Tüccarzade İbrahim Hilmi’nin uyandırma servisi

Yusuf Ziya Cömert

Balkan Harbi büyük bir yıkım. Asker rezilü rüsvay olmuş, Edirne, Tekirdağ, Kırklareli elden çıkmış, Bulgarlar Çatalca’ya kadar gelmiş.

Ne yapılabilir?

İbrahim Hilmi İskenderiye Alman Hastanesinde yattığı sırada kalemi eline alıyor, “Zavallı Millet” diye bir kitap yazıyor. (Bu kitabı görmedim. Artık bulaştık İbrahim Hilmi Efendi’ye, belki bu kitabı da bulurum. 7 ay sonra da yine hastanede yatarken bahsini ettiğim Türkiye Uyan’ı yazıyor.

“Ben bu eseri yazmakla istedim ki genç mekteblilerin hissiyat ve dimağında bir inkılab yapayım. Terbiye-i şahsiye ve milliyelerine hadim bir eser yazarak vatandaşlarımın zihninde yerleşmekde olan ümidsizlik haletini kaldırayım ve bu genç kalblerde musibet ve felaketlerin acılarını yaşatarak intikam ve azm ü meram hislerini uyandırayım.”

Yani o yıllarda Tüccarzade İbrahim Hilmi bir “Uyandırma servisi” gibi çalışıyor.

Ayrıntılı tasvirler.

“İlan-ı harbden on beş gün geçmemişdir ki müttefikin orduları hududları aşarak Rumeli’ye dört bir tarafdan istila ediyor geçdikleri yerler mezru (ekili) ise çöle mamur ise harabeye dönüyor. Köyler, kasabalar, şehirler yangınlar içinde tutuşuyor, emlak-i İslam ihrak ve tahrib olunuyor, ahali-i İslamiyenin hayvanatı, ev eşyası, nukud-ı mevcudesi yağma ediliyor, hanüman sönüyor, erkekler bin türlü işkenceler içinde öldürülüyor, cabeca (yer yer) katliamlar ika ediliyor, yaşlı kadınların memeleri kesilerek ihtiyarların gözleri oyularak idam ediliyor, her taraf bir mezbahaya, mütefessih (bozulmuş, kokmuş) bir kasabhaneye dönüyor.”

Sırp ve Bulgar mezalimini anlatmak için Avrupalı gazete muhabirlerinin tanıklıklarını da aktarıyor İbrahim Hilmi Bey.

“Yine bir Rus gazetecisinin ifadesine göre kırk beş İslam ailesinden terekküb eden Debrencik karyesi muharebenin ibtidasından altı hafta sonra komitacılar ve civar Bulgar ahali tarafından ihrak edilmiş bütün erkekler öldürülmüştür.”

Şu hâlde ne yapmamız lazım?

Derhal uyanmamız lazım.

İbrahim Hilmi Bey Makedonya’nın, Kosova’nın, Selanik’in bizim ayrılmaz parçalarımız olduğunu belirttikten sonra ekliyor:

“Yirmi beş seneye kadar buraları tekrar ele geçiremeyen bir milletin artık yaşamaya hakkı yokdur.”

Bir ‘Turan’ hayali de var İbrahim Hilmi’nin:

“Uzun istikbalde bir lisan, bir edebiyat, bir maksatla zincirlenecek olan bu büyük Turan gayesini de bundan sonra katiyen ihmal edemeyiz.”

Böyle kötü bir zamanda ümit verici bir gelişme. İbrahim Hilmi’nin düştüğü dipnot:

“Allah’a çok şükür. Kitabımızı tab’ ederken Edirne vilayeti istirdad edilmek (geri alınmak) gibi bir saadeti gördük.”

(Gerçekten de Balkan harbinden hemen sonra Enver Paşa’nın öncülüğünde Teşkilat-ı Mahsusa tarafından kurulan gönüllüler ordusu Bulgarları kısa bir sürede Çatalca’dan sökmüş, Edirne’yi kurtarmış, Meriç’in karşısına geçerek ömrü 52 gün süren Batı Trakya Türk Cumhuriyetini kurmuştu. Bu taarruzun hikayesi merhum Mehmet Niyazi’nin Yazılamamış Destanlar romanında etraflıca anlatılıyor. (Ötüken.) Bu ordudaki askerlerden biri Van Gönüllülerinin komutanı Said-i Nursi’dir.)

Kitabın ortalarına doğru “Garblılaşalım” diye bir başlık atmış İbrahim Hilmi.

“Hususat-ı diniye ve ahlakiyemizden gayri şeylerde Avrupa terakkiyat ve medeniyetine dahil olmak için hiçbir maniamız yokdur.”

Bunu nasıl başaracağız?

“Yorulmak bilmez, çalışkan insanlar olmalıyız. Derslerimize ciddiyetle çalışmalıyız. Sıhhatimize dikkat etmeliyiz. Cimnastik ve isporlara merak salmalıyız. Kuvvetli ve dinç adamlar olmalıyız.”

“Giydiğimiz elbise ve çamaşırları, kumaş ve bezleri, kunduralarımızı ev eşyalarımızı ziraat makinelerimizi, köprülerimizi, vapur ve zırhlılarımızı, eslihamızı, (silahlarımızı) şümendüferlerimizi kendimiz yapmağa çalışmalıyız.”

Yazarımız, gençleri uyandırmak için Osmanlı’nın Balkanlardaki muzaffer asırlarına da genişçe yer ayırıyor.

İbrahim Hilmi Bey çalışkan bir adam. Yılmak bilmiyor. Birkaç defa sıfırı tüketmiş, yeniden başlamış.

Dr. Mehmet Bulut bir not göndermiş. “Kitapçı Hilmi için bir cümle ile de olsa işaret etmeniz gereken başka bir özelliği vardı. Kanaatimce o bilhassa harf devriminden sonra çıkar amaçlı dini faaliyette bulunanların öncüsü durumundadır. Bunların başında halkın rağbet edeceğin düşünerek bir kısım namaz surelerini Latin harfleriyle basarak yayınlaması. Bununla yetinmemiş güya geliştirdiği transkripsiyon alfabesi yardımcılığıyla Mushaf basmıştı. Devrim ortamına rağmen Diyanet İşleri Başkanlığı buna karşı çıkmıştı” diyor.

Dr. Mehmet Bulut’un Diyanet İşleri Reisliği adlı iki ciltlik bir kitabı var. Fırsat olursa okumak isterim.

Ama ben hala İbrahim Hilmi’yi heyecanlı, ısrarlı, değişik siyasi ve ticari şartlara intibak kabiliyeti yüksek bir yayıncı, müellif ve esnaf olarak görüyorum.

Her devirde, bugün dahil, ‘çıkar amaçlı dini, milli, içtimai faaliyette bulunan, idarecilere yaranmayı ilke olarak gören insanlarımız mebzuldür.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (9)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.