Kim kime söyledi aklımdan çıkmış. Büyükannem dayılarıma da söylemiş olabilir.
Çocukluktan kalma şöyle bir cümle var kulağımda.
“Kuşun yumurtalarını alman (almayın) uşağam, anaları size ilenir.”
İlenmek?
Beddua etmek.
Kuş beddua mı eder?
Kuş, yumurtalarının alınmasına içerler mi? Üzülür mü?
Aklımın bu cümleye yattığını hatırlıyorum.
Evet, kuş, ağzı var, dili de var, mantıku’t tayr.
İlenmenin ille sözle mi olması lazım?
Allah söylenmeyeni işitmez mi?
İşitir.
“Yaradılanı sevdim, Yaradandan ötürü” dediğiniz zaman kuşları, kedileri, köpekleri, çiçekleri, ağaçları dahil etmez misiniz?
Hani Peygamberimiz susuz bir köpeğe su veren kadının mağfirete nail olduğunu söylemişti?
Bugünlerde, ben radyolardan dinliyorum, hükümetin çıkarmaya hazırladığı başıboş köpek kanunuyla ilgili şiddetli bir ‘it dalaşı’ var.
İtlerin birbiriyle dalaşı değil, insanların dalaşı.
Taraflar birbirini anlamaya çalışmıyor.
Bir taraf insana, bir taraf köpeğe karşı merhametsiz.
Köpeklerinse hiç söz hakkı yok. Başlarına geleni çekecekler.
Ne yapıyor başıboş köpekler?
İnsanlara saldırıyor. Hayır saldırmıyor.
Saldıranı var, sayıları çok az, ama saldırmayanlar, sokaklarda kendi hallerinde gezenler, yatanlar çoğunlukta.
Fakat insan ne bilir köpek saldıracak mı, saldırmayacak mı?
Beni hayatta bir kez köpek ısırdı.
12-13 yaşlarımdayım. Hasan ve Ali dayımla (onlar da benden birer ikişer yaş büyük) sırtımızda birer torba mısır komşu köyün değirmenine gidiyoruz.
Bir tarladan geçiyoruz. Bir adam, biçilmiş tarlada koyun güdüyor. Bir de köpeği var.
Ben köpekten çekindim mi ne oldu? Köpek peşime düştü, ben de birkaç adım kaçtım. Yüküm var, fazla kaçamıyorum.
Köpek bana yetişti, bacağımdan daladı. Fakat ısrar etmedi, daladı uzaklaştı.
Ali dayım dedi ki… “İtten korkmayacaksın. İtten korkanın başından yukarı bir buğu çıkarmış. İnsanlar görmezmiş, ama it buğuyu görürmüş. Korkanın peşine düşermiş.”
Söylediği muhtemelen doğruydu en azından şimdiki bilimsel açıklamalara yakın. İnsan beyninin yaydığı elektromanyetik dalgaları köpekler görüyor olabilir.
Eh, dayım o elektromanyetik dalgalara ‘buğu’ diyor. Ne desin adam?
Bu vaka bende bir köpek fobisine sebep olmadı. Belki de dayımın sözüne ikna oldum. Kaçmıyorum köpeklerden.
Hayır. Cesur yürek değilim. Köpek bana doğru hırlar, saldırma alameti gösterirse çekinirim.
Ama insanlar, bilhassa çocuklar, korkabilir köpeklerden. Bu son derece insani bir hal.
Haberlerde görüyoruz, çocuk köpekten kaçarken caddeye fırlamış araba çarpmış, ölmüş, yaralanmış.
Sokak köpekleri yüzünden sokağa korka korka çıkan insanlar var.
Çıkamayanlar da vardır.
Hele geceleri, korku tünelinde yürür gibi, bir kâbus onlar için.
Bir de sonradan görmelerin önce sahiplenip sonra bıkıp sokağa saldıkları saldırgan türler.
Onlar gerçekten korkunç.
2018 verilerine göre İstanbul’da 128 bin 870 sokak köpeği varmış. 6 yıldır daha da artmış 150 bine çıkmıştır.
Şimdiki eğilim devam ederse milyonlara da çıkabilir.
Hazırlanan kanuna göre başıboş köpekler toplanacakmış.
30 gün içinde sahiplenen çıkmazsa uyutulacakmış.
Uyutulacak dediklerine bakmayın, konuyu bilenler ‘uyutulacak’ kelimesinin ‘öldürülecek’ anlamına geldiğini söylüyor.
Bu da korkunç.
1910 yılında 80 bin köpeğin Hayırsızada’ya sürülmesi, orada açlıktan ya da birbirlerini yiyerek ölmeleri çok acı bir hatıradır.
İstanbul halkı, ardından gelen depremi, Balkan savaşını hatta daha sonra İstanbul’un işgal edilmesini köpeklere yapılan bu zulme bağlamışlar.
Arada gözle görülür bir illiyet yok.
Ama gözle görülmez bir illiyet olabilir.
Köpeklerin ilenci tutabilir.
21. yüzyıldayız, boyuna söylüyorlar ya ‘Türkiye Yüzyılı’nda…
Düşünsenize, Türkiye Yüzyılında köpek öldüreceğiz.
Madem öyle, madem o kadar geliştik, büyüdük, yükseldik, düşünsünler, taşınsınlar, yetmiyorsa yapay zekaya sorsunlar, mantıklı bir çözüm bulsunlar o zaman.
Mantıklı ve merhametli.
Hem insan için hem köpekler için.