Biz fena değiliz. Kovid-19 salgınında aldığımız doğru tedbirler alamadığımız ya da almakta geciktiğimiz bazı tedbirlerle alt alta toplandığında Avrupa’nın güneyine nazaran daha iyi neticeler getirdi.
Bu durumda Avrupa bize imreniyor mudur?
Amerika bizi kıs kıs kıskanıyor mudur?
Hele hele, gönderdiğimiz sağlık yardımlarına bakıp ‘vay anasını sayın seyirciler’ diyor mudur?
Tabii ki, insaflı baktıklarında, şu şu şu konularda iyi hazırlanmışsınız diyebilecekleri hususlar var.
Söylüyorlar da bunu.
Ama imrenmek, şaşırmak, coşmak, taşmak, bizim uydurmalarımız.
Bir nevi kendi kendini tatmin.
***
Tuhaf kıyaslamalar görüyorum.
Türkiye kimseye bir şey vermemiş, halbuki Avrupa vatandaşlarını bedava yedirip içiriyormuş.
Bakıyorum, internette herkes birbirinin alnını karışlıyor.
Herkes birbirine kapak yapıyor.
Biliyorum, bu tiplerin bazısını birileri besliyor.
Memleketimizde irili ufaklı trol çiftlikleri var.
Çiftliklerde, bazıları ağızdan, bazıları entübe beslenen trollerimiz var.
Fakat, kimsenin beslemediği, kendi kendine büyüyen hudayi nabit trollerimiz de az değil.
Sağ sol, kırmızı, beyaz, mavi diye ayırmıyorum. Bu bir tür, herkes kapısında bir miktar bulunduruyor.
Benim ifadelerim, sektöre zarar verir mi?
Yani trollerin alım-satımı düşer mi?
Düşmez.
Onun piyasası ayrı.
Öyleyse söyleyeyim; hiçbir şey, trollerin dediği kadar iyi ve trollerin dediği kadar kötü değil.
***
Ekonomimiz çok iyi bir zamanda yakalanmadı korona illetine.
Son iki senede, seçimdi, papazdı derken, ihtiyat akçelerimizi kullandık.
Buna rağmen bir korona paketi açıkladık.
Açtığımız korona paketi, Almanya’nın, Fransa’nın, İtalya’nın, İspanya’nın paketlerine göre küçük.
Ama boş değil.
Sağlık sistemimizin salgınla baş etme maliyetlerini karşılama kapasitesini de paketin bir parçası olarak görmek lazım.
Kimseden ücret istenmiyor. Ve bu da bir şeydir.
Hülasa-i kelam, şu ana kadar iyiydik.
Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik.
Geldik mi kuyruğuna?
Şeker Bayramı’nı da atlatırsak bu hastalıktan yakayı kurtarırız Allah’ın izniyle...
(Mahsus ‘Şeker Bayramı’ dedim. Anladığım kadarıyla geçen yüzyıl ortalarına doğru Ramazan Bayramı demeye başlamışız. Şeker Başramı tabiri, Ramazan Bayramı’ndan eski. Aslı Fıtr, yani Yaratılış Bayramı.)
Tedbirlerin bayrama kadar uzaması fikrini ‘satın almış’tık.
Haydi biraz daha sabır!
Diyorduk.
Bugün mayısın altısı. (Mayısın altısı der demez Hıdrellez geldi aklıma. Bu sene Hıdrellezi de unuttuk!)
Derken, AVM’lerin ve berberlerin 11 Mayıs’ta açılacağı bildirildi. Yani beş gün sonra.
Ben Mart’tan beri AVM’ye ve berbere gitmiyorum. Açılınca gider miyim? Zannetmiyorum. Bana göre hala erken.
Vardır devletin bir bildiği diyorum. Çünkü o devlettir, bilgiye erişimi vatandaştan daha fazladır.
Böyle dediğim her vakada yanılıyorum o başka!
***
Bu korona işlerinin arasına sıkıştırdığımız darbe tartışmalarıysa alabildiğine kalitesiz.
Demagojinin en düşük örnekleri.
Ayrıca sağlıksız.
İyi bir maksada, mesela demokrasinin niteliklerini geliştirmeye hizmet ettiklerini düşünmüyorum.
Aksine, demokrasiyi, demokratik alanı daraltmak için zemin yoklayan söylemler.
Galiba, koronayı atlatsak bile yavaş yavaş genlerimize işleyen bu arızalarımızı atlatamayacağız.