Rivayete göre Medine’nin hahamlarından Huyey Bin Ahtab yanında bir grup Yahudiyle birlikte Peygamberimiz’in yanına geldi. Rivayet oldukça teferruatlı, ben kestirmeden gidiyorum.
Dediler ki “Sen Allah’ın sana indirdikleri arasında Elif, Lam, Mim diye bir şey okudun mu?”
Peygamberimiz “Okudum” dedi.
Huyey, etrafındakilere “Elif birdir, Lam otuzdur, Mim kırktır. Toplamı 71 eder. Siz ümmeti 71 sene sürecek bir peygamberin dinine mi gireceksiniz?” diye sordu.
Sonra Peygamberimiz’e dönerek “Başka var mı?” diye sordu.
Peygamberimiz “Var” dedi.
Başka surelerde geçen hurufu mukattaattan bazılarını saydı.
Huyey birkaç kez daha sordu, Peygamberimiz her defasında birkaç harf daha saydı. Sonunda “Bizim kafamız karıştı” deyip uzaklaştılar.
Edip Yüksel bunları anlatıncaya kadar söz konusu rivayetten haberim yoktu.
Rivayet kuvvetli değil. Ama literatürde mevcut.
Sonradan birkaç kitap karıştırdım. Geçmişte bu hadise ve bazı ayetlere bakarak, harflerini ebcedle hesap ederek kıyametin ne zaman kopacağı konusunda tahminlerde bulunanlar olmuş.
Edip Yüksel’in verdiği rakamı, geçmiş zaman, unuttum. Üstünden yaklaşık kırk yıl geçti. Aklımda 2150 gibi bir rakam kalmış.
Edip, benim lakayt tavrımı ısrarla eleştirince ben de sorma ihtiyacı hissettim.
“Söylediklerinin hepsi doğru bile olsa, bu bizim yükümlülüklerimizde bir değişikliğe sebep olur mu?”
“Olmaz” dedi Edip Yüksel.
Başka soru sormadım.
Hemen belirteyim, benim burada anlattıklarım Edip Yüksel’in 40 yıl önceki yorumları. Bugünkü Edip Yüksel’i bağlamaz.
Edip Yüksel’le birkaç renkli hatıramız oldu. Belki başka bir vesileyle anlatırım. Şimdilik bu kadarı yeterli.
Malum, Ebced hesabında harflerin rakamsal değeri var.
Bu değerlere istinaden mesela birinin doğmasına, vefatına, bir çeşmenin, bir camiin inşasına tarih düşebiliyorsun.
Bu en basit ve en masum kullanım şekli.
Zamanında kıyametin ne zaman kopacağını tespit için ya da bir imparatorluğun ne zaman çökeceğini hesaplamak için de kullanılmış.
Cami hocaları duaları ve bazı kısa sureleri ezberletirken arada Ebced’i de “Ebced, huvvez, hutti, kelemen’ diye ezberletiyorlar. Ama hesabı çoğu kez kendileri de bilmediğinden öğretmiyorlar.
Harflerin rakamsal karşılıkları ile olaylar arasında gerçekten bir bağıntı var mıdır?
Bunu bilmiyorum. Üzerinde de durmuyorum. Böyle bir şeyle ilgilenmiyorum.
Ama üzerinde duran sayısız alim ve düşünür var.
İbni Arabi bunlardan biri.
Bediüzzaman Said-i Nursi bunlardan biri.
Kıyametin Hicri 1545’te (Miladi 2129) kopacağını söylüyor. Tabii doğrusunu Allah bilir diyerek.
Söze Hurufilikle başlamıştım.
Çağrışımlarla buralara kadar geldik.
Aslında Hurufilik bu ince hesaplarla birinci dereceden ilgili değil.
Hurufiliğin başka ince hesapları var.
Elimin altındaki kaynak Fatih Usluer’in Hurufi Metinleri (Birleşik.) Zannediyorum bu kitabın devamı var. Fatih Usluer bundan önce Hurufilik diye de bir kitap yazmış. Henüz edinemedim.
Usluer Hurufiliğin orijinal bir hareket olduğunu söylüyor. Hurufiliği Kabalizm’deki ya da Hristiyan kültüründeki harfçilikten ayırıyor.
Bir makalesinde şöyle diyor:
“Hurufilerin konulara yaklaşımları, ayet ve hadisleri yorumlama şekilleri, kelimeleri harf üzerinden analizleri, harfler üzerinden kurdukları farklı bir vahdet-i vücut yorumu, harfler hakkında getirdikleri bütüncül ve yepyeni bir sistem vs. Hurufiliği orijinal bir hareket, nev’i şahsına münhasır bir akım olarak görmemiz için yeterlidir.”
Hurufilerin harflerin bu kadar üzerinde durmalarını açıklamaya yardımcı olur diye şu cümleyi de aktarayım:
“Varlık ve harfler arasındaki ilişki konusunda ilk nokta, yaratılmış olan her şeyin, Kuran’da belirtildiği şekliyle Allah’ın kün yani “ol” emriyle varlık sahnesine çıkmış olmasıdır. Allah’ın kelâmı olan bu emir, harflerden oluşmaktadır. Dolayısıyla varlığın özünde harfler vardır ve her bir yaratılmışın varoluş sebebi harflerdir.”
Bir bakıma, harfleri varlıkla özdeş görme mesleği.
Kitabın içine hala giremedik.
Haftaya bu bol sürprizli konulara geçeriz inşallah.