere nispetle çok sınırlı bir kampanya yapıyor.
Bunun medyadaki görünürlük yüzdelerinin sebep olduğu bir yanılsama olduğunu düşünen olabilir.
Yanılma payını anketçiler bile kabul ediyor. Ben de kabul ederim.
Fakat, tek “kaynağım” ekranlar değil.
Yazdıklarım; dolaştığım şehirlerde, kasabalarda, sokaklarda, meydanlara gördüklerimin hülasasıdır.
Hülasa-i kelam:
Bütün diğer faktörleri, “tez”in etkisini, “liderlik”in etkisini, konjonktürü bir kenara bıraksak bile...
Tek başına, “çalışma” faktörü, “evet”i öne çıkarıyor.
Eh! Çalışan kazanır.