Bazen şöyle bir düşünceye kapılıyorum:
Fıkıh, tarih boyunca bizi zapt etmeye çalışmış.
Değişik fikirlere kapılmayalım. Aman yoldan çıkmayalım. İcat da çıkarmayalım. Ümerayı rahatsız etmeyelim. Sapıtmayalım. Rahat duralım.
Kaba, üstünkörü bir yorum. Bu kadar kolay yaftalamak haksızlık. Fıkhın da metodolojisi var. Dayanağı, delili var.
Bunu biliyorum. Hatta birçok açıdan fıkha hayranlık duyuyorum.
Ama niye metodolojilerin kahir ekseriyeti otoriteyi onaylama, hizaya gelme, hizadan çıkanı cezalandırma, bireysel inisiyatif alanını daraltma, ‘öteki’ni dışlama sonucunu üretiyor?
Kapılalım değişik fikirlere. Yanılalım. Yanlış düşünelim.
Yanıldığımızı anladığımızda vazgeçelim. Anlamazsak, tercih ettiğimiz yolun doğruluğuna kani isek yanlışta ısrar edelim.
Tevbe edelim.
Allahu Te’ala’nın bizi bağışlayacağını umalım.
Sadece bizi değil, başkalarını da bağışlayacağını umalım. Hatta bunun için dua edelim.
Yok. Her şey oldukça sert. Rahman’ın yaratışındaki inceliklerle, letafetle, güzellikle bağdaştırmakta güçlük çekeceğimiz kadar katı.
Aslında fıkha güvenmemiz lazım.
Çünkü Allah’ın adil olduğundan eminiz. (Allah’ın adil olduğuna itirazlar gelebilir. Neden o zengin ben fakirim, o sağlıklı ben hastayım? Din, bir tarafıyla -en önemli tarafıyla- iman meselesidir. Sınırlıyız, hakikatin tamamını ihata edemeyebiliriz. Şöyle desek hakikate biraz daha yaklaşır mıyız? Allahu Te’alanın ‘Adil’ oluşu kâmil bir akılla anlaşılabilir.)
Allah’ın adil olmamızı istediğinden eminiz.
Öyleyse fıkhın da adil olması lazım.
Zannediyorum adil olmak isterdi. Fakat -haşa- zıllullahtan sakındı. Ümeradan... Şimdikilerin sakındığı gibi.
Emir Kaya şöyle diyor:
“Fıkıhçılar; devlet köyü, mezhep köyü, gelenek köyü içinde konfor bulmasalar her gün daha da latifleşen insanlık bilincine uygun paradigmalar geliştirmek gerektiğini fark edebilirdi.”
“Açık konuşalım: Tarih boyunca Müslüman ulemanın bir kısmı ümeranın güdümüne girmek suretiyle fıkhın esnek tabiatını iğfal ettiler.”
“Fukahanın ümera gemisine binmesi fıkhın da fukahanın da dinin de dindarın da maslahatına uygun göründü yüzyıllardır. Fakat artık gemi köhnedi. Müslümanları hiçbir sahile çıkaramıyor, avare dolaştırıyor.”
Emir Kaya, Fıkıhtan Hukuka/Bir Doktrin Önerisi kitabında zihnini açmak isteyenlere faydalı olabilecek tekliflerde bulunuyor.
Mesela şurada verdiği örnek güzel.
“Peygamberin tek başına kıldığı namazları özellikle de gece namazlarını çok uzun tuttuğuna dair rivayetler vardır. Bir de şöyle bir hadis vardır: Sizden biriniz insanlara namaz kıldırdığı zaman hafif tutsun. Çünkü onların arasında zayıf, hasta ve yaşlılar vardır. Herhangi biriniz kendi başına namaz kıldığı zaman istediği kadar uzatsın.”
“Bu hadisi yöntemsel olarak okuyalım: Namaz dinin direğidir. (…) Namazda ilke kendine dilediğin kadar ağır şartları halka ise hafif şartları tatbik etmektir. Aynı mantıkla fıkıh, talep edene en katı şartları göstermek, umumi olaraksa hafif, belki de en hafif şartları tarif etmek üzere kurulmalıdır.”
Aslında bu kadarla iktifa edip ilgi duyanları Emir Kaya’nın kitabına havale edebilirdim.
Ancak, burada altını çizmek istediğim bir iki husus daha var. İnşallah Ramazan’dan sonra devam ederiz.
Hocamın kitabı
Prof. Dr. Hüseyin Tural. Babacığımın taa Ağasar’dan arkadaşı. Yanık’tan, Düzce’deki Hafız Hasan Efendi’nin mektebinden, İstanbul İmam-Hatip’ten…
Bizim ‘Hüseyin Amca’mız. Davut Paşa camiinin meşrutasında oturduğumuz günlerde bana bir oyuncak araba getirdiğini hayal meyal hatırlıyorum.
Bir başka gelişinde Teksas Tommiks kitaplarımı imha ettiğini de hatırlıyorum.
Geçen hafta Hüseyin Hocam “Kolay Arapça” kitabını gönderdi. İFAV’dan çıkmış. (Marmara İlahiyat Fakültesi Vakfı.)
Yahu bu adamlar, babam, babamın arkadaşları ne kadar zarif ne kadar güzel adamlar.
Bakın nasıl imzalamış:
“Değerli dostum Yusuf Ziya Cömert’e… Ömrümün bereketlerinden biri olan bu son kitabımı ıttıla’ınıza sunuyorum. Umarım beğenirsiniz.”
Hocam ‘Ittıla’ınıza’ sunuyorum demiş.
Ben de mütalaa ettim.
Bugünler, babamın vefatının sene-i devriyesi. Duaya ve hatırlamaya vesile olur diye ben de bu kitabı bugün dikkatinize sunmayı tercih ettim.
(Allah babacığıma rahmet etsin. Evvel giden ahbaba rahmet etsin.)
Hüseyin Tural, Türkiye’nin en kıdemli en yetkin Arapça hocalarından. Kitapta nahiv bahislerine anlaşılır örnek cümlelerle işlemiş. Hacimli bir eser, yaklaşık 500 sayfa. Okumaya başlayınca hemen bırakmıyorsunuz biraz ilerliyorsunuz. Dil öğrenenler böyle kolaylıkları severler. Lise çağlarımızda çıksaydı benim Arapçam şu anda biraz daha iyi olurdu.
İlgililerine tavsiye olunur.