Fatih’te, Malta Çarşısı’ndan aşağı inen sokaklardan birinde ansızın karşıma çıktılar.
Hüseyin ve Yalçın. İki hemşehrim. Sevindim onları görünce. Güleç yüzlü insanlar. Muhabbetleri de hoş.
Kaldırıma iki sandalye atmışlar, oturuyorlar. Buyur ettiler.
Katıldım onlara, biraz hoş beş ettik.
Hüseyin, sohbetin bir yerinde sordu.
“Yusuf Abi, sen bu korona işine inanıyor musun?”
“İnanıp inanmama meselesi değil ki Hüseyin. İşte insanlar hastalanıyor. Ölüyor. Bazen tanıdığımız insanlar da ölüyor.”
“Demek sen inanıyorsun” dedi Hüseyin, “İnsanlar zaten ölüyor. Bir virüs lafı attılar ortaya. İnsanları kapattılar evlere. Ben inanmıyorum.”
Mahçup olmam gerekiyor bu durumda. Çünkü bir komplo teorisi geliştiremiyorum ya da geliştirilmiş olanlardan birinin reprodüksiyonunu hemen ayaküstü yapamıyorum.
“Ne değişiyor inanmayınca? Sen hastalıktan muaf mı oluyorsun? Virüs, sen inanmıyorsun diye sana bulaşmıyor mu?”
Senaryoyu Hüseyin’inkinden daha ince işleyenler yok değil.
Bu işte Bill Gates’in parmağı var. Virüsü önceden biliyormuş, vakıf da kurmuş.
Trump’ın eski danışmanlarından Roger Stone balıklama dalmış teoriye.
“Bill Gates’in bu virüsün yaratım ve yayılım sürecinde rol oynayıp oynamadığı tartışmaya açık.” Bill Gates niçin dünyanın başına böyle bir bela sarmak istemiş olabilir?
Hepimize mikroçip takmak için.
Hepimiz gönüllü olarak birer akıllı telefon taşıyoruz, çipe ne gerek var?
Ayrıca, bu kafayla gidersek hepimiz gönüllü olarak kendimize çip taktırırız.
Belki hepimizi online yapmak içindir. Hepimizi online yapmak Zuckerberg’in daha çok işine gelirdi. O niye salmadı ki virüsü dünyaya?
Bill Gates aşı araştırması yapan şirketlere külliyetli bağışlar yapıyormuş. Belki de adam Windows’tan sonra aşı işine girecek!
Ya da Amerika Çin’e salmıştır virüsü. Hani ticaret savaşları var ya.
Gerçi virüs yeni kıtaya ayak bastıktan sonra Çin’in Amerika’ya yapma ihtimali ağırlık kazandı. Teorilerin de zamanın ruhuna intibak etme kapasitesi var.
Hayır hayır, Netflix yapmış. Herkes eve kapansın dizi seyretsin diye.
5 G teknolojisi bağışıklığı zayıflatarak virüsün hızlı yayılmasına sebep oluyormuş.
Gerçekten mi?
Yoksa bu işin arka planında bir Türk mü var?
5 G’nin geliştirilmesini mümkün kılan ‘kutupsal kodlar’ı bir Türk icat etmiş. Prof. Dr. Erdal Arıkan.
(Erdal Hoca alınmaz inşallah. Çünkü teorinin hiçbir bilimsel dayanağı yok. Ayrıca, 5 G teknolojisi hiç uğramadığı halde İran’da niye bu kadar hızlı yayılıyor virüs?)
Biz ister ‘inan’alım ister ‘inan’mayalım. İngilizler 5 G’yi protesto etmişler. Birmingham’da bir kaç baz istasyonunu ateşe vermişler.
Bir teori de nüfusla ilgili.
7,5 milyar nüfus çok fazla. Yakında 8 olur, 9 olur, 10 olur.
Dünya kaynakları bu kadar nüfusu bugün kaldırsa da gelecekte kaldırmaz.
İyisi mi şimdiden ortalığa bir virüs salıp nüfusu azaltalım.
Teoriyi geliştirenler, bilhassa nüfusu yaşlı olan ülkelerde emeklilerin ve kronik hastaların sosyal güvenlik sistemi üzerindeki mali yükünü azaltmaktan bahsetselerdi biraz daha inandırıcı olurdu!
Kimler acaba, dünya nüfusunu azaltma kararını alanlar?
Ya da öteki kararları?
Rothschild olabilir mi? Ya da Rockefeller? Şimdi Bill Gates de bir aile sayılır.
Soros mu yoksa?
Tamam, bunlar sağlam ayakkabı değil. Kendi menfaatlerini gözetirken senin uğrayacağın zararı düşünmezler.
Ama sen de kendini müsait hale getirme, onların uzattıkları havuca koşa koşa gitme...
‘Teori’ deyip geçiyordum böyle hikayeleri gazete köşelerinde gördükçe, televizyon tartışmalarında dinledikçe.
Fakat Follu’nun Kahvesi’nde bile sordular, ‘bu virüsü Amerika mı çıkardı’ diye.
Hadi Follu’nun kahvesi iyi kötü bir sosyal ortam.
Akçakoca’nın dağlarındaki Karatavuk köyünde fındık toplayan kayın validem bile duymuş bu virüsü Amerikalıların ‘mahsustan’ yaptığını.
Baldızlarım da bana Bill Gates’i sordular. Fesübhanallah!
Bu teoriler Türkiye’ye mahsus değil. Avrupa’da, Amerika’da, her yerde rağbet görüyor.
Karatavuk’ta bile müşteri bulduğuna göre dünyanın ‘global bir köy’ haline geldiği doğru.
Bilmiyorum, virüse karşı devletçe ve milletçe gevşememizde bu teorilerin bir rolü var mı?