Mücahid’ ‘cihad’ kelimesiyle kökteştir. Cihad, büyük, yoğun bir çalışmayı, çabalamayı, gayreti ifade eder. Mücahid de çabalayan kimseyi.
Mutlaka ‘savaş’ olarak yorumlamak gerekmez. Hele sufiler daha çok nefis mücahedesi olarak tarif etmeye çalışırlar. Ancak kelimenin savaşı da kapsayan bir anlamı vardır.
Ruslar yenildi Afganistan’da. Bunu ‘Mücahid’ler başardı. Evet, kayda değer bir Amerikan ve Suudi katkısı da vardı. Ama imza ‘Mücahid’lerin.
Sonra Mücahidler yenildi.
Gelenekteki tabirlerle söylersek, ‘küçük cihad’ı kazandılar, ‘büyük cihad’ı ‘nefis’leri (buna ‘ego’ da diyebilirsiniz) yüzünden kaybettiler.
(Kazansaydılar Taliban’dan ne kadar farklı olurlardı, onu da bilmiyoruz.)
Mücahidler’i Taliban yenmişti. Sonra Taliban’ı ABD yendi.
ABD işgali 20 yıl sürdü.
ABD, 20 yılın sonunda Afganistan toprağında iğreti durduğunu, o toprakla, o insanlarla imtizaç edemeyeceğini, daha önemlisi baş edemeyeceğini gördü. Ve çekildi.
Veya yenildi.
Yenilince çekilirsiniz. Çekilince de yenilmiş olursunuz. Artık hangisi vakiyse.
Demek Taliban, Afganistan için daha gerçekmiş.
(Bu arada, Afganistan’ın yakın tarihini Yıldıray Oğur önceki gün yazmış. Mektebine gitsem bu kadar bilgi edinemezdim. ‘Bir fotoğrafın izinden Afganistan.’ Tebrik ediyorum.)
Şimdi işgal bitti. Amerika ve arkadaşları gitti veya gidiyor.
Soruyu sormanın zamanı geldi.
İyi mi oldu, kötü mü?
Taliban’ın, ya da yeni adıyla Afganistan İslam Emirliği’nin ABD’yle anlaştığına ve bu anlaşmaya uygun davranacağına dair mülahazalar ortalıkta dolaşıyor.
(Gerçi Taliban’ın, eğer ABD’yle bir anlaşması varsa... O anlaşmaya daima mutabık kalacak bir yapıya sahip olduğu şüpheli.)
Başka bir sürü menfi yorumlar var.
Özgürlükler kısıtlanacak. Kollar, bacaklar, kafalar kesilecek...
Bunlar dursun kenarda. Kaldırıp atmıyorum. Kiminde az kiminde çok, gerçek payı vardır.
Ama evvela, ‘iyi oldu’ demem gerekiyor.
ABD işgali bittiği için.
İşgal, yüz kızartıcı bir seçenek.
Fakat bu ‘iyi oldu’ lafı asla kefalet anlamına gelmez.
Bir ülkenin adı ‘İslam Emirliği’ olunca... Adının, yasalarının, idare şeklinin bir tarafına açıkça veya kapalı olarak ‘İslam’ tabiri ilave edilince İslam olmadığını tecrübeyle öğrendik.
Dünyada kefil olunabilecek bir ‘kadro’ bir ‘ideoloji’ bir ‘zümre’ bir ‘devlet’ veya ‘hükümet’ olmadığını da biliyoruz.
Gelirken güzel gelip sonra kötü olanları... Koltuğa oturunca ‘emanet’i, ‘hak’kı, ‘hukuk’u unutanları...
Hepsinin enva-yı çeşidini ayne’l yakin gördük.
‘İyi oldu’ lafı işgale nispetle bir geçerlilik arz ediyor.
Bir de şunu ilave edebiliriz.
Parçalı bir ülke. Sayısız dil, sayısız etnik unsur, mezhep, hizip... (Yıldıray Oğur 20 ayrı millet, 40 ayrı dil diyor.)
Sarp bir coğrafya. Hem sarp, hep netameli.
Bir tarafın Çin, bir tarafın Rusya, bir tarafın İran, Pakistan.
Her birinin kafasında değişik değişik hayaller, projeler, kaygılar, hevesler.
Özbekler’i, Kazaklar’ı, Tacikler’i ayrıca saymak lazım.
Böyle bir coğrafyanın ortasında, Afganistan’da, hali hazırda Taliban kadar kapsayıcı bir kuvvetin mevcut olmadığı anlaşılıyor.
Denemekse denendi. Rusya komünistliği, ABD anti-komünistliği getirdi.
Kabil kadar dar bir alanda ne kadar çeşitli komünistlik varmış!
Mücahitler de kendi ‘İslamcılık’larını getirdi.
Olmadı. Tutturamadılar.
Demek ki en azından bugünkü Afganistan’ın şartlarında, olmuyor.
Taliban, homojen değilse bile, ülke topraklarının tamamına yakın kısmında mevcut. Kendine göre bir bütünlüğü var.
Bu haliyle, Afganistan için ‘ehven’ sayılır.
Gerisini zamanla görüp öğreneceğiz.