Evvelce Kefken’de çok vakit geçiriyordum. Bazı seneler bütün yaz orada kalıyordum.
Kefken, Karadeniz’in meşhur limanlarından birisidir. Balıkçı yatağıdır.
‘Trol’ kelimesini ilk orada işittim.
Trol’ü de ilk oralarda gördüm.
Açılmış trol ağı değil... Teknelerin üzerinde yığılmış halini gördüm. Yani tekneye binip trol avcılığının nasıl yapıldığını izlemedim.
Ağır. Büyük.
Avcılığıysa korkunç.
Denizin dibini süpürüyor trol. Hatta süpürmüyor, kazıyor.
Balıkların yuvalarını tarümar ediyor.
Balığı adeta zürriyetten kesiyor, neslini kurutuyor.
Denizlerimizde balık türlerinin azalmasının önemli sebeplerinden biri.
Sosyal medyadaki trollerden ilk bahsedildiği günlerde, herhalde trol ağı gibi bir şey diye düşünmüştüm.
Ağı atıyorlar ve internetin dibini kazıyorlar.
Denizin bereketini kaçırıyorlar.
Böyle mahluklar, demiştim.
Bu anlamlandırma bir müddet beni idare etti.
Fakat sonradan kafi gelmemeye başladı.
Hatırımda kalan ilk gerçek trol vakasıyla gezi hadiseleri sırasında karşılaştım.
Bir gazeteci İngilizce twitt atmıştı. ‘Tanklar bir kişiyi ezdi, çok sayıda ölü var’ gibi bir twitti bu. Tamamıyla yalandı.
Batı medyasında etki uyandırmak için sallamıştı bu yalanı.
O günlerde, “Böyle bir yalanı söylemek, bir boğa yılanını doğurmak kadar zor olmalı” gibi bir laf da etmiştim.
Trolün, denizin dibini kazımaktan daha fazla bir anlamı olmalıydı.
Namussuz, yavşak gibi bir şey.
Troll kelimesinin içindeki ‘roll’ sebebiyle, dönen, fırıldağımsı nesneler olabilir miydi?
Lügatlere baktım.
İskandinav kültüründe, mağaralarda yaşayan dev veya cüce, çirkin, kötü ruhlu yaratıklar gibi bir karşılık vermişler. Dişisi, erkeği var.
Olabilir, ama tam olarak bu da değil.
Biraz daha çalıştım.
Avlanmak, oltaya yem takmak gibi karşılıklar da buldum.
İyi de, trollerin yaptıklarının yanında oltaya yem takıp balık avlamak masum işler.
‘Birbirini takip eden birkaç sesle şarkı söylemek.’
Eh, biraz zorlamayla alaka kurulabilir.
Troller bazen birkaç ses, birkaç kimlik kullanıyor.
Yine de cuk oturan bir karşılık yok lügatlerde.
Hayat, lügatlerin önüne geçti.
Trol, hayatın içinde kendi anlamını inşa etti.
Bir insanı karalamak için, bir insanı linç etmek için, itibarsızlaştırmak için, bir siyasi sonuç elde etmek için, birine yaranmak için, yalan, dolan ne varsa twittliyorsun.
Bunu bazen ekip halinde yapıyorsun. Bazen münferiden yapıyorsun.
Böylece, troll oluyorsun.
Kötü bir şey yani.
Eğer kafa bulmak, eğlenmek için yapıyorsan, yine kötü ama, ötekilere göre basit bir kötülük.
‘İyi trol’ ‘kötü trol’ şeklinde bir ayrım yapalım mı?
Yapmayalım. Yalanın iyisi mi olur?
Trolün, trol ağlarının denize verdiği zarara benzer zararları var.
Trolle avlanmak nasıl denizin bereketini kaçırıyorsa, troller de ürettikleri kirlilikle hayatın bereketini kaçırıyorlar.
Kötü bir şey ama, artık hayatımıza girdi.
Uluslararası siyasette bile etkili.
Biliyorsunuz, Putin’in bile, Petersburg’da ‘İnternet Araştırma Merkezi’ adı altında bir ‘trol çiftliği’ kurdurup Amerikan seçimlerini manipüle ettiği söyleniyor.
Al işte, burada lügate uyuyor. Bir çok Amerikalı güzelce oltaya gelmiş!
Herhalde Türkiye’de trol şampiyonluğu Fetöcülerdedir. Tam onların seciyesine göre bir iş!
Fetö’nün ahlakı maalesef memleketimize sirayet etti.
Bizde de irili ufaklı ‘trol çiftlikleri’ tesis edildi.
Hatta trol derebeylikleri...
Her biri kendine ait bir maksat, bir menfaat güdüyor.
Gün boyu birbirlerine atıp tutuyorlar.
Trollerin istihdam alanı bulması istatistiki açıdan faydalıdır. Başka faydasını bilmiyorum.
Çiftlik olur da ağa, kahya gibi tipler olmaz mı?
Olur.
Nitekim var. Hem de pek çok.
Ne diyeyim... Allah müstahaklarını versin.