Hukukun paçavraya çevrildiğini koyalım bir kenara.
Bazen bir kelimeyi kullandıktan sonra dönüp tekrar bakıyorum kelimeye.
Paçavra. Eskimiş, yıpranmış bez parçası.
Öyleyse çok şiddetli değil, orta halli bir tenkit sayılır.
Hukukun çok ayarsız, çok engebeli, çok dalgalı kısmı var.
Paranın, siyasetin, hatırlıların, imtiyazlıların tedavül ettiği, kudretin, paranın hükümferma olduğu kısım.
Burada tacizler, tecavüzler, ihlaller gırla gidiyor.
Soramıyor bile kimse ne olup bittiğini.
Yazık!
İşini düzgün yapan yargı mensupları var mutlaka.
Sırtındaki cüppeye bir mana atfeden, vicdanı olan, terazide hile yapmayan…
“Allahtan korkan” desem mi?
Bunu rahatça söyleyebilmek isterdim fakat insanların Allah hakkındaki zanları çeşit çeşit.
Allahu Te’ala’nın ‘bizim parti’yi tuttuğunu düşünüyorsan çok da adil olman gerekmez.
‘Bizim parti’ye uygun davranıyorsun. Niye gazap etsin Allahu Teala sana?
CHP’liye gazap eder. Rakip parti çünkü! Tövbeler olsun!
O işini düzgün yapan hakimlerin, savcıların hassasiyetlerine, emeklerine yazık.
Bu eleştirilerin rahat bozucu, keyif kaçırıcı bir tarafı vardır.
Hala utanması, arlanması olanlar için.
Fakat insanların kafasındaki nalıncı keseri utanmanın, arlanmanın hakkından gelir.
“Hukuk, eskiden de paçavraydı. Bilmiyor musun Yassıada duruşmalarını? Bilmiyor musun 28 Şubat’ı?”
Biliyorum, hiç unutmadım. Hiç unutmadım kardeşim de… Biz yapmayacaktık, biz adaletli olacaktık.
Başkalarının ettiği zulmü kendi zulmün için emsal gösterebilir misin?
“Koyalım bir kenara” dememin sebebi, hukukun paçavraya çevrilmesiyle pek ilgilenmez bizim insanlarımız.
Bizim?
Ne yapalım, bizim işte.
Sadece kendisine dokunan kısmıyla ilgilenir. Kendi canını yakın kısmıyla.
“Bana dokunmayan hukuk bin yaşasın.”
Böyle bir cemiyette haksızlıklar, hukuksuzluklar, seçime fazla tesir etmez.
Yolsuzluklar eder mi?
O da etmez.
Bazen söylüyorum, biz cemiyet olarak yolsuzluğa karşı ‘sürü bağışıklığı’ kazandık.
Yolsuzluğa kızmayız, yolsuzluğu başkasının yapmasına kızarız.
Yolsuzluğu yapma imkanına kavuştuğumuzda…
Yolsuzluğu eleştirene kızarız.
Kas gevşetici gibi bir ‘kafa gevşetici’ var.
Yanlış söyledim.
Vicdan gevşetici.
Her asırda iş gördü, 21. Yüzyıla geldik hala tıkır tıkır çalışıyor.
“Ama bizden önce de yolsuzluk yapılıyordu?”
“Ama biz yapmasak onlar yapacak?”
Böyle bir virde sevap yazılsaydı ahiretimizi kurtarmıştık.
Ama abi, hani biz yapmayacaktık? Hani bizim elimiz temiz olacaktı?
Kas gevşeticiyle halledebilir misin?
İstersen narkoz.
Eğitim bozuk. Üniversitelerde seviye düşüyor.
Bunu kimsenin fark etmesini bekleyemeyiz.
Sistemimizde seviyenin düşüğüyle yükseğini birbirinden ayırt edecek göz yok. Biz skor peşindeyiz. Talebemiz Almanlardan daha çok.
Alimimiz yok.
Fakat bunlar vatandaşı fazla etkilemiyor.
İstediğin kadar anlat. Yolsuzluğun nasıl yapıldığına, kimin ne aldığına ne verdiğine, adaletsizliğin nasıl seyrettiğine dair ayrıntılı tarifler yap.
Bir kulaklarından girer öteki kulaklarından çıkar.
Vicdan gevşetici değil, sanki mezhep gevşetici.
Ama paraya bakarlar.
Cebindeki parayla kaç gram peynir aldıklarına, elektrik faturasına, ev kirasına, simit, çay fiyatına, ete süte, gübreye, mazota, domatese, patatese bakarlar.
Bir gün önce taptıklarına ertesi gün lanet okurlar.
Yani muhtemelen biz bu seçimde iktidarın ve muhalefetin atraksiyonlarından ziyade Hazret-i Ekonominin performansını takip edeceğiz.