Belki beceriksizliktir sebebi, şu yeni mamul KPSS krizinin. Ekibin içinde KPSS ile değil de mülakatla işe alınmış biri vardır.
Hani KPSS’de dereceye girip mülakatta elenen gençlerimiz var ya…
Onlardan birinin yerine Ankara’da yakını olduğu için kadroya dahil edilen biri.
İşi hak edene vermemekle ihaleyi hak edene vermemek arasında bir akrabalık olması lazım.
Bu akrabalığı ölçecek DNA testine benzer bir icat olsa ne iyi olurdu!
Yok yok… Ortalığı dolduran haberlerin dışında bir malumata sahip değilim, tümü varsayım sesli düşünmelerimin.
Şu halde ‘ehliyet’e ve ‘liyakat’e riayet edilmemiş diyebilirsiniz.
Soruyu hazırlayamamış eleman. Üşenmiş. Kopya çekmiş. Bir yayınevinin kitabından aldığı soruyu soruların arasına koymuş.
Yayınevinin ismi de gariptir, senelerdir edebiyatımıza, kültürümüze hizmet veren Yedi İklim dergisinin ve Yedi İklim Yayınlarının ismiyle aynı.
Alakası olmadığından emindim ama yayınevinin sahibi Ali Haydar Haksal’ı aramadan edemedim.
Bilvesile Haydar Abi’yle iki kelam etmiş olduk.
Tabii ki yok alakası.
Gerçekten, zihinsel ve bilimsel gayret sarf ederek birtakım sorular üretmek, hele ehliyetli değilseniz büyük iştir.
Çocuklukta öğretmenin verdiği ev ödevini annesine yaptırmakla başlayan giderek ülke yönetme ahlakına dönüşme potansiyeli taşıyan bir sıkıntıdır bu.
Ya da internetten indirirsiniz ödevinizi. Bedava ödevler var internette.
“Anne bana doktora tezi al.”
“Ne demek yavrum, profesörlük tezi alayım.”
Şöyle de olabilir.
Tezinizi ahbabınız olan bir profesöre yazdırırsınız.
Bakın iş nereye varacak…
Sonradan o profesöre olan minnet hissinizi profesörü itibarlı bir makama, bir şirketin yönetim kurulu üyeliğine falan getirerek ödersiniz.
KPSS sorusunu da kim görecek, kim takip edecek? Bir kitaptan çalarsınız.
Ya da başka bir organizasyon vardır arkasında.
Fetö’nün bir kalıntısı mı? Sırf şaibe uyandırmak için, toplumu tedirgin etmek için.
“Mümkün değil” diyecek durumda değiliz.
Mümkün.
Bununla yan yana bir ihtimal daha.
Fetö bir ölçüde tasfiye edildi ama Fetö karakteri bazı insanlara hulul etti.
Toplumda bir zümre mücadele ettiği şeye dönüştü.
O karakterin bir marifeti.
Olur mu olur.
Fetö şiddetli bir örnek, hak gaspını Allah rızasıyla bağdaştırma konusunda.
On binlerce insan sınava girecek. Çalıştılar ya da çalışmadılar.
Yüksek puan alan daha kolay ve daha önce iş bulacak.
Ya da sınav üniversite sınavıysa daha iyi bir bölüme girecek.
Senin cemaatinden olan çocuklara sınav sorularını veriyorsun.
Diyorsun ki efendi hazretleri bu soruları rüyasında görmüş.
Ne biçim rüyaysa… Rüyayı gören hazret o kadar soruyu nasıl aklında tutabilmişse!
Rüyasında sekreter kullandı zahir, not tutturdu sorular zayi olmasın diye!
Bu bir yıkımdı, başka üçkağıtçılıklarla birlikte.
Dindar olmakla ahlaklı olmak arasındaki uçurum böyle böyle derinleşti.
Söylerken güzel, “Mümin olmak güvenilir olmaktır.”
Gerçek hayatta öyle midir?
Maalesef artık değil.
Kötü tecrübelerle öğrendik öyle olmadığını.
Kim sebep oldu?
Bu noktaya gelmemizde herkesin gücü nispetinde dahli var.
Gücü çok olanın daha çok…
İster istemez böyle kötü hatıraları hatırlatıyor KPSS krizi.
Üzülenler olur, sevinenler olur, itimadı sarsılanlar olur, muhtemelen bir gün kendisi de bir hatıraya dönüşür.
Kötü bir hatıraya…
Geriye bu dönemin efradının, dindar olmakla ahlaklı olmak arasına kazdığı derin uçurum kalır.